Okula gittim ve kapıdan içeriye girmeden Çağlar elime bir davetiye tutuşturmuştu.
" Bu ne " dedim şaşkın bakışlarımla.
" senin davetiyen prenses " dedi ve sesi o kadar güzeldi ki öyle sakin konuşuyordu ki anlatamam.
" Ben gelemem Çağlar "
" Büyük süprizi kaçıracaksın o zaman "
" Süpriz mi ? "
" evet senin için hazırlanan bir süpriz. Saat 6 da alırım seni " dedi ve uzaklaştı.
Herkesin elinde bu davetiyeden vardı. Herkesin önünde ne yapacak ki dedim kendime. Bir cevap bulamadım. Akşam olmadan babamı aradım ve babam izin vermisti.
Beyaz ve uzun bir elbise giymiştim. 10 santim topukla aramızdaki boy farkını 20 ye indirmiştim şimdi. 6 da geldi ve beni aldı. Aldı ama kapıda arabası yoktu. Çağlar yürümeyi sevdiğimi bilirdi. Yürüdük biraz ve en sonundan kapıdan içeri girdim. Herkes dans ediyordu balo gibiydi tıpkı.
Çağlar elimden tutarak beni dansa kaldırdı. Dans ederken elbiseme bastı ve ben onun üstüne düştüm
" Kalk hadi bakma öyle " dedim.
Salon aniden boşalmıştı. İkimiz vardık sadece.
" Artık kimse yok bu anı bir daha yaşayamazsın" dedi.
" Yaşamak isteyen kim ?! " dedim ama kötü bir yalancıyımdır.
" Kalp ritmini hissedebiyorum " dedi.
Başımı göğsüne koyarak kalp ritmini dinledim. Dinlediğim en güzel sesti belki.
" Seni sevi " dedi ve ben uykudan uyandım.
"Keşke gerçek olsaymış " diyebildim sadece.