Başım ağrıyordu. Her taraf karanlıktı. Yan tarafa kayınca yere yuvarlandım. Başımı sert zemine çarpmıştım. İnlememe neden oldu.
Yerden doğrulup koltuğa tekrar oturdum. Büyük pencereden güneş ışığı girmeye başlamıştı. Bu sayade kendi evimde olmadığımı gördüm.
Önümde büyük cam masa vardı. Üzerinde birkaç resim vardı. Bu ev kiminse sanırım resim yapıyordu. Ayağa kalktığımda sağ taraftaki duvarda fotoğraflar dikkatimi çekti.
Kimin evine geldiğimi çok merak ediyordum. Dahası dünü hatırlayamadım. Bu sinir bozucuydu.
Resimlerde çok kalabalık arkadaş topluluğu vardı. Gözüme tanıdık birini kestirmeye çalışıyorumdum. Arkamdan ses duydum.- Günaydın.
Arkamı döndüğümde dağınık saç beyaz bol tişört altında bol mavi kareli bir gecelik giyen Doğukan vardı. Anlam veremiyorum nasıl onun evinde olurum. Diye düşünürken o yanıma gelmişti.- Nasıl oldun? Başın iyi mi?
Elini bana uzattığı sırada geri çekildim.- Neler oluyor? Neden burdayım. Dedim.
Oda bana şaşırmış gibi bakıyordu. Güldü yanımdan geçip pencereyi açtı ve küçük koltuğa kendini bıraktı. Yalan söyleyemezdim harika görünüyordu.
Cevap vermesi için ayakta bekliyordum. Birkaç kere sesini duzelttikten sonra devam etti.- Gerçekten mi? Dün bana kendini taşıttırdın sonra belimi kırdın sonrası burası.
- Şaka yapmayı kes. Bana neler olduğunu anlat.
Biraz sesimi yükselterek cırladım.Oturmam için karşı koltuğu işaret etti. Kafamı sallayıp devam etmesini istedim. Gerçekten sinir bozucu ama seksi biriydi.
- Gerçekten hatırlamıyor musun?
Kafamı Hayır anlamında salladım.
Bana kavgayı anlattı ve nasıl düşüp bayıldığımı.- Neden hastaneye gitmedin? Neden senin evindeyim?
- Hastaneye gidecektim ama sen hastane olmaz diye sayıkladın. Nereye götüreceğimi bilmiyordum. Aklıma evim geldi. Bu arada tüm gece sayıkladın. Saol harika bir uyku çektim.
Ona yumruk atıp evden çıkmayı düşündüm. Koltuğa kendimi attım.
- Teşekkür ederim. Sanırım gitsem iyi olacak.
- Önce kahvaltı sonra işe birlikte gideriz.
- Eve ugramam lazım. Her şey için teşekkür ederim.
Ayağa kalktım kapıya yöneldim. Arkamdan geldi.
- Bekle çantanı unuttun. Ve bana bir söz ver iş çıkışında sana kahve ısmarlasam?
Yine başa döndük elindeki cantaya uzandım oda çekti. Bu sefer daha da yanına sokularak almaya çalıştım. Yukarıya kaldırdı. Ayaklarımın ucunda durarak almaya çalıştım. O sırada göz göze geldik. Çok yakındık nefesi yüzüme değiyordu. Yüzü yeni traş olmuş losyon kokuyordu. Tam bana yaklaşırken kendimi geriye çektim.
- Ver artık çantamı. Diyebildim. Soluklanıyordum
- Önce cevap ver ki vereyim.
- Hayır tamam mı ver şimdi.
- Karşılığı böyle mi olacak? Hadi ama bir kahve. Eğer sorunun kahveyle ise başka şey içeriz.
Yamuk bir şekilde gülerek bana bakıyordu. Çantamı alıp eve gitmek istiyordum.- Bakarız. Artık verir misin?
Yanıma geldi ve daha ben ne olduğunu anlamadan cantayı boynumdan geçirip yan şekilde koydu. Eğilince gözlerimiz aynı hizaya geldi.
Ben kızarmaya başlamıştım. Geri çekilip kapıyı hızlıca açıp spor ayakkabılarımın yarısını giyerek merdivenleri hızlıca indim.İki kat aşağı indikten sonra demir kahverengi kapıdan kendimi dışarı attım.
Herkesle mesafeli olmalıydım. Kimseyle arkadaşlık kuramazdım. Onlara da bela getirirdim öyle değil mi baba? Diye içimden geçirdim. 16 yaşımdan beri yalnızım çoğu şeyi hatırlamakta güçlük çekiyorum beynim tıpkı bir puzzle gibi. Eğer birleşirse neler olacağını bilmiyorum. Tek bildiğim bir şey var o da annemi özlüyorum. Babam bazen çok korkunç olarak hatırlıyorum bazense harika birisi olarak. Bunları düşünürken durağa gelmiştim bile otobüs bekliyordum evime gitmem gerekiyordu.Otobüsten indikten sonra markete uğrayıp ekmek aldım. Açlıktan ölüyordum, en son ne zaman yediğimi bile hatırlamıyordum. Evime az bir mesafe kala evimin önünde siyah iki tane araba olduğunu gördüm. Hemen eğilip büyük bir binanın arkasına saklandım.
Kafamı yavaşça eğip kim olduklarını anlamaya çalıştım. En az 10 kişilerdi 5 tanesi kapının önünde duruyordu. Geri kalanda evimin içindeydiler çok sinirlenmiştim ama hepsiyle başa çıkamazdım. Yine o tefecilerdi. Nerden yerimi buldular ki. Binanın arkasına geçip sessizce ağlamaya başladım. Artık dayanamıyordum. Bu kaçıncı evdi ve param da bitmişti artık bıkmıştım. Ölmek istiyordum.
Babamın iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyorum ama tek bildiğim bana dünya kadar borcu bırakıp beni Bunlarla bıraktığı.
Biraz daha bekledikten sonra tekrar bakmaya karar verdim. Bir tanesi benim olduğum tarafa geliyordu. Hemen geri çekilip plan yaptım. Onu indirebilirdim. Elime büyük bir taş aldım her ihtimali düşünmem gerekiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın sanatı
RandomSert, dövüşmesini iyi bilen parasız bir kız Yakışıklı zengin ancak zenginliğin vermiş olduğu bazı problemli hayatı olan bir genç Sizce ikisi nasıl olurdu?