Pala

25 3 0
                                    

Hayat zor...
Kaç kelime var boğazımızda düğümlenen?
Kaç insan var yarım bırakılan?
Zor be kaptan, dalgalara emir vermek zor.

Sabah ilk ışıklarını verdiği anda sokak lambaları bir bir sönüyordu ben ise hala titreyen bedenimle boğuşuyordum cebimden çıkan bir kaç bozuk paraya baktım toplasan en fazla 3tl çıkardı ısınmak için bir kafe aramaya karar verdim akşam beraber uyuduğum kedi ben fark etmeden çoktan gitmişti tekerlekli sandalyemin tekerleklerini soğuktan morarmış ve kızarmış ellerimle ittirmeye çalıştım belkide 2 saat boyunca bu dev şehirde bir kafe aradım büyük sokaklar 18 yaşımdan beri bu şehirde yaşamama rağmen sokakları ezberlememe imkan vermemişti az ilerde adı
Pala olan ilginç bir o kadarda sevimli bir kafe gördüm içeri girmek için sandalyemin tekerleklerini ittirdim içeri girdiğimde her yer sıcaktı ve bir şömine vardı burası lüks bir yerdi ancak ben hiçte buraya layık biri olarak görünmüyordum yağmurdan ıslanan ıslak saçlarım ve ıslak kıyafetlerim çamurlu tekerlekli sandalyemle ortama nasıl ayak uyduracağımı düşünüyordum az sonra 45-50 yaşlarında kirli sakallı bir adam sert ve itici bakışlarla bana bakıyordu
-"Ne istiyorsun?"
Dedi gözlerini kısıp ukalaca
Adamın bakışları ürkütücüydü ve beni gerçekten korkutmuştu
-"para dileneceksen başka kapıya!"
-"oğlum içeri dilenci alınmayacak demedim mi bir de tekerlekli sandalye alıp rol yapıyorlar!"
+"beyfendi ben dilenmeye gelmedim!"
-"kes! Alın şunu atın"
Arkamdan bir garson gelip sandalyemi adamın emri ile kapıya yöneltti.
İşte o an gerçekten gururum incinmeye  başlamıştı gerçekten dilenci olsaydım bile bunu yapmalara hakları yoktu!
Göz yaşlarımı tutamadım ve sandalyemi kapıya süren garsona
+"bırakın! Ben giderim"
İnsanlar ne zaman bu kadar acımasız olmuştu kendi kendime bunları söylüyordum garson sandalyemi masaların birine çekti ve karşıma oturdu
"üzülmeyin içerisi kadar sıcak değil ama belki çay içinizi ısıtır" dedi ve bir bardak çayı önüme koydu çayın sıcak buharı bile bana yetmişti bardağı ellerimi ısıtmak için kullanmıştım
+"patronumun kusuruna bakmayın biraz kaba biri"
-"biraz mı?"
Diye sordum biraz gülümesi ve gözlerini yere devirdi
"Ayaklarınız?"
"trafik kazası"
"Peki nerede yaşıyorsunuz?"
"Sokak"
"Zor olmuyor mu?"
"Çok zor ama kalıcak bi yerim kalmadı"
Gözlerimin içine sanki neden dercesine baktı
"Annemi 7 yaşındayken kaybettim babam desen annemden sonra vicdansız biri oldu ve sonuç bu işte"
"Akrabanız falan yok mu?"
"Annemle babam kaçarak evlenmişler aileleride reddetmiş onları hiç birini tanımıyorum."
"Peki arkadaşınızda mı yok?"
"Yok kimse benim gibi biriyle arkadaş olmak istemez."
"Yardım ede bilir miyim?"
"Ne yardımı?"
"Size iş bulsam?"
"Ne işi?"
"En iyi yaptığınız iş ne?"
"Piyano çalmak"
"Hah süper bizim kafe müzisyen istiyordu ben hemen patronla konuşayım"
Koşarak büyük bir heyecanla patronun yanına gitti olanları kafenin camlarından izliyordum
Az sonra patron ürkütücü bakışlarıyla yanıma geldi
"Hangi düzeyde çalıyorsun?"
"7 yaşında başladım her hafta 3 gün özel ders aldım ve bunu 11 sene aralıksız sürdürdüm bu senede çeşitli nedenlerden dolayı bıraktım"
"İlginç içeri gel göster bakalım"
Piyano karşısına geçtim ve terk ettiğim yerden geri başlayarak parmaklarımı piyanonun tuşlarına hafifçe bastırarak şarkıyı çalmaya başladım parmaklarım piyanoda dans ediyordu kendimi piyanonun tuşlarında ve rahatlatıcı tınısında kaybetmiştim kendimi evimde gibi hissediyordum parçayı bitirmek için son notaya bastım ve başımı kaldırdığımda herkes şaşkınlık içinde beni süzüyordu kafedeki müşteriler kahvelerini içmeyi bile bırakmıştı sanırım hayatımda ilk kez birileri başarılarımın fakına varmıştı sinirli ve öfkeli bu adamdan eser kalmamıştı elindeki bir kaç parça kağıdı ve kalemi önüme koydu sözleşmede aylık 1200tl ye haftanın her günü çalışmam için ücret ödeyeceği ve kafenin alt kat bodrumunda konaklama yapmama izin verileceğini belirtiyordu bu büyük bir fırsattı hayatımı değiştire bilirdim üstelik yurt dışında tedavi bile olabilirdim kağıtları imzaladım ve kafenin bodrumuna indim içeride sadece 1 yatak ve bir tuvalet vardı ama en azından beni soğuk hava şartlarından ve tehlikeli sokakların tehlikeli insanlarından koruyacağını düşünüyordum uzun zamandır sandalyemin üzerinde uyuyordum yatakta uyumak beni iyi hissettircekti kendini bırakmış bedenimden aciz ayaklarıma zamanla alışıyordum yatağıma geçtim ve ayaklarımı ellerinle yatağa koydum ve derin bir uykuya daldım.
Sabah erken saatlerini gösterdiğinde yatağımdan kalktım yatağın tam sağ tarafındaki tekerlekli sandalyemin üstünde bir tepsi olduğunu fark ettim tepsinin içinde kahvaltı vardı fazlasıyla acıkmıştım ve kahvaltı tabağımı bir çırpıda silip süpürmüştüm tekerlekli sandalyeme bindiğimde kapıda beni bekleyen biri vardı bu çocuk işe alınmama yardım eden iyi kalpli çocuktu
"Günaydın"
Dedi yüzü gülerken
"Günaydın"
Dedim ve gülümsedim
"Şey... Odana girdim ama uyandırmak istemedim"
"Sorun değil kahvaltı için teşekkürler" dedim ve gülümsedim
"Adınızı öğrene bilir miyim yani sen diye hitap etmek..."
Sözünü kestim
"Güneş"
"Adım güneş"
Dedim ve gülümsedim
O da gülümsedi
"Memnun oldum"
Dedi senin adın ne dercesine bakmam rağmen suratıma anlamsızca gülümseyip bakıyordu
"Senin?"
Dediğimi duymamıştı bile
"He şey ne?"
Küçük bi kahkaha sonrası
"Ya kusura bakma bu aralar dalgınım Duman ben"
İkimizde güldükten sonra
"İstersen kapıda durmayalım?"
"E evet yani olur"
Bu çocuğun aptal gibi davranışına anlam veremiyordum ama son derece iyi niyetliydi kafeye geçtiğimizde bardakların ıslaklığını almaya başladı bende ona yardım etmek istedim ve bir bezle bardakları sildim
"sen bırak ben yaparım"
Demesini dimlemeden 2-3 bardağı çoktan kurulamıştım bardakları kurularken içeri siyah smokinli ağzında sigara olan bir adam geldi etraftaki tüm çalışanlar ellerini öne birleştirmiş başını öne eğmiş vaziyette bekliyordu tabi ben hariç
"Güneş yaptığımı yap"
dedi duman sessizce
"Bu kim?"
"Anlatıcam başını ey"
"Kimse için başımı öne eğemem" dediğimi duyan siyah giyimli adam arkasını önce bedeni sonra ayaklarını döndürerek yanıma yaklaştı "duyamadım?"
"Kimse için başımı öne eğemem dedim"
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"
"Emin ol burdan çok net anlaşılıyor"
Bu adama sinir olmuştum Duman
"Güneş" diye çıkıştı
"Napıyorsun"
Adam Duman'ı susturdu
"Efendim o yeni geldi lütfen kusura bakmayın ben ona açıklayacağım"
