Niyayet hafta sonu gelmişti lakin bu günde dersane vardı. Ne mutlu ki okuldan tek farkı 12 de ve sivil gidiyor olmamızdı.
"Günaydın melek teyze"
"Günaydın tatlım"
"Oo döktürmüşsün ne bu hazırlık bana özel mi" deyip gülümsedim mutfakta kahvaltı hazırlayan melek teyzeye
"Yektanın babası geliyor ve çocuklarda aynı zamanda, hep beraber kahvaltı"
"Ee söyleseydiniz ben bizim eve giderdim kahvaltı yapmaya, ailecek vakit geçirirdiniz"
"Olurmu öyle şey yabancımısın sen. Hem selim amcan çok sever kız çocuklarını"
"Yektayla doruk ona inat olarak doğmuşlar o zaman"
"Denebilir. Aman duymasınlar"deyip oda güldü. Tam o sırada zil çaldı. Kapıyı açtığımda doruk ve yekta karşımdaydı.
"Günaydın ilayda" dedi doruk
"Günaydın doruk"
Yekta ise meraba dercesine kafasını sallayıp halsiz ve umursamaz bir şekile içeri girdi
"Aranızmı bozuk sizin"
"Ne zaman düzeldi kii. Neyse hadi gir içeri kapıda kaldık."
İçeri girdiğimde mutfaktaki tabloyla istemsizce gülümsedim. Annesi salatalık doğrarken arkasindan sarılmıştı. Sonra da bir anda aklıma gelen bir düşünceyle üstüme baktım ve hala komik pijamalarımla olduğum aklıma geldi.
Bu defa yekta bana bakıyordu. Oda farketmişti belliki benim neye güldüğümü gülümsedi. Birlikte gülümsememiz çok tatlıydı ama çok uzun sürmedi tekrar kapı çaldı.
"Babam geldi sanırım" dedi doruk
"Ayy durun ben çıkayım öyle açın. Bu komik pijamalarla çıkmayayım selim amcanın karşısına "
"Bencede" diye mırıldandı yekta kenardan.
Bende iki gözümü kısarak baktım. Sonrada odaya çıktım.
Tam üstümü giyinirken odanın kapısı çaldı
"Üstümü giyiniyorum müsait değilim"
"Senimi bekleyeceğim ben hızlı ol azcık yanıyorum"
"Ne yanması be hem giyinirken bile rahat bırakmıyosun"
"Çay doldururken çay döküldü üstüme hızlı ol" dediklerini duyunca elimdeki gömleği giymekle uğraşmak yerine yektanın dolabından aldığım bi tişörtü geçirdim atletimin üzerine. Sonrada kapıyı açtım.
"İyi misin gel g-" lafım yarım kalmıştı çünki yekta beni beklerken çoktan tişörtünü çıkartmıştı bile
"Çok bakma bağımlısı olacaksın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyen ego.
RomanceYerler hep kardı ve mevsimle el ele tutuşup düşmemek için mücadele veriyorduk. "Mevsim yarısı gitti bunu yapabiliriz" dedim. Her Kış aynı tabloyla karşı karşıyayız. "Kuzzz ennn dik kat ettt" mevsim ağır çekimde bunu deyince felaketin geldiği yere...