Arsel gittikten sonra kendimi televizyonun karşısındaki koltuğa attım. Bizim koltuk bu kadar rahat mıydı ya? Yoksa şimdi mi bana öyle geliyordu? Her neyse Güneş ne zaman gelecekti ki, canım sıkılmaya başladı.
Susadığımı fark edince koltuktan kalkıp mutfağa gittim ve buzdolabını açıp içerisinden su şişesini alıp bardağa su koydum. Suyun kapağını kapatıp dolaba koyup, suyu içmeye başladım. Ben suyumu içerken kapı çaldı. Bardağı tezgahın üzerine bırakıp kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açtığım anda gözleri şiş bir adet Güneş karşımdaydı.
Acaba yine abim ile mi kavga etmişlerdi?
Ama bir saat kadar önce abim buradaydı?
"Ne oldu?" dedim Güneş' e. "Hiçbir şey!" diyerek ya kaçmaya çalıştı sahte bir sinir ile ya da gerçekten sinir ile söyledi.
"Nasıl bir şey yok Güneş! Abim ile mi kavga ettiniz?" sorum karşısında kafasını iki yana salladı. Devam ettim. "Ne oldu o zaman Güneş!" dedim ve sonunda cevap vermek için konuşmaya başladı.
"Mete ile kavga ettik." "Neden?" Abisiyle çok sık kavga etmezlerdi ki.
"Annemler hani Mete'nin Selin ile çıkmasını istemiyorlardı ya" dedi ve bekledi. O beklerken bende onu bekledim. "Öğrenmişler ve benim söylediğimi zannediyor."
"İyi de sen söylemeyeceğine söz vermemiş miydin? Ayrıca sen kardeşisin sana da güvenmesi gerekmiyor mu!"
"Evet güvenmesi gerekiyor. Ve ben söylemedim Mira. Çünkü söz verdim." Biraz bekledi ve eli ile yüzüme hafif bir tokat atıp "Neyse sana ne oldu da böylesin? Benim o salak pandam bir şeyler mi söyledi?"
Bu çatlak ne kadar da çabuk kendine gelebiliyordu ya! Öğrenmem lazım benim şu çabuk ruh hâli değiştirme olayını. Unutma Mira! Bir de hayvan bana vurdu ya! Pis sarışın ne olacak. Çakma da diyemiyorum ki, hayvan bir de doğal sarışın.
"Panda?" Diyerek karşılık verdim alayla.
"Evet. Ne oldu? Sen Arsel'e öküzüm derken bir şey olmuyor da, ben Murat'a pandam deyince mi sorun oluyor?" dedi çatlak imalı imalı.
"İyi de Güneş öküz farklı panda farklı."
"Sus! Hem panda daha tatlı."
"Tamam be bir şey demedik."
"İyi." diyerek karşılık verdi ve devam etti. "Ne oldu Mira? Bir şeyler olduğu belli. Arsel ile mi kavga ettiniz Murat ile mi?"
"Murat. Ama sabahta kaldı, boşver yani." biz konuşmaya devam ederken telefonum çaldı.
Arayanın kim olduğuna bakınca ismin "ÖKÜZÜM" diye kayıtlı olduğunu görünce gülümsedim ve telefonu açtım.
"Meleğim." mutlu olduğu belliydi. Ben de mutluluğunu mahvetmek için "Öküzüm." diyerek karşılık verdim gülerek.
Bir şey demedi ve biraz bekledi. Araba kullanıyordu büyük ihtimalle. Ben Arsel' in cevap vermesini beklerken Güneş mutfağa geçmişti.
"Sarışın yanın da mı?"
"Güneş mi? Burada niye ne oldu?"
"Hiç. Hiçbir şey olmadı. Sadece seninle dışarıda vakit geçirebiliriz diye düşünmüştüm.Sarışın gidince haber ver."
"Neden?"
"Seni almaya geleceğim de ondan."
"Tamam." diyip suratına kapattım.
Öküz insan bir nasılsın der ya! Hayvan bir de telefonu Meleğim diyerek açıyor. Manda! Arsel'e benim tabirim ile öküzüme biraz sövdükten sonra koltuktan kalkıp mutfağa girdim. Girdiğim anda Güneş' i Murat ile sarılırken görünce şaşırmıştım. Hani Murat gece geç saatte gelecekti ve içeriye nasıl girmişti ki? Sanırım arka kapıyı kullanmıştı. Murat beni görünce sarılmalarını bitirdiler ve Murat neşeli sesi ile konuşmaya başladı.
"Sen içeride kim ile konuşuyordun?"
"Arsel." dedim ve yüz hatları birden sertleşti. Korkutucuydu. Gerçekten.
"Ne konuşuyordunuz?" "Beni almaya gelecekmiş dışarıda dolaşacağız."
"Gidemezsin!" dediği anda ses tonu bile şu anda ondan korkmam için yeterliydi.