Adam başını öne salladı ve kafeyi gezmeye başladı
"Güneş o adamın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun?"
"Banane?"
"Bak burada çalışmak o kadar kolay değil"
Lafı değiştirmek için
" bu kafenin adı neden Pala?"
Diye sorum
"Pala o az önce gelen adam için çok değerli bir şey hatırada dene bilir"
"Nasıl yani?"
" bende tam olarak bilmiyorum ama Pala dediğin an önünde yemek varsa yemez her şeyi bırakır sebebini bilmiyorum."
Anlam verememiştim ama elbet bir gün öğrenecektim sahne zamanım gelmişti o adamın karşısında piyano tuşlarına narince basıyordum ve şarkıyı büyük bir heybetle çalmaya başladım ve yine parçamı heybetli bir şekildi bitirdim siyah giyimli adam sigarasından bir nefes daha aldı ve sigara dumanını havaya üfledikten sonra yavaşça alkışladı oturduğu yerden kalktı ve parmaklarını piyano üstünde gezdirdikten sonra tuşlara dokundu sandalyemi yana ittirdi ve bir sandalye çekti o da piyano çalacaktı ve tuşlara basmaya başladı bende onunla birlikte çaldım profesyonel olduğu belliydi ve beraber iyi bir müzik şöleni yaşatmıştık  parçanın bitmesine az kaldığında son tuşlara basarken parmaklarını parmaklarımın olduğu yere koydu ve son tuşa beraber bastık şarkı bittikten sonra şu bir türlü anlam veremediğim  Pala'yı sormak için bu adamın gözlerine baktım
"Pala?"
Adam ciddileşti sandalyesini yere fırlattı ve kafeden çıktı arkasından gitmekte kararlıydım sandalyemle yağmurlu sokakta yağmur damlalarıyla arkasından gittim ellerini yüzüne koymuş yağmurlu havada denize düşen damlaları seyrediyordu yanına yaklaştım
"İyi misin?"
"Git burdan"
"Bak dinle beni amacım bu değildi"
"Git dedim burdan!"
Sesinin şiddeti artmıştı ve bu kelimeyi 3 kere öfkeyle söyledi
"Neden?"
göz yaşlarını saklamak için ellerini yüzüne koymuştu
"Göz yaşlarını gizleme"
"Sanane sen kimsin ki bana karışıyorsun?"
"Şu aptal egondan kurtul!"
"Sende emir vermeyi bırak!"
     "Aptal bi çocuk gibi davranıyorsun öyle biri olmadığın her halinden belli göründüğün gibi olmayı denesene?"
"Bana öğüt vermeyi bırak!"
"Derdin ne senin?"
"Derdim yok benim"
"O yüzden mi böylesin?"
Çok fazla sinirlenmişti denize öfkeyle bakıyordu bana baktı ve sandalyemi denize ittirdi o anda neye uğradığımı şaşırdım yaşamam mümkün değildi
Suyun sesi yağmurun buz gibi suya düşüşü tenim buz kesilmişti ve nefesimi tutamıyordum eğer kendimi bırakırsam su ciğerleme dolacak ve ölecektim ayaklarım haraket etmediğinden yüzemiyordum
Ve artık bedenim su üstünde durmuyordu ağzıma burnuma su giriyordu ve... Ölüyordum.
Gözlerimi açtığımda hala hayattaydım ama bedenim fazlasıyla yorgundu yine o soru
"İyi misin?"
Telaşlı bir sesti bunu soran
"Özür dilerim"
Gözlerimi açamıyordum ama bu sorudan kim olduğunu anlamıştım bulunduğum ortam sıcaktı ve beni iki kuvvetli el yatakta doğrulmam için yardımcı oldu yaşayan bir ölü gibiydim bir kaşığın dudaklarımda gezdiğini hissettim ağzımı hafifçe araladım bir kase sıcak çorba içimi ısıtmaya yetmişti az sonra içeri bir hemşire geldi
"Şimdi bir serum bağlayalım 2 saate kendine gelir"
Dedi ve serumu bağlamak için yanıma geldi serum beni uyutmuştu ancak uyandığımda en ufak bir ağrım bile kalmamıştı başımı sağa çevirdiğimde beni öldürmeye çalışan o aptal adam ellerini başına koymuş oflayıp pufluyordu uyandığımı fark edince koşarak yanıma yaklaştı
