Rüzgar şiddetini artırıyordu. Ellerim Üşüyordu. Hâlâ iş bulamamıştım. Sokakta başı boş dolanıp duruyor iş ilanlarına bakıyordum.
Artık ayaklarım dayanamıyordu en yakın banka oturdum. Biraz temiz havayı soludum.
Yeşilliklerin arasında çocukların sesleriyle dikkatim dağıldı. Kendi çocukluğum aklıma geldi ve ayağa kalkmam bir oldu.
İş bulmalıydım kiramı ödemeliyim ve sokaklardaydım.
Hangi sokakta olduğumu bile bilmiyordum. Hatta buralara ilk defa geliyordum. Oldukça elit görünüyordu.
Büyük bir kafede iş ilanı asılıydı. Dışardan lüks görünüyordu.
Gidip gitmemek arasında kalmıştım. İşe almaları yüzdesini hesaplarken içerden takım elbiseli bir adam el işareti yaparak içeri girmemi istedi.
Bir an için durup çevreme baktım. Orda duran tek kişi bendim. Gerginliğim artmıştı. Görmezlikten gelerek yavaşça ileri doğru hareket ettim. Ve durdum aklıma işsiz parasız belki evsiz olacağım günler geldi.Bir an da arkamı dönüp içeri daldım. Oldukça Kalabalıkti.
Herkes bana bakıyordu. Dudağımı ısırdım. Geri gitmeyi düşündüm ama takım elbiseli adam bana doğru geldiğini farkettim. Ellerimi cebime götürdüm. Gergin olduğum zamanlar hep böyle yapardım.- Yardım edebilir miyim?
Uzun boylu, kumral, gözleri yeşil, temiz yüzlü bir beyefendi, üstünde beyaz kısa gömleği kumaş pantolonu vardı. Büyük ihtimalle Müdürdü.Ne diyeceğimi bilemedim sadece yere doğru baktım. Çok utanmıştım kekelemek istemiyordum.
- Oturmak ister misin?
Konuşmam gerekiyordu birkaç derin nefesle birlikte:
- Şey ben iş ilanını gördüm ve katılmak!
Yo Hayır şimdiden batırdım. Katılmak mı dedim. İyice utanmıştım. Adam ise bana bakıp gülüyordu.
- Isterseniz şuraya oturup öyle konuşalım. Dedi ve beni masaya yönlendirdi.
- Ben sadece iş bakıyorum ve burayı gördüm. Bir işe ihtiyacım var her işi yapabilirim.
Diyiverdim. Adam da şaşırmış olmalı ki kaşlarını kaldırmakla yetindi. Devam etmem gerektiğini düşündüm. - Bir kişiye daha ihtiyacınız var mı?
Diyebildim titrek bir sesle.
- Aslında evet ama bilemiyorum bu kadar yogunlukla başa çıkabilir misiniz?
İçimden gülmek geldi hatta beni bilen birisi duysa eminim kahkahayı basardı. Donuk gözlerle bana bakıyordu. Kendimden emin bir şekilde devam ettim.
- Şey birçok işte çalıştım. Oldukça ağır işler de vardı.
- Peki neden ayrıldınız?
İşte burda ne diyeceğimi bilmiyordum. Ona gerçeği söylesem benim çıldırmış olacağımı söyleyip kovacağını biliyordum.
- Sadece evime uzakta buda problem oluyordu.
- Peki şu ağır işlerden bahseder misin?
Biraz düşündükten sonra:
- Şey sanayide çalıştım. Arabalardan biraz anlarım.
Adam bana inanmayarak bakıyordu küçük bir kahkaha attı.
- Bu biraz garip seni hangi adam işe aldı.
Ben ciddiyetimi koruyordum. Bu tip davranışlara alışıktım. Kimse dışardan görünüşümle neler yapabileceğimi tahmin etmiyordu. Orta boyum, kısa siyah saçlarım ve mavi gözlerim vardı ve zayıf bir kızdım.
- Babam öğretti.
Hızlı bir şekilde konuyu değiştirmek istiyordum.
- Bugün beni deneyin eğer begenmezseniz yarın gelmem için aramazsınız.
Adam bana gülümseyip ayağa kalktı.
- lütfen benimle gel sana bugün yapacağın işi gösterelim.Suratımda koca bir gülüş vardı. Bugün şansım yaver gitmişti.
Adamın arkasından dikkatlice yürüdüm takılıp düşmek istemiyordum.
Personel girişi kapıdan girdi bende hemen arkasındayım. Ordan sağa döndü mutfakta dört kişi vardı.- Bu arada adım Mehmet burada restoran müdürüyüm. Bunlarda mutfak çalışan elemanlarımız.
Hepsiyle daha sonra tanışırsın eğer kalırsan.
Dedi göz kırparak.
Başımla onayladım.
Hepsinin arkası dönük bir şeyler yapıyorlardı. Oldukça yoğun görünüyorlardı.
Mutfağın içinden geçerek arka kısımdaki odaya girdik. Etrafıma baktığımda darmadağık birçok birikmiş bulaşık vardı.- Gördüğün gibi oldukça kötü görünüyor. Birkaç gündür makinalarda problem var bu yüzden elde yıkanması gerekiyor. Bugün bunları bitirirsen yarın işe tekrar gel.
Başım dönüyordu. Ciddi misin sen aklını kaçırmışsın demek isterdim. Üç tezgah vardı ve hepside doluydu. Bunun bitmesi için beş kişi gerekirdi.-Şey ben yapabilirim.
Diyebildim.
Adam hâlâ gülüyordu. Sanki dalga geçer gibi. Aklımdan yumruğumun tadına baksa hâlâ gülebilir mi diye düşündüm.
- O zaman iş başına. Bakalım sanayici kız. Kapının arkasında kıyafetleri giyin.
Dedi ve göz kırparak beni bu iğrenç kokulu dağın arasında bıraktı.
Sanırım kusacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın sanatı
RandomSert, dövüşmesini iyi bilen parasız bir kız Yakışıklı zengin ancak zenginliğin vermiş olduğu bazı problemli hayatı olan bir genç Sizce ikisi nasıl olurdu?