Bölüm 6

41 3 0
                                    

Gözümüze kestirdiğimiz tepeye iyice yaklaştık fakat çıkması bir hayli güç gibi gözüküyordu. Tepe tabanı ucu keskin kayacıklarla doluydu. Bir, iki defa denedik ama çıkamıyorduk. Onca denemenin sonucunda elde ettiğimiz tek şey ayağımız ve ellerimizdeki çiziklerdi. Tepe batıya doğru uzanıyordu ileride de kıvrımlarla devam ediyordu. Çaresizce kıvrımların bittiği yere kadar yürümek zorunda kaldık. Yolun yarısında ayağımdaki yarık ve ve az önce oluşan çizikler gerçekten yürümemi engellemeye başladı.

"Gökhan, biraz yavaş yürü!"

"Susuzluktan gebermişim sen burda ne diyorsun!"

Haklıydı aslında ama bu da ciddi bir sorundu. Yapacak bir şey olmadığından zorla da olsa yürüdüm.
Sonunda kıvrımlara ulaştık. Taban, yumuşak topraktan olduğu için rahatça tırmandık. Zirvede her şey net bir şekilde görünüyordu.

Manzaraya dehşetle baktık dört bir yanı su ile çevrili bir kara parçası yani kısaca bir adadaydık. Gökhan'ın yüzündeki dehşet gözlerinden okunuyordu.

"Ha s*ktir be!"

"Neredeyiz lan biz!?"

"Ne yapacağız, b*ku yedik"

Çok fazla panik yaptık hatta dizlerim titremeye başladı ancak çok sürmedi. Kendimizi toparlayarak asıl amacımıza yöneldik. Adayı iyice gözledik. Şu an tek istediğimiz şey biraz içme suyuydu. Adanın kuzeyinde sanki sulak bir yer gördüm,

"Şu ilerideki sulağı görüyor musun?"

"Evet" dedikten sonra ekledi "Ya içme suyu değilse, o zaman boşuna yürümüş olacağız?"

"Susuzluktan ölmektense denemeyi tercih ederim"

Gökhan'da fazla uzatmadı, o müthiş yorgunlukla uyuşuk uyuşuk tepeyi inmeye başladık...

LodosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin