Kalabalığın altını kısın
Dibi tutmuş gürültüleri kulaklarımı bulandırıyor
Üzerime pişmiş kellelerin kokusu sindi çoktan
Tenhalığa kavuşmak için hızlandı adımlarım
Uzaklaştıkça kendi boşluğuma doluyorumSessizliğimdeki koşuşturmacanın ardından
İki bedeni son kez ağırlayan köşelenmiş bir masada
Gökyüzünün delinmiş olduğu bir cuma gününde
Kaçak bir ruhla karşılıklı oturuyorum
Gözümün içinde kopan fırtınanın yıkmak hırsı
Azad etmek istemiyor geçmişi
Gözlerimden taşan tozlu kargaşanın izleri
Islatmaya yetmiyor çaresizliğiÖnce güven ihanet ediyor, suçsuz!
Kızgınlık avuçluyor boşluğu, soğuk!
İmkânsızlığın korkaklığında üşüşüyoruz, eksik!
Ve o tanıdık yüz silinmeye başlıyor hislerimde
Ruhunu yok etmesine engel olamıyorum
Kendi bedeninde de ölmek için Gidiyor.Tek bir soruyu bile yanıtlayamadan orada kimsesiz kaldığımda
Nefes almaya devam ederek
Ben de ölüyorum.