5.BÖLÜM
Bazen buna kendiniz bile şaşırsanız da, arkanızdan bazı işlerin döndüğünü anlardınız ya da hissederdiniz. Fakat bir şey yapamazdınız…
Şuan tam da bu durumdaydım. Tek fark, benim farkındalık düzeyim aşırı gelişmiş bir düzenekti ve ben her zaman arkamdan dönen dolapları hissederdim. Burada bir şeyler, hoşuma gitmeyen şeyler, döndüğünü tabii ki de anlamıştım. Ne zaman mı? İyileşmeme ve tüm diretmelerime rağmen Kral Leonard'ın emriyle odamda üç gün daha dinlenme sürecine mahkûm bırakıldığımda...
Bu süre boyunca yatağımın sınırlarının dahi dışına çıkmamış, bitkisel hayata kısa çaplı bir geçiş yapmıştım. Ve düşünmek için fazlasıyla zamanım olmuştu. Her ne kadar hiçbir sonuca varamasam da düşünmek iyi gelmişti.
Hapis hayatımın üçüncü günü öğlene doğru Eleanor'un ziyaretiyle tekrar normale döndüm. Sağ olsun, hapsedildiğim bu odada beni bir dakika dahi yalnız bırakmama gibi bir yemin etmiş olmalı ki her gün gelip akşama kadar benimle muhabbet etme girişiminde bulunuyordu. Eleanor'la olan romantik anlarımızın çoğu benim yorgun düşüp uyuyakalmam veya genellikle uyuma numarası yapmamla son buluyordu.
Yine uyuma taklidi yapma düşüncesini kafamda tartarken aslında buna gerek kalmadığını ve ilk defa Eleanor'u sevebileceğimi anladım.
“Bugün nasılsın hayatım?” Her durumda sakin ve sevecen çıkan sesi çoğu zaman sinirlerimi bozmuyor değildi. Her şeye karşı söyleyebilecek iyi bir laf bulabiliyordu. Hapis kalma maceramda bile iyi yönler bulabilen bir kadından söz ediyorduk, bu çok da anormal değildi.
“Her zamanki gibi.” dedim sıkıntıyla. “ Oldukça iyiyim.” Bir de bunu Kral Leonard’a anlatabilsem ne iyi olurdu…
Yüzündeki gülümsemeyle odanın içine girdiğinde “Ah ne güzel…” dedi neşeyle. “ O halde, biraz dışarı çıkmaya ne dersin? Hava almış olursun.”
Onun yine hangi terzi işlerinden bahsedeceğini düşünürken duyduklarımla beraber yüzümü anında ona çevirdim. Ne yani? Dışarı çıkabilecek miydim?
“Kral Leonard?” diye sordum şüpheci bir şekilde. Ondan çekiniyor değildim ama benim yüzümden bu ikilinin arasının bozulmasını istemezdim.
“Merak etme tatlım.” O sırada Calanthe’ye odayı havalandırması için işaret verdi. “Bu onun istediği zaten. Kendini iyi hissediyorsan artık odaya tıkılı kalman gerekmediğini söyledi.”
Sonunda! Oturduğum yerden neşeyle fırlarken Eleanor’a sarılmayı ihmal etmedim. Kahkahası odada yankılandığında “Yavaş ol güzelim, hala iyileşmiş sayılmazsın.” diye ikaz etmekten de geri kalmadı.
Ondan aldığım bu müjdeli haber tüm hücrelerime 'artık uyanma ve tekrar dirilme vakti geldi' mesajını yollarken dolabı açıp içinden bir pelerin çıkardım ve omuzlarıma attığımda beni izleyenlere döndüm.
“O halde özgürlüğümün tadını çıkaracağım.” dedim neşeyle. “Beni merak etmeyin.” Ve onlar nereye diye bile soramadan da kendimi dışarı attım.
Kuvvetli yön bilgilerimle bahçeye çıkan yolu başarıyla tamamladığımda aslında ne yapacağıma dair bir planım olduğu söylenemezdi. Ayaklarım nedense beni bahçeye sürüklemişti ve biraz temiz hava alıp gökyüzünü seyre dalmak beni oldukça rahatlatabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ (KİTAP)
Ficción históricaGeçmişin derinliklerinde karanlık bir yer... Gittikçe büyüyen ve evrene sığmayan bir güç. Kimsenin bilmediği ve kadim ağların bir sır gibi kaderlerini ve geleceklerini ördüğü büyük bir tehlike... O bir Prenses... Halkını kendi ihtiyaçlarını ve yaşam...