"Özür dilerim gerçekten çok özür dilerim kendimi kaybettim isteyerek olmadı lütfen"
"İnsanların benimle derdi ne bu kadar ölümü tadıcaksam öleyim işte neden bu kadar acı çekiyorum hiç bir şeyim kalmadı benim bu dünyada"
Bunları neden söylediğim hakkında en ufak bir bilgim yoktu ama belliydi içimde birikmiş çok şey vardı
"Böyle düşünme güzel bir kızsın"
"Güzel olmak ne işe yarıyor ki ayaklarım yok evim yok ailem yok işim desen..."
"Benim her şeyim var evim lüks aracım ama hayatım bir zindandan farksız"
"Kimsin sen?"
"Aras hiç bir işe yaramayan..."
Cümlesinin bitmesini beklemeden devam ettim
"Hiç kimsenin sevmediği..."
"Hiç kimsenin hiç bir şeyi..."
"Bir işe yaramayan..."
"Aptal biri."
"İçimdekileri anlattın" dedi
Gülümsedim
"Aynısını bende yaşıyorum alışırsın."
"Bana kendini tanıtır mısın?"
"Peki"
"Adım Güneş 18 yaşındayım annemi mesleği gereği şehir dışına çıkarken bir trafik kazası sonucu kaybettim o günden sonra banam çok değişti ve bende dahil olarak herkese acımasızca davranmaya başladı aslına bakarsan varlıklı bir ailenin kızıydım ama sadece maddi tüm arkadaşlarımın babası annesi karne günü kapıda beklerdi ben karnemi alır tek başıma eve giderdim tüm arkadaşlarım doğum gününde ailesiyle olurdu ben ise bakkaldan aldığım küçük bir keke mum takıp kendi doğum günümü küçük çaplı ve yalnız olarak kutlardım babam beni evde istemedi ve evden ayrıldığım gün arabanın altında kalarak bacaklarımı kaybettim."
Büyük bir dikkatle beni dinliyordu
"Şimdi sıra sende"
Dedim
"Aras 21 yaşındayım ailemin nerede olduğunu bilmiyorum ve onları en son 9 yaşındayken gördüm sebebi ise babamın azılı düşmanlarından biri tarafından kaçırılmam babam iyi ve başarılı bir iş adamıydı onu kıskanan çok insan vardı ama bu adam babamdan nefret ediyordu 9 yaşında kaçırılıp bir barakaya atıldım zincirle dövüldüm o an yaşamam belki mümkün değildi kurtulmamı sağlayan tek kişi Pala'ydı gerçek adını bilmiyorum ama o anda beni kavrayıp zincir darbelerini kendine gelmesine rağmen bir an olsun bırakmadı o adam kimdi bilmiyorum ama onu tekrar görmeyi çok isterdim"

"Sende o adamlar gibi davranıyorsun"

"Hayır ben her zaman Pala gibi olmak için kendime söz verdim sadece insanlar tarafından ezilmemek için giydiğim bir zırh"
"Neyse" dedi be elini başına koydu"
"Aras"
"Efendim?"
  "Pala'yı ve aileni arayalım mı?"
"Denedim"
"Ama denerken hep yalnızdın beraber ararsak belki buluruz hem ne demişler birlikten kuvvet doğar"
"Gerçekten bulabilir miyiz?"
"İstersek neden olmasın"
Yüzünde bir anda gülücükler açmaya başladı
"Teşekkür ederim ama şimdi dinlenmen lazım bir kaç gün çalışmayacaksın anlaştık mı?"
Dedi ve gülümsedi
"Anlaştık" dedim
Ve odamın kapısını kapattı gözlerim lüks yatak odasının manzarasına takılmıştı cama vuran güneşe baktım ve gülümsedim belkide yeniden başlıyor hayat.

(Okuduğunuz için teşekkürler 4. Bölümü yazıcam oylarınızı bekliyorum
Yorum yazmayı unutmayın şimdiden teşekkürler :))

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 04, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gelecek ,Geçecek GİDECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin