Duvardaki çatlak mıydı? Bana mı öyle geliyordu? Biraz yaklaştım ve elimi çatlağa uzattım.
"Miranda." Annemin sesini duymamla geri çekildim.
"Girebilir miyim kızım?"
"Gir anne." Odama girdi ve gelip bana sarıldı.
"Seninle çok fazla vakit geçiremiyoruz kızım."
"Evet anne ama zorunluluktan biliyorum."
"Sen her zaman çok anlayışlı bir kız oldun." Gözüm duvardaydı. Aklımı pek anneme veremiyordum.
"Şimdi söyle bakalım bu Jesus kim?"
"Annee bunu konuşmak zorunda mıyız?"
"Sen benim biricik kızımsın yani evet."
"Peki. Ailesi salgından dolayı ölmüş. Hem çalışıp hem okuyor. Kütüphanede yarım gün çalışıyor. Her tarzdan kitap okuduğunu söyledi."
"Biraz kapalı bir çocuk he? Dikkatli olmak zorundasın Miranda. Böyle çocuklarda her zaman bir şey çıkar. Umarım Jesus iyi çocuklardandır."
"Umarım anne." Beni alnımdan öpüp odamdan çıktı. Duvara yaklaşmamla şok olmam bir oldu. Çatlak yoktu ortalıklarda. Beynim infilak geçiriyordu adeta. Yaşadıklarım bana ağır gelmiş olsa gerek. Odamdan çıktım. Duşa girip ılık suyun beni rahatlatmasına izin verdim.
"Miranda kahvaltı hazır."
"Bu gün kahvaltı yapmayacağım anne." Annemin söylenmesine izin vermeden çıktım evden iştahımda yoktu zaten. 20 dakikanın sonunda okuldaydım.
"Dany."
"Selam Miranda bu gün çok hoşsun."
"Çok kibarsınız bayım."
"Sizin gibi bir bayana az bile bu." Gülerek sınıflara geçtik. Uzun iğrenç bir kırk dakikanın sonunda tenefüsteydik. Hiç dışarı çıkasım yoktu. Kafamı sıraya koydum.
"Miranda." Kafamı kaldırdığımda Jesus'u gördüm uyuyakalmıştım ve kim bilir nasıl iğrenç duruyorumdur.
"Jesus."
"İyi misin Miranda."
"İyiyim Jesus."
"Canın sıkkın sanki biraz."
"Evet biraz öyle."
Yanıma oturdu ve tek bir kelime etmedi. Böylesi daha iyiydi zaten.
"Ders tarih. Yeni profesör iyi diyorlar."
"Bayan Pinny de iyiydi." Bu gün huysuzum işte. Yüzü ifadesizdi.
"Evet iyiydi." Bu çocuğu anlayamıyorum birgün çok iyi birgün çok uzak.
"Merhaba ben Suzanna yeni tarih öğretmeninizim. Bayan Pinny 'nin başına gelenler beni oldukça üzdü. Maalesef tarih bi sürü cinayete katliamlara tanıktır. Tarih birazda kirli bir oyundur. Çoğu zaman suçluların yanında suçsuzları da infilak eder." Gülerek bize bakıyordu. İlgimi çekmişti. Hoş bir öğretmendi yaşı 30 civarıydı. Kısa boyluydu. Kestane rengi saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı. 40 dakika nasıl geçti anlayamamıştım. Yemek yemeliydim. Acıkmıştım. Kafeteryada beni bekleyenlerin yanına gittim. Masada Meredith,Alisa,Elliot,Dany,Jack ve ilginçtir ki Tyler vardı. Hepsi oturmuş hararetli hararetli tartışıyorlardı.
"Hey."hepsi birden susmuş bana bakıyorlardı.
"Miranda iyi misin? Sanki biraz solgun gibisin." Meredith kahverengi gözlerini dikmiş endişe ile bakıyordu.
"İyiyim Mer. Bu kadar hararetli konuştuğunuz konu neydi?"
"Ahh sen uyuduğun için tabiki de bilmiyorsun. Okul kamp düzenliyor.
"Peki ne zaman?"
"2 gün sonra"
Konu buydu." Kamp mı? İlgimi çekmişti. Onlar tartışadursun burgerimle aşk yaşıyordum. Tyler neden bana bakıyordu ki şimdi böyle?
"Miranda geliyorsun değil mi?
"Evet Tyler." Bana bakışları bir tuhaftı. Masadan kalktım.
"Nereye Mir?"
"Başım ağrıyor Alisa biraz dışarı çıksam iyi olacak." Temiz hava iyi gelmişti. Banklara oturdum , Kayla ve Vicky'nin acınası hallerine güldüm. Kayla Fred'in ağzına düşecekken Vicky ise Jordan'a sürtünmeye çalışıyordu. Rezillik.
"Hey."
"Jesus."
"İyi değilsin sanki he? Yine mi rüyalar?"
"Evet Jesus. Onları çözmemi söylemen konusunda haklısın galiba."
"Yavaş yavaş Miranda."
Başımı ağrıtıyordu. Bu gün kot gömleğiyle çok hoştu. Gözlerinin yeşili ayrı bir parlıyordu.
"Kampa geliyorsun değil mi?"
"Evet sen"
"Geliyorum."
-----------------Kamp Günü------------
"Evet anne herşeyim tamam."
"Dikkatli ol kızım." Ahh anne ahh. Sırt çantamda herşeyim mevcuttu. Çadırım ve uyku tulumum da tamamdı. Şimdi kampa gitme zamanı işte.
"Evet çocuklar herkes hazırsa gidiyoruz. Herkes dikkatli olsun. Gideceğiniz yer alışveriş merkezlerine benzemez vahşi doğadır. Şimdiden bol eğlenceler."
Koçun yönetiminde hepimiz servislere doluştuk. 3 saatlik bir yolculuktu.
"Hey koç, ihtiyaç molası verebiliyor muyuz? Alt kademedendi herhalde.
"Evet,10 dakika sonra ihtiyacı olanlar ihtiyaçlarını giderebilirler."
Elimdeki Yüzüklerin Efendisi kitabıma baktım. Bu seriyi çok seviyordum. Gandalf, Legolas, Samwise... Ben orta dünyayı düşünedurayım koçun sesi yankılandı
"Evet ihtiyaç molası."
Benimde işimi görmem gerekiyordu. Lavaboya girdiğimde iki kızın konuşmalarına kulak kesildim.
"Bayan Pinny'nin katili aramızda diyorlar."
"Nasıl bulamamışlar bilmiyorum ki?"
"Bence yeni çocuk yaptı."
"Sanmam. Yeni çocuğun o kadınla derdi ne olabilir ki? Hem şerif bunu yapanın bir kadın olduğunu söylüyor."
"O çocuk zaten katil olamayacak kadar yakışıklı."
Kızların çıkmasıyla Miranda kendini dışarı attı. O kız Jesus'a yakışıklı mı demişti? Lanet sürtük.
"Miranda kaşların neden öyle?"
"Nesi var kaşlarımın Alisa?"
"Çatık."
"Daha deminki kızların Jesus hakkında dediklerini duydum."
"Sen Jesus'u mu kıskanıyorsun?"
"Yok, hayır." Desemde inanmamıştı. Evet kıskanıyorum. Servisimize döndük ve ben Yüzüklerin Efendisi'ne kendimi kaptırdım.
"Evet çocuklar geldik." Kafamı kaldırıp baktım. Burası çok güzele benziyordu. Eşyalarımızı alıp indik.
"İlk önce herkes pusulasını aldı mı?" Kontröl ettim. Almıştım.
"Burada kaybolmak hiç akıllıca olmaz o yüzden onları yanınızdan ayırmayın."
"Miranda."
"Meredith."
"Seninki orada." Üstündekilere baktım. Bir insan nasıl böyle hoş olabilirdi ki?
"O benimki değil Meredith."
"Hı-hı." Neden insanlar böyle düşünüyor ki?
"Kızlar gece korkarsanız yanıma gelmenizde bir sakınca yok." Jack ve sapıklıkları.
"Aman kalsın Jack." Meredith'e katılıyordum.
"Hadi ama yemeyiz sizi. Değil mi Elliot?"
"Ben yiyebilirim." Gözüm Jesus'a kaydı. Bana bakışları bir tuhaftı. Bir dakiki Kayla Jesus'u mu dürtüyor?
"Takma Alisa. Kayla herkese bunu yapar." Meredith'in sesi anlayışlıydı.
"Hadi çocuklar toparlanın." Koçun etrafında daire çizdik.
"Şimdi sizden takım kurmanızı ve o takım çalışmasıyla çadır kurmanızı istiyorum." Jesus'a baktım tam bana doğru yürürken Kayla çekti onu. Ne ara Fred'le ayrılmıştı bunlar? Bunu Alisa'ya sormayı kafamın bir köşesine yazdım.
"Miranda? Şey rica etsem biz takım olabilir miyiz?"
"Tabi Ty." Ona Ty dememden çok hoşlanmışa benziyordu.
"Ben bir an hayır dersin sanmıştım."
"Ama demedim." Gülerek dürttüm onu.
Benim bu hallerime alışkın olmadığı için şaşırmıştı.
"Yüzüklerin Efendisini bende çok severim. En sevdiğin karakterler kimler?"
"Gandalf,Legolas,Samwise."
"Samwise mi?"
"Evet hiç bir dost onun kadar fedakar ve sözünün eri olamaz bence."
"Dostlarına çok önem veriyorsun galiba."
"Evet onlar önemlidir. Sen önem vermez misin?"
"Benim pek dostum olmaz Miranda?" Tam nedenini soracakken
"Evet çocuklar çadırlarınız bittiyse plan yapmak için yanıma geliniz."
"Hadi Miranda."
"Yemekleri hep birlikte hazırlayacağız. Kahvaltı' öğle ve akşam yemeği almak üzere 3 öğün yemek yenilecek. Onun dışında yakacak için çalı çırpı aramaya gruplar halinde gideceksiniz. Kaybolma ihtimaline karşı pusulalarınız yanınızda olsun. Yürüyüş yada tırmanış gibi etkinlikleri sizden bekliyorum çünkü artık büyüdünüz ve kendi başınızın çaresine bakabilmeniz için bu kamp gezisi yapıldı. İyi eğlenceler. Yardıma ihtiyacınız olursa çadırımda olacağım. Dağılabilirsiniz." İlginçti.
"Miranda hadi yakacak bulalım." Alisa ve Meredith ne ara yanıma gelmişti? Bulunduğumuz yerin kuzeyine doğru gittik. Meredith pusulasıyla ilerlerken onu takip ediyorduk.
"Hey Alisa. Fred'le Kayla ayrıldı mı?"
"Evet. Kayla onu Jordanla aldattığından beri ayrılar." İlginç bir bilgi daha.
"Bence o Fred haketti." Meredith yine dobralığını konuşturdu. Söylenecek kelime kalmamıştı. Elimizdekilerle geri döndüğümüzde ne kadar geç olduğunun farkında değildik.
"Hadi kızlar yemeğe."
Tamam Ty." Yüzü gülüyordu.
Herkes gelince yemek başladı. Nasılda acıkmışım ben böyle? Kızlarla birlikte bulaşıkları topladık. Ateşi yakmışlardı başındaydık. Jesus ve Kayla yoktu. Kafam onlardaydı. Bu kadar takmamalıydım.
"Evet korku hikayeleri zamanı."
"Ben kalkıyorum." Deyip ayaklandım.
"Nereye?" Tyler'ın sorduğu soruya.
"Biraz dolaşmak istiyorum tek başıma. Düşüneceğim çok şeyler varda."
"Umarım düşündüklerine cevap bulabilirsin." Gülümseyerek el salladı. Bulunduğum noktadan ayrıldım ve ilerlemeye başladım. Herşey bir rüyayla başlamıştı. Sonra Jesus. Daha sonra bayan Pinny. Şimdi Tyler. Beynim uyuşmuştu . Burada ağaçların boyları çok uzundu. Meşe ağaçlarını zaten çok severim. Yaprakların sesleri beni hep dinlendirir. Sağa döndüm ve gözlerim gördüğüm manzarayla kocaman oldu.
Jesus ve Kayla sarılıyorlardı. Bir an Jesus'un gözleri gözlerimi buldu. Koşarak oradan uzaklaştım. Ahh hayır. Neden gözlerim dolmuştu ki? Gittiğim yönün bir önemi yoktu. Sadece koştum. En sonunda bir ağaca yaslandım. Biraz ağladıktan sonra dönme vaktimin geldiğini anlamıştım. Elimi cebime attım pusulam yoktu. Lanet olsun telefonumda çekmiyordu. Ne yapcaktım ben burda? Eğer eyokluğumu farkederlerse diye ağaca ve bulunduğum ortama iz bıraktım ve yönümü bilmeden yürümeye başladım.
--------------Tyler'ın Gözünden----------
Miranda gittikten sonra ateş alanından ayrıldım. Zaten bu okula da bu kampa da onun için gelmiştim. Her zaman bir pürüz çıkardı değil mi? Benim pürüzümün adı Jesus tu. Her zaman karşıma çıkmak zorundaydı sanki. Yatmadan Miranda 'yı görmeliyim.
"Hey Alisa! Miranda'yı gördün mü?"
"Bizde onu arıyoruz ama bulamıyoruz." Ahh lanet olsun niye onu tek bıraktım ki? Kendine gel Tyler. O çocuk değil diyen iç sesimi susturdum ve odama koştum. Onu bulmalıyım. Onu bulmalıyım. Malzemelerime baktım. Miranda'nın bir eşyası lazımdı. Koştum çadırına derken Alisa'nın sesini duydum. Dışarı çıktığımda Miranda Jesus'un kucağındaydı. Baygın olması lazımdı. Ahh şükürler olsun o iyi. Jesus onu çadıra götürdü o iyi olacaktı. Ahh Miranda...
Gündüz olmuştu sonunda Miranda odasında yatıyordu güvendeydi. Jesus'u gördüm.
"Jesus. Konuşmamız lazım."
"Buyur Tyler." Yüz ifadesi sıkkındı ama umrumda bile değildi.
"Dün Kayla dan öğrendim. Miranda sizi görmüş."
"Evet o baş belası bana sarılırken Miranda gördü."
"Ondan uzak duracaksın. Onu üzmeye hakkın yok." Yüzüne yumruğumu geçirdim.
"Lanet olası Miranda benim ruh eşim. Onun burada olmasının nedeni benim." Diyerek tekme attı bana.
"Ehh yeter." Diyerek havada sabitledim onu.
"Dişlerini içine sok. Pis vampir." Bu çocuk deli ediyor beni. Tam o anda hıçkırık sesi duydum.
"A-aman Ttanrım. S-siz nesiniz?"
------------Miranda'dan Devam--------
Yürümeye devam ettim. Çok yorgun ve susuzdum. Buradan nasıl kurtulacaktım? Korkuyorum. Kaç dakika yürüdüm bilemiyorum ama yavaş yavaş gözlerim kapanıyor....
Uyandığımda çadırımdaydım. Uyku tulumumdan kalktım. Güneşi görmek istiyorum. Biraz temiz havayı içime çektim ve yürüdüm. Bir dakika bu sesler de ne?
"Lanet olası Miranda benim ruh eşim. Onun burada olmasının nedeni benim." Bir dakika ne dedi? Koşarak girdim çadıra ve gözlerim yerlerinden çıktı.
"A-aman Ttanrım. S-siz nesiniz?" Galiba düşüp bayıldım.
Evvet bir bölüm daha bitti. Olayların çok uzadığını düşündüğüm için esas kızımıza onların ne olduğunu gösterdim. Sizce nasıl bir bölümdü? Eleştiriye açığım. Görüşleriniz önemli. Sağlıcakla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALEM
FantasyRuhları birbirlerini tanıyan insanlar Ne zamandan beri ayrı kalabildiler Sıraları yok ederken onları Arzunun küllendirdiği anıları Bir avuç toz olup Uçuvemiş Sonsuzluğa Öylece sessizce Jesus ve Miranda'nın eşsiz dünyasına hoş geldiniz. Sizce aşk he...