8. Bölüm
Kısa bir süre sonra, yani tamamen kendime geldiğimde, her nedense isteksiz bir şekilde başımı göğsünden çektim ve belimi hala sıkıca kavrayan ellerinden kurtuldum. Şimdi içimde, az önce yaptığım şeylerin pişmanlığını yaşıyordum. Evet.. Bunların hiçbirini yapmamalıydım.
" Kusura bakma. Birden.. " Durup derin bir nefes aldım ve tekrar devam ettim." Artık kendimdeyim, geri dönebiliriz. "
Birkaç kelimeyi bir araya getirmekte bile zorlanıyorken bu sözlerime haliyle inanmasını bekleyemezdim.
" Bu gece yaşadığın şeyler fazlasıyla ağırdı. O yüzden sorun değil. Aslında daha fazla tepki vermeni beklerdim. " dedi açıkça belli ettiği bir şaşkınlıkla.
Hayır.. Verdiğim bu tepkiler, benim gibi biri için aşırı fazlaydı. Bu iki küçük olayın beni bu denli etkilemesi sinirlerimi bozuyordu. Ben basit bir kabustan korkacak biri değildim. Bir adamın elinde kılıcıyla bana saldırmasından korkacak biri.. hiç değildim. Aynı sahneyle kaç kere karşı karşıya gelmiştim fakat hiçbirinde bu denli donakalıp kendimi rezil etmemiştim. Evet. Bu akşam bir kılıç darbesini bile savuşturamayan biri olarak kesinlikle şanıma leke sürmüştüm.
Yüzüm acıyla buruştu bu yüzden.
" Hayır.. Beni tanısaydın, tüm bunların ne kadar saçma tepkiler olduğunu anlardın. Her şey olabilirim ama kesinlikle zayıf ve korkak biri değilim. "Yüzünden bunu anlayışla karşıladığını anlayabiliyordum. Fakat bu bile sinirimi bozuyordu. Benim için üzülmesini yada daha doğrusu bana acımasını istemiyordum.
" Hadi, babam seni merak etmiştir. İyi hissediyorsan dönelim. "Başımı hafifçe yana sallayıp onun arkasından yürümeye başladım. İki dakika sonra, eski Prens Liam'a dönüşecek olan ve önümde yürüyen varlık bir metre önde sessizce ilerledi ve kampa varınca bana dönüp bakma gereksinimi duymadan Kral Leonard'ın bulunduğu köşeye hızlıca ilerledi.
İçimde beliren ve bir türlü yok edemediğim bu beklenti, yine hızlı bir şekilde buharlaşıp yok oldu. Prens Liam, şuana kadar tanıdığım en aptal kişiydi. Evet bu kötü sıfatlara çok daha fazla örneği kolaylıkla ekleyebilirdim.
Prens Liam'la aramızda seviyeli bir düşmanlık bile olamazdı bizim. Kral Leonard'ın yanına gitmekten son anda vazgeçtim. Nedense şuan Prens Liam'ın meydana gelmesinde payı olan bu adamdan da ciddi anlamda soğumuştum. Gözlerim kısa süreli bir tarama yaptı ve birden, bir ağaca bağlanmış, çok kısa süre önce bana saldıran adamda takılı kaldı. İçimde büyüyen öfke ve hırsın gözlerimi yeşilden siyaha dönüştürdüğüne emindim.
Adımlarım otomatik olarak o ağaca yöneldi. Hızlı adımlarla, avıma yaklaşıyordum. Nereye gittiğimi anlayan birkaç göz endişeyle kıpırdandı. Haliyle birilerine haber verildi. Ve çok geçmeden biri koluma adeta yapıştı. Sinirle arkama döndüm.
" Nate, bırak beni.. "
Nate büyük bir kararlılıkla " Hayır, geri dön." diye karşı çıktı. Kolumu elinden nazikçe kurtarmaya çalıştım. Ama değişen bir şey olmadığında sıkıntıyla iç çektim.
" Nate, sana zarar vermek istemiyorum , şimdi bırak beni hemen. Bırakmazsan, bunu yapacağımı biliyorsun. "
Bir müddet düşündüğünde " Tamam ama yanında geleceğim ve patlamanı önlemek için tetikte olacağım." dedi temkinli bir şekilde.Gözlerimi devirdim. Beni niye bu kadar iyi tanıyordu ki?Kolumu bıraktığındq hemen yanımdan ilerlemeye başlamıştı. Adama yaklaştıkça kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.
" Elena, bu işi bize bırak. " diye seslendi bir ses. Bu Kral Leonard'dan başkası değildi. Onu dinlemeyip birkaç adımda adamın yanına gittim. Adam ayak seslerimi hissetmiş olmalı ki hemen dibinde dikilince bakışlarını yukarı kaldırdı. Ve bir anda görüntüler beynime hücum etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ (KİTAP)
Fiksi SejarahGeçmişin derinliklerinde karanlık bir yer... Gittikçe büyüyen ve evrene sığmayan bir güç. Kimsenin bilmediği ve kadim ağların bir sır gibi kaderlerini ve geleceklerini ördüğü büyük bir tehlike... O bir Prenses... Halkını kendi ihtiyaçlarını ve yaşam...