Her zaman ki gibi okuldan sonra sahile gelmiş ve denize bakan banklardan birine oturarak kitap okuyordum. Aslında elimde ki bu kitaba kitap demek az kalır yazar sanki benim düşüncelerimi yazmış gibiydi.
Hava neredeyse kararmak üzere olsa da bunu çokta umursamıyorum. Elimde ki kitaba iyice odaklandım. Ne demiş Ahmet Batman "Kendine birini katabildiğin kadarsın" elim de Ahmet Batman'ın Sabah Uykum kitabı vardı.
Elbette ki bunu ilk okuyuşum değildi beşten sonra saymayı bırakmıştım. Neredeyse her yazdığını ezberleyecek duruma geldim diyebilirim. Aşka inanmayan biri olarak ben bu cümleleri fazlasıyla doğru buluyordum.
Aslında aşka tam olarak inanmadığım söylenemez şöyle ki aşk vardı ama artık sahte aşklar var. Etrafıma baktığım da insanlar birbirine sürekli "seni seviyorum" diyor sonra ne oluyor biliyor musunuz? Ayrılıyorlar...
Başka bir zaman da başka birine aynı cümleyi kullanıyorlar. Sanki bu söz özür dilemek gibi seni seviyorum- özür dilerim. Hata yaptığın da özür dilersin oysa onlar sevmediği halde seni seviyorum diyorlar.
Yani özrün bile amacı var ama bu sözü kullananların nasıl bir amacı olduğunu hala anlamış değilim. Kafam da ki pembe kurdele hafif çözülünce kitabın arasına ayracı koyarak kurdelemi yukarı doğru biraz daha sıktım.
Kitabı tekrar elime alarak okumaya devam ettim. Yanımda bir hareketlenme olsa da çokta umursamadım sonuçta burası halka açık bir yerdi isteyen istediği yere otururdu arkadaşlarım veya ailemden biri olamayacağı için kitabımdan kafamı kaldırmadım.
Yanımda ki kişi "Sabah uykusu kadar sevebileceği biri lazım insana. Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen." Dediğin de kafamı kaldırıp yanımda ki şahısa baktım.
İnce bacaklarını belli etmek istercesine siyah dar bir pantolon ve üstüne gece mavisi kısa kol bir gömlek. Gömlek pantolonun içinde. Kemeri ise siyah ve mavi karışımı olup ben buradayım diyordu.
Boynun da ki siyah papyon ise yüzünü fazla tatlı gösteriyordu. Gülümsediğinden sağ yanağında ki belediye çukuru belli oluyordu ve adeta gel beni ısır diyordu. Siyah saçları ve gri gözleri ise esmer teniyle fazlasıyla uyumluydu.
Dudakları yukarı kalkık bir şekildeydi. Oturduğun da bile boyunun uzun olduğu belli oluyordu. Yüzüne sen ne ayaksın? bakışını attığım da bunu sadece arkadaşlarımın anladığını unutmuş olmama kızdım.
Omuz silkip "Ahmet Batman'ı severim" dediğin de bu kelimeleri ezbere söylediğine emin oldum. Bu çocuk bana bir yerlerden tanıdık geliyordu ama bir türlü çıkaramıyordum. Nereden tanıyordum acaba belki de tanımıyorumdur.
Böyle birini görsem unutmam herhalde ama sormakta fayda vardı. "Tanışıyor muyuz?" dediğim de tekrar omuz silkti hay ben senin omzuna "sanmıyorum kurdele kız" kurdele kız mı ne diyor bu ya bak bak laflara bak.
"O zaman neden yanımda oturuyorsun Papyon oğlan"
diyerek kitap ayracımı kaldığım yere koyarak kitabımı şeker pembesi olan eteğimin üstüne koydum. Oğlan olmadı sanki söylediğim şeyi yeni idrak ederken yüzümü buruşturdum.
Ona baktığım da o da yüzünü buruşturmuştu "Birincisi oğlan ne ya, ikincisi burası halka açık"
Evet oğlan olmamıştı ee ne diyecektim bir umut
"çocuk" dediğim de
"çocuk gibi mi duruyorum" kafamı olumsuz anlamda salladım ah hiç benzemiyordu.
Erkek hiç olmazdı aman oğlan iyi. Ne diyorum ben ya banane kimse kim. Sağ tarafıma baktığım da bankların çoğunun boş olduğunu gördüm belli ki inadıma buraya oturmuştu.