"Sana soracak değilim!"
"Bana soracak değil misin? Ben senin abinim Mira!"
Güneş işlerin kötüleşeceğini anladığı anda "Ben artık gideyim. Yarın görüşürüz." dedi bizi yalnız bırakmak istercesine "Görüşürüz." diyerek karşılık verdim bende Güneş' e. Ama Murat sinirinden dolayı ağazını bile açmamıştı.
Güneş' in gittiğini dış kapının kapanma sesi ile anladık ve Murat sinirinin yatıştığını düşünerek -ki ikimizde sinirinin yatışmadığını biliyorduk- konuşmaya başladı. Aslında daha çok bağırmaya.
"Neden sana karşı çıkmama rağmen hâlâ Arsel ile görüşüyorsun! Sinirlendiğimi bile bile Arsel'den bahsediyorsun. Rahat rahat onunla dışarıya çıkacağım diyorsun Mira!"
"Çünkü onu seviyorum Murat! Sen ne dersen de onu her zaman seveceğim ve yine bana o seni sevmiyor deme! Çünkü doğru değil! Onunla dışarıya çıkacağım Murat! İster iste, ister isteme." diyerek odama çıktım.
Yine saçma konuşmalarından yapacaktı. Onu tanıyordum çünkü. Odanın kapısını kitleyip üzerimi çıkarmaya başladım. Acaba neden karşılık vermemişti ki? E salak Mira, konuşmasına izin vermeden yukarı çıktın ya!
Dolabıma ilerledim ve altıma hava sıcak olduğu için siyah, beyaz puantieli bir şort ve üzerine de beyaz uzun bir gömlek giydim. Ama şortum gene de gözüküyordu alttan ve hoş bir görüntü oluşturmuştu bu durum. Ayakkabı olarak da beyaz spor ayakkabılarımı geçirdim ayağıma. Ardından çanta almadan telefonumu cebime koymadan önce Arsel'e mesaj attım ve gelmesini söyledim. Aşağı indim ve sevgili abiciğimin televizyonla bakıştığını gördüm ve Murat' a bakmadan "Ben çıkıyorum." diyip kapıyı çarpıp dışarıya çıktım. O da zaten bir şey dememişti.
Neden dememişti acaba?
Kapıdan çıktığım anda beni gören Öküzüm bana sabah sarıldığı gibi sarıldı ve öptü. Ardından arabaya bindik, arabayı çalıştırdı ve yola koyulduğumuz anda konuşmaya başladı.
"Murat' ı eve girerken gördüm. Nasıl izin aldın?" diye sordu gülerek.
Bende gülerek "Çok minicik bir atar yaptım, birbirimize bağırdık. Sonra çıkıyorum dedim ve ben çıkarken hiçbir şey demedi." diyerek karşılık verdim ve devam ettim. "Nereye gidiyoruz?"
"Uçuruma." dedi gülerek.
"Uçuruma? Şaka mısın Arsel saçmalama! Ya düşersek uçurumdan!"
"Beraber ölmüş oluruz." dedi gülerek.
"Saçmalamasana Arsel ya! Manyadın mı? Beraber ölür-" lafımı kesti ve konuşmaya başladı "Saçmaladın be güzelim. Beraber ölmek falan yok. Aslında var ama zamanı gelince. Çünkü seni asla bırakmayacağım." dediği anda hem rahatladım hem de sırıttım.
Şirin gözüktüğümü tahmin ettiğim sırıtışımla "Peki ne yapacağız uçurumda?" diyerek bir soru yönelttim.
"Sadece biraz konuşacağız ve yalnız sen ve ben vakit geçireceğiz." diyerek derin bir nefes aldı ve devam etti. "Tabi ki de özel bir vakit. Bu sefer kaçarın yok. Sabah ki güzel anımızı mahveden telefonun sayesinde yarım kalan, daha doğrusu-" dedi ve bekledi.
Beni utandırmamayı amaçlıyordu büyük ihtimalle. Ancak utanacağımı biliyordu ve daha az utanmamı sağlayacak kelimeyi bulduğunu düşündüğünde konuşmaya devam etti "Kısacası seni çok özledim ve öpücüğümü orada alacağım." dedi göz kırpıp, gülerek, tabiki de utanmıştım ve o da bu halime gülümsemişti. Ben ise söylediklerine kızarmış yanaklarım ile gülümserken yolu izlemeye başladım.
Umarım bahsettiği uçuruma çabuk gideriz.
Çünkü bende onu özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemde Kayıp (Ara Verildi)
Ficção AdolescenteBazı insanlar korkmak, korunmak ister. Aşık olmaması gereken insanlara aşık olurlar. Benim gibi, ona aşıktım, aptal gibi, o da bana. Abisi bana aşık olurken, anlamsız şeylere sinirlenirken yanında sadece dostları vardı. Abim bize izin vermezken, her...