Mayısta düşen yıldızları gördüm, gülümseyen yüzleri Dar ağacına yürüyen nabızları. Hiç sesini bile duymadığı insanlar için toprak olmaya meyilli insanları okudum. Mahşere bir sevinç tomurcuğu gibi düştüler. Soğuk hücrelerde özgürlüğü yaşayan yaşam savaşçılarıydılar onlar. Zihniyetleri kurumuş bir avuç ayak takımına eğilmeyen ölümü göze almış ve ne pahasına olursa olsun umuda yüz çevirmeyen tertemiz üç yürek
Deniz'in gözlerinde güneş koşardı bembeyaz bir aydınlık içinde gülerken dünyaya. Simsiyah bir kelepçe ile yürüyordu dar ağacına. Arkasında onu izleyen 7 iklim 81 şehir. Bir umut beklemek gibi sabahın rengine dalmak ve yaşama dokunmak gibi dimdik yürüyordu.
Yusuf'umun gövdesi dökülürken celladın namert yüzüne. Bir anlık
Herşey bitti sanki dünya dönmeyi unuttu. Kanamaya başlayan bir gece uğultusu gibi. Gökyüzüne kanatlarıyla süzülen bir güvercin havası vardı. Ölüm bir insana bu kadar mı yakışmaz. Toprak bir insana bu kadar mı yakışmaz küçüğüm. Yırtılan bi devrin sapasağlam, illede barış diyen, hak diyen tertemiz birini düşünün.
Düşünün ki rahatsız olsun vijdanınız, yarım kalsın uykularınız ve duydukça ruhