Bölüm 2

324 54 16
                                    

Multi media: Deniz'in hayatını kurtaran çocuk yani Emre...

Yüzümün kızardığına yemin edebilirdim. Ama saçma olan şeyler vardı; benim utanmam gibi. Kendime hayali bir tokat atıp toparlandım. Sinirli ve kendinden emin adımlarla pencereye doğru yürümeye başladım. Pencerenin önünde durduğumda vücudumda tarifi imkansız bir titreme vardı. Sıkarak yumruk yaptığım elimi çocuğa doğrultarak bağırmaya başladım. "Sen ne yaptığını zannediyon lan!" Sesim tahmin ettiğimden yüksek ve gür çıkmıştım. Karşı binadaki kas torbası yüzünde oluşan piç smileyle beni süzüyordu. "Ordan bakınca ne yapıyormuş gibi gözüküyorum."
"Beni dikizliyormuş gibi gözüküyorsun."
"Duştan yeni çıktım ve hava nasıl diye bakmak için pencereye çıktım. Seni dikizlediğim falan yok yani rahat ol." Bu çocuk beni salak falan mı zannediyordu." Lan beni dikizlemiyorsan niye bana bakıyon mal, bok mu var!?" Beni tekrar baştan aşağı süzdü ama bu sefer küçümseyerek bakıyordu. " Imm üzgünüm ama tipim değilsin ya." göz kırpıp içeri girdi. Sinirle perdeyi çekip banyoya doğru ilerledim. Sanki o benim tipimdi. Kendini ne zannediyordu ya. Sabah sabah gereğinden fazla sinirlenmiştim. Duş almaya ihtiyacım vardı. Hem terlemiştim hem de duş beni az da olsa sakinleştirirdi. Ben banyoya yönelmişken kapım çaldı ve odama teyzem girdi. "Kahvaltı hazır aşağı in istersen." Şuan kimseyle konuşmak istemiyordum. "Bizimkilerle dışarıda buluşup kahvaltı yapıcaz. Size afiyet olsun." Bir şey söylemesine fırsat vermeden konuşmaya devam ettim." Çıkarken kapıyı kapatır mısın teyze. " Teyzem odadan çıktığında bende Ahmet Kaya'dan bir parça açıp banyoya girdim. Ahmet Kaya dinlemeyi severdim. İçinde yaşadığım ortamın bunda etkisi vardı aslında ama her türlü seviyordum işte. Banyoya girerken Ahmet Kaya'dan bir parça açmak geleneğim haline gelmişti ve benim bu gelenekten vazgeçme gibi bir şeye niyetim hiç ama hiç yoktu
İçinde yaşadığım ev dedemin eviydi. İki katlı olan bu evi sevdiğim pek söylenilemezdi. Sadece odamı seviyordum. Ev dedemin olmasına karşın; ben, annem, kuzenim Selin, -Selin'in abisi- kuzenim Mert, teyzem ve eniştem beraber yaşıyorduk. Babamı hiç görmemiştim. Ben 1 yaşındayken annem ile ayrıldıktan sonra beni hiç arayıp sormaması ondan nefret etmeme neden olmuştu. Kuzenim Selin ile pek anlaştığımız söylenilemezdi. Selin biraz burnu havadaydı. İnsanları ezmeyi ve küçük düşürmeyi her zaman çok sevmişti. Selin, tüm dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannedenlerdendi. Bu yüzden hiçbir zaman iyi anlaşamazdık ve sürekli tartışırdık. Abisi Selin'in tam tersi gibiydi. Mert, Selin'den daha çok bana abilik yapmıştır ve itiraf edemesede Selin'in kıskandığı bariz bir şekilde ortadaydı. Ama gel gelelim ki bu benim zerre kadar bile umrumda değildi.

***

Yaklaşık yarım saatlik bir duşun ardından banyodan çıktım. Odamda bornozla dolaşmayı çok seviyordum. Saatin kaç olduğuna bakmak için telefonu elime aldığımda üç cevapsız çağrıyı gördüm. Telefona gelen aramalara bakma gibi bir huyum yoktu. Telefonu yerine bırakıp gardıroba yöneldiğimde Beşiktaş marşı tüm odayı doldurmaya başladı. Her zamanki gibi kimin aradığına bakmadan telefonu kulağıma götürdüm. "Ha?" Asla şu telefonunu 'efendim' veya 'alo' diyerek açmayı öğrenemeyecektim. "Deniz gelmeyi düşünüyon mu kanka?" önce nereye olduğunu anlamadım ama sonra kahvaltı yapacağımız aklıma geldi ve saate bakmak için elime aldığım telefonu saate bakmadan bıraktığımı fark ettim. " Eslem saat kaç? " Bir-iki saniye sonra cevap verdi." 8'e 20 var." Acele etmem gerekiyordu yoksa beklemek zorunda kalacaklardı. " Yirmi dakkaya ordayım kanka siz gidin. "
"Tamam geç kalma kurt gibi açım seni yerim ha!" İkimizde dediği bu şeye güldügümüzde telefonu kapattım. Söz konusu Eslem ve aç midesiyse kesinlikle yerdi. Daha fazla oyalanmadan gardıroba yöneldim. Ne giyebilirim diye bakarken bir taraftan da havluyla saçlarımı kuruluyordum. Sonra dolapla kesişmeyi bırakıp elime gelen ilk şort ve t-shirti giydim. Şansıma ikiside siyah denk gelmişti. Yaz ayında olduğumuz için havalar sıcaktı ve bu yüzde şort giymeyi daha mantıklı bulmuştum. Saçlarımı kelebek bir tokayla tutturduktan sonra spor çantamı yanıma alıp odamdan çıktım. Spor çantam her zaman hazır olurdu ve ben bir yere gitmek istediğimde hiç oyalanmadan alıp çıkardım. Kahvaltı yaptıktan sonra spor salonuna gidip ağırlık çalışmayı planlıyordum. Merdivenlerden hayvan gibi inerken bir taraftan da anneme seslendim." Anne ben kaçar. Geç kalırsam merak etme ve mümkünse arama!" Ayakkabılarımı giyinip evden çıktım. Yolda koştururken bir taraftan da parfüm sıkmaya çalışıyordum. Parfümü sıkmayı başardığımda park edilmiş olan arabaların birinden kendime baktım. Gerçekten de insanların göz zevkini bozuyordum. Bunu umursamayarak, kulaklığı kulağıma takıp sıradaki adını bile bilmediğim şarkı eşliğinde yürümeye devam ettim. Kendimi şarkıya öyle bir kaptırmıştım ki kornaya basan arabanların sesini bile zar zor duyuyordum. Birinin kolumdan tutup kendine çekmesiyle gerçek dünyaya döndüm ve ne olduğunu anlamaya çalıştım. Biri az önce hayatımı kurtarmıştı ve benim buna sevinmem gereken yerde ben sinirlenmiştim. Hayatımı kurtaran kişinin kim olduğuna bakmak için başımı kaldırdığımda bir adet endişeli gözle karşılaştım. Daha önce ilk defa gördüğüm bu iki çift göz tanımadığı bir kızın hayatını kurtarıp, buda yetmiyormuş gibi bir de endişeleniyordu. Pozisyonumuzun farkına varıp kendimi geri çektim. Çünkü dışarıdan sarılıyormuş gibi göründüğümüze emindim."İyi misin?" O bana bunları sorarken ufak bi anlığına geçen sinirim tekrardan gün yüzüne çıkmıştı." Ya senin sorunun ne, niye kurtardın!" Şaşırdığı çok bariz bir şekilde ortadaydı." Ben senin hayatını kurtardım ve sen bağırıp kızarak mı özür diliyorsun? "
"Ben mi sana beni kurtar dedim? Ne diye kahramanlık yapıyorsun?" Cidden çok sinirlenmiştim. Belki ben arabanın bana çarpmasını istiyordum ne diye kurtarıyordu ki? Biraz daha burada kalmaya devam edersem çocuğu yumruklayacağımı bildiğim için bir an önce oradan uzaklaşmam lazımdı." Bak oğlum bir daha sakın karşıma çıkma! Şimdi çıkarmadığım sinirimi o zaman çıkartırım. " Son kelimelerimi de söyleyip oradan uzaklaştım.

***

Yolda yaşadığım olay yüzünden biraz daha geç kalmıştım."Gençler gerçekten de özür dilerim geç kaldığım için kusura bakmayın. " Nedeni öğrenmek isteyen gözler üzerimde gezinirken garson imdadıma yetişti. "Ne alırdınız?" Herkes istediği kahvaltı menüsünü söylediğinde gözler tekrardan bana döndü. Bir açıklama yapmak zorundaydım. " Yolda gelirken az kalsın araba çarpıyordu bu yüzden geç kaldım. " Asıl geç kalma nedenim olan sabahki dikizleme olayını söyleseydim Ali masadan kalkıp o çocuğun evini basacağı için onu söylememiştim. Herkesin gözünde hayatımı kurtaran çocukta olduğu gibi endişe vardı. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu sadece Eslem ve Ali soru sormuyorlardı. Diğerlerinin sordukları soruların es geçerek yeni gelen kahvaltıyla ilgilenmeye başladım.

***

Güle oynaya geçen kahvaltının ardından hepimiz dağılmıştık. Bir-iki kişi haricinde herkes eve gidip dinlenmeyi planlıyorlardı ve bunlara Eslem ile Ali de dahildi. Ben ise spor salonuna gitmek için yola koyuldum. Kulağımda vazgeçilmezim olan kulaklıkla yarım saatlik bir yürüyüşün ardından spor salonunun önüne geldim. Salona girdiğimde bir şeylerin farklı olduğunu fark ettim. Bir spor yapmaya gelen insanlar neredeydi? İki spor aletleri neredeydi? Usta olduğunu düşündüğüm bir kaç kişi tüm eşyaları dışarı taşıyorlardı. Ne olduğunu sormak için spor salonunun sahibi olan Serkan abinin odasına doğru ilerledim. Açık olan kapıyı çalmadan içeri girdim. "Serkan abi hayırdır aletler nereye gidiyor?" Üzüntülü gözlerle bana bakıp konuşmaya başladı. "Deniz biliyorsun bu aralar çok fazla maddi sıkıntı içindeydim bu yüzden burayı satmak zorunda kaldım". 6 yaşımdan beri, tam 11 yıldır sürekli buraya geliyordum. İlk defa burda öğrendiğim taktiklerle kendimi savundum. Burda kendi yaralarımı sarmayı öğrendim. Kavga etmeyi burda öğrendim ben. Sinirimi atmak için her zaman geldiğim yer burasıydı benim , dertlerime sırdaş olan kum torbalarının en çok yakıştığı yerdi bu salon. O kadar anıyı burda yaşamıştım. İkinci evim gibiydi burası. " Başka bir yol yok mu abi? " Başka bir çarenin olmadığını biliyordum. Son zamanlarda gerçekten de maddi zorluklar çekiyordu Serkan abi ve burası son çaresi olmalıydı. Bu salonu kendi elleriyle yapmıştı Serdar abi kendi evinden daha çok seviyordu burayı. "Yoktu be Deniz'im. Olsa satar mıydım hiç?" Doğru satmazdı, kıyamazdı. " Kime sattın peki abi?" Arkadamdan gelen kulak aşinalığımın olduğu sesle yerime sabitlendim. "Benim babama yani dolaylı yollarla BANA sattı".

Siyahıma BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin