"Yaa anne Bırak gitmiyecegim okula ya hem rezil oldum zaten" diye yakınıyordum yorganı çekerken
"Kaldır o kıçını yoksa oklavayla gelicem, ne demek okula gitmiyecegim" diye kızarken sonunda yorganı üzerimden çekip aldı annem.
"5 dakikaya giyiniyorsun yoksa olacaklardan sorumlu değilim ona göre" dedi ve odamdan çıktı. Bende olacaklardan sorumlu değilim kısmını dikkate alarak zor bela kalktım. En son bunu dediğinde tualeti ciflemiştim. Neyse sabah sabah bu kadar yeter düşüncesiyle sarhoş gibi tualete gittim. Işimi halledince tekrar odama gittim ve okul kıyafetlerimi giydim. Evet bizim okulumuzda öyle sivil yok, sadece cuma günleri giyine biliyoruz. Okul kıyafetlerimi de giyinince uçları kıvırcık olan saçımı yukarıdan topladım. Sonrada odadamdan çıktım. Mevsimde kapıdan içeri giriyordu. Mevsimlerle aynı binadayız. Onlar en üste oturuyor, ortada da biz , en alt katta da bi ara kiracı vardı ama abim (buğra) ve arda abi (mevsimin ağabeyi) üniversitede iyi bölümler tutturduğu için ödül olarak en alt katta oturmaya başladılar. Tabi biz mevsimle bu duruma el atıp en alt kata da kendimize ait oda yaptık ara sıra orda kalıyoruz.
"Anneee mevsim gelmiş biz çıkıyoruz"
"Dur kız şu poğaçaları abinlere bırakın" diye elime tutuşturduğu kaseyi annemin elinden aldım ve dışarı çıktık. Cat larimizi elimize alıp aşşağıya indik
"Abiiiyy çık dışarııı"diye bağırırken zile basıyordum bi yandan da catlarini giyen mevsime sende bağırsana diye kızıyordum
"Kız kaç kez söyliycem sana anahtarla aç kapıyı abinleri uyandırma diye" diye bağırdı balkondan anam sonrada anahtarı attı bende kapıyı açıp yerde yığılı olan kıyafetlerin üzerinden şaka şaka abimler benden daha temiz. Yani şu evin en pis odası mevsimle benim ki o derece neyse sonunda mutfağa poğaçaları koyup dolaptan iki canga alıp dışarı çıktım.
"Nerdesin kızım hadi gidelim"
"Tamam bekle" diyip catlarimi giydim.
...
"Kuzen ya ya gülerlerse"
"Gülsünler kanka boşver ya takma onları"
"Sende yere kapaklanan kızın kuzeni olarak biliniyorsun biliyorsun dimi "
"Ayy dimi napalım artık"
"Pisliksin yaa" diye koluna vurdum. Sonrada okula girdik. Tabi çok kolay olmadı yani yavaş yavaş emin adımlarla yürüdük, kar var sonuçta. Sınıfa gelince herkez bi anda bakmaya başladı çoğu da gülüyodu
"Hey sınıfımın güzel öğrencileri sizleri seviyorum sizinle 4 yıldır gardaş olduk dost ol-"
"Ne isteyeceksin ilayda" dedi alp halden anlıyor çocuk
"Şey dün düşme olayını hepiniz biliyorsunuz sanırsam neyse dün buna sebep olan çocuğa bi ders vermek istiyorum yardım edin"
"Sorun değil yaparız peki kim bu çocuk" diye sordu büşra
"Boşverin o kısmını bende tam olarak bilmiyorum"
"Tamam peki Napıcaz"
"Bakın şimdi ...."
"Tamamdır" dediler ve işe başladık. Önce temizlikciden bi kova aldık sonrada içini karla doldurduk en son olarak ta camın kenarına oturup yürüyen ego yu beklemeye başladım. Bi yarım saatin ardından sonunda okula gelebildi beyefendi. Tam okulun önden geçerken elimdeki kovayı üstüne boşalttım. Yazık oldu saçlarına çokta güzel yapmışsın güzelim :D.
Hemen kafamı içeri sokup yerime oturdum.
"Ay lov yuu klasss" diye bağırdım. Bi süre sonra kapı açılınca ilk hocanın geldiğini zannettik ama yürüyen egoyu görünce çok şaşırdık. Hahahaha üstü ve saçları ıslak, sinirli bir şekilde bakıyordu. Kendimi tutamadım kahkaha atmaya başladım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyen ego.
Roman d'amourYerler hep kardı ve mevsimle el ele tutuşup düşmemek için mücadele veriyorduk. "Mevsim yarısı gitti bunu yapabiliriz" dedim. Her Kış aynı tabloyla karşı karşıyayız. "Kuzzz ennn dik kat ettt" mevsim ağır çekimde bunu deyince felaketin geldiği yere...