If You Want I Can Change - 3.BÖLÜM

301 22 17
                                    

“Şimdi geldim sevgilim. Kiminle konuşuyordun?” Oh. Nasıl rahatladım tahmin bile edemezsiniz-ah tamam az çok tahmin edebilirsiniz aslında. Telefonumu yatağa fırlatıp Lou’ya kollarımı uzattım. Bana yaklaştı ve ellerimi tuttu. “Sana bir şey söylemem gerekiyor Alice.” Önce yutkundum, sonra “Evet hayatım?” dedim tek kaşımı hafif yukarı kaldırarak. “Senden hiçbir şey gizlemek istemiyorum. Geçen gün sen arkadaşındayken gece vakti kapı çaldı….” “Evet Louis? Devam et.” Ne söyleyeceğini merak etmiştim gerçekten. O da benim gibi yutkunup konuşmaya devam etti. “İşte kapı çaldı, bende kalkıp açmaya gittim. Kapıda….kapıda Eleanor var-vardı Alice.” “NE? O SÜRTÜK NE DİYE GELİYOR BU EVE LOUIS?” İstemsizce bağırmıştım. Hala şaşkındım, o sürtük benim sevgilimin eski sevgilisiydi! Ve bu eve mi gelmiş? Nereden buluyor bu yüzü acaba? “Sakin olur musun Alice? Sadece geldi, ve ona sürtük deme hakkına sahip değilsin. O benim zamanında değer verdiğim bir insandı. Eski de olsa onu seviyordum ve senin, benim sevdiklerime sürtük deme hakkın yo-“ “LOUIS? NE DEMEK İSTİYORSUN SEN? BANA ONU MU KORUYORSUN ŞUANDA?” “Hayır Alice. Onu koruduğum falan yok. Sadece ‘değer verdiğim’ insanı koru-“ “SUS LOUIS GERÇEKTEN, SUS! ÇÜNKÜ KONUŞTUKÇA BATIYORSUN TAMAM MI?” diye bağırdım ve yataktaki telefonu cebime sıkıştırıp burnumu çekerek kapıyı çarpıp aşağı indim. Bir kenara fırlattığım çantamı alıp kendimi dışarı attım. Ve işte ağlıyordum! Aynı zamanda da Louis’ye ve Eleanor’a küfürler savuruyordum. Bana sakın Louis bir şey yapmadı demeyin, sizde gördünüz. Bana o sürtüğü savundu?! Sahile geldiğimi fark edince boş bir bank bulup oturdum. Telefonum çalıyordu, alıp ekranına bakınca “Lou” yazısını görmemle reddetmem bir oldu. Ona asla cevap vermeyecektim. Hızlı adımlarla köşedeki büfeye gidip iki bira aldım ve banka geri dönmek üzere büfeden çıktım. Biraz önce oturduğum bankta bu sefer birisi oturuyordu. Üzerinde siyah, deri bir ceket vardı. Başka boş bank olmadığı için oraya oturmak zorunda kaldım. Onu rahatsız etmeden elimdeki bir şişeyi açtım ve kafama diktim. “Sence de biraz hızlı değil miydi?” Sesin sahibi olan deri ceketli çocuğa baktığımda gülüyordu. Anlamsızca suratına bakmaya devam ediyordum. Sağ elini uzatıp “Jeremy..” diye fısıldadı. Ben de fısıldayarak “Neden fısıldıyoruz?” diye sordum. Hafif bir kahkaha patlatıp elini çekti. “Sen benim adımı sormadın ama ben söyliyeyim, Alice…. Evet, benim adım Alice hahah. Ve tanımadığın birine karışamazsın bikere...” Şuan amaçsız kahkahalar atıp biramdan içiyordum. Ah ama hayır! Sarhoş olamam! “Neden içiyorsun?” Jeremy’nin sesiyle hala kendimde olduğum fikrine vardım. “Peki pes ediyorum, sevgilim, eski sevgilisine kuş kondurmuyor, benimle yatma peşinde olan bir adam var. Bu arada fena öpüşüyor.” Ah neler diyordum ben böyle? Kafam davul gibiydi şuanda. Bira şişesini tekrar kafam dikecekken Jeremy elimden alıp “Boş şişenin neresini içmeyi düşünüyorsun Alice?” diyerek gerçekten de boş olan şişeyi gözümün önünde bir iki salladı. “Öbürünü açalım o zamaan” dedim gülmeye devam ederek. Jeremy öbür şişeyi de alıp beni ayağa kaldırdı. “Hey nereye?” diye sordum aniden. Kolumu onun omzuna atıp yürümeye devam ederken “Evine Alice, bu kadar güzel bir kızın sarhoş bir şekilde sahilde dolaşmasını istemeyiz, değil mi?” dedi. “AH JER! JER DEMEMDE BİR SAKINCA YOKTUR UMARIM, HER NEYSE. KİMSE GÜZELLİĞİMİN FARKINDA DEĞİL, SEVGİLİM ESKİ SEVGİLİSİNİ HALA UNUTAMAMIŞ BELLİ. VE-VE BENİMLE YATMAK İSTEYEN ÇOCUK DA BENİMLE ASLINDA OYU-“ “Hadi yeter bu kadar Alice”. Demek ki bir tek ben kesmiyormuşum insanların sözünü. Siyah bir arabanın önüne geldiğimizde kapıyı açtı ve “Eğer seninle yatmak isteyen kişi Zayn’se çok şanslısın” diyerek beni arabaya bindirdi. Soluma baktığımda onu gördüm. Ah! Ben salaktım. O Zayn Malik! Tabi ki bir sürü adamı olucak –bir tanesini beni takip etmesi için tutacak- “Lanet olsun Zayn! Söylesene, o adamın adı Jeremy değildi değil mi?” diye sordum pilot halimle. “Gerçek ismiydi Alice, ve senin şu haline bak!” kafam zonkluyordu. Kafamı daha fazla ayakta tutamayacağımı fark edip Zayn’in omzunun üstüne bıraktım. Gözlerim kapandı, en son duyduğum şey ise “Gece birazdan başlayacak. Bu halinle bana oyun oynayamazsın herhalde küçük cadı..” olmuştu.

Gözlerimi açtığımda birinin kucağındaydım. Hareketleri çok seri ve sertti. “Hey! Biraz yavaş ol her kimsen!” diye bağırıyordum ama umurunda değildi. Sonra yavaşça beni yumuşak zemine bıraktı. O zaman görmüştüm suratını. Tahmin edin kim? Hiç de zor değil… “Hadi ama Alice, devam etmeye ne dersin?” Ne? Ne saçmalıyordu bu salak? “Neye devam etmekten bahsediy-“ ve lafımı bölen şey onun dudakları olmuştu. Geri çekildim, ben bu işi yapamayacaktım. Benim şuan ki halimden yararlanacaktı ve ben buna izin veremezdim. “Biz dün ne yaptık?” Önce güldü, sonra birden ciddileşti. “Birlikte olduk Alice, hatırlamadığını söyleme bana.” “Ne-ne saçmalıyorsun s-sen Zayn?” Kekelemeye başlamıştım çünkü korkuyordum. Söylediklerinin doğru olmasından korkuyordum. “Alice yapma! Dün bu odadaki çığlıkların? Sesin de kısılmış zaten” Ah yapmayın nolur! Şimdi ağlayacaktım. Gözlerim dolmaya başladı, ellerim titriyordu. Zayn, “Alice, sen iyi misin?” diye sordu. “Nasıl iyi olabilirim aptal! Sen-sen yalan söylüyorsun. SANA İNANMIYORUM MALIK!” Yataktan kalkmaya çalışıyordum ama üzerimde olduğu için kalkamamıştım. Gülmeye başladı tekrar… Bu iş çok sıkıcıydı. “Sana gerçeği mi söyliyim? Dün gece arabadayken kafanı omzuma koyduktan sonra sesin çıkmadı, ta ki seni arabadan indirene kadar. Sonra “Seni istiyorum.” diyince başta aldırmadım. Sonra adımı söyledin, bende gerçekten istediğini düşündüm. Bu sabahki laflarından sonra da…” “TAMAM YETER! ŞİMDİ KALK ÜZERİMDEN!” diyerek lafını kestim. Sözümü ilk defa dinleyip kalktı üzerimden. Bende derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Hızlıca odadan çıkıp salona doğru yürümeye başladım. Belden aşağım gerçekten yanıyordu. Of her neyse! Şimdi gerçekten ağlamak üzereydim, salona geldiğimde beyaz koltukta kırmızılıklar vardı. Birden çığlık atmaya ve ağlamaya başladım. Yere çömeldim, başımı ellerimin arasına alıp dizlerimi kendime çektim. Zayn koşarak yanıma geldi. “Senin neyin var Alice! Sakin ol!” diye bağırıyordu o da. İkimiz de bağırıyorduk. Ben ağlarken o kollarını boynuma sarıp sıkıca sarıldı. Ağlamaktan, bağırmaktan boğazlarım ağrıyordu artık. Zayn’i itip “Hangi yüzle hala yanımda durabiliyorsun sen?!” dedim sinirle. “Şuanda sakin değilsin Alice, lütfen sakin ol. Benim hatam yok!” Onun sesini bile duymak istemiyordum, bu arada her yerim de ağrıyordu. Zayn’in çalan telefonuyla kalktı ve mutfağa ilerledi. Bende o sırada hemen çantamı aldım ve dışarı çıktım. Kahretsin! Üzerimde Zayn’in uzun bir tişörtü ve yine onun kısa bir şortu vardı. Gerçekten zorlasam da dün geceyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyordum. Koşar adımlarla bir taksi durdurup bindim ve Miley’nin ev adresini verdim. Hala ağlıyordum, gözyaşlarımı silme gereği duymuyordum bile. 10 dk kadar süren yolun sonunda müsait bir yerde inip parayı verdim. Apartmanı bulup hemen içeri girdim. Hava yağmurluydu. 2. kata çıktım, kapısını çaldım, çaldım, çaldım. Açan olmayınca arkamı döndüm ki kapı açıldı. Tekrar arkamı döndüğümde Miley uykulu uykulu bakıyordu yüzüme. Sonra bir anda “Alice?! Bu halin ne! Hemen içeri geç!” dedi şaşkın yüz ifadesiyle. Kafamı sallayıp içeri geçtim. Salondaki ikili koltuğa oturup boğazımı temizledim. “Miley, özür dilerim b-ben uykunu bölmek istem-“ “Saçmalama, neden ağlıyorsun ve-ve kıyafetlerin?” Gözyaşlarımı silip ona sarıldım ve her şeyi anlattım, hem de her şeyi. 2 saat kadar sohbet ettikten sonra bana misafir odasını verdi, uygun kıyafetler de verdikten sonra mutfağa gitti. Bende üzerimi değiştirip Zayn’in kıyafetlerini çantama sıkıştırıp mutfağa gittim. Kahve kokusu hoşuma gitmişti. Elime kupamı alıp “Her şey için teşekkür ederim Miley.” dedim fısıldayarak. “Rica ederim hayatım.” diye cevap verdi. Kahveleri içerken konuşmuyorduk, en son dayanamadım. Benim birine ihtiyacım vardı, bana yol gösterecek birine.. “Miley, ben ne yapacağım? Zayn her şeyi mahvetti! Keşke hiç kabul etmeseydim. Sersemliğimden faydalanıp kızlığı-“ “Alice, yapacak bir şey yok artık. Keşke’lerle sıkma canını. Ben yanındayım tatlım. Bu arada Louis’le konuştunuz mu hiç?” Kafamı iki yana sallayıp “Onu terk ettim Miley. Artık Louis Tomlinson diye biri yok hayatımda.” Gözümden gelen yaşla irkildim ve ayağa kalktım. “Ben yatsam iyi olucak Miley, her şey için tekrar teşekkür ederim” dedim ve misafir odasına ilerledim. Yatağa uzanıp telefonumu elime aldığımda 3 cevapsız arama vardı. Biri Louis’dendi. Öbürü Zayn ve diğeri….diğerini tanımıyordum. Saate baktım, çok geç olmamıştı. O numarayı aradım. “Efendim?” “Kiminle görüşüyorum?” “Beni arayan sensin affedersin de!” “Hayır sensin. Bugün aramışsı-“ “Alice? Sen misin? Ben Jeremy." “Beni arayan sen miydin! Hangi cüretle peki?” “Konuşmalıyız. Ben arkadaşın olmak istiyorum ve Zayn’le bir alakası yok gerçekten.” “Tamam. Yarın saat 2’de, bugün buluştuğumuz yer.” diyerek telefonu kapattım ve uyumaya çalıştım. Birden tamam dememe şaşırdınız değil mi? Bir arkadaşa ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Her neyse, Hala her yerim yanıyordu, nasıl uyuyacaktım?    

YB GELDİİ :D VOTE VE YORUMLAR İÇİN ZATEN MİNNETARIM SİZE <345 TEŞEKKÜR EDERİİM...

If You Want I Can ChangeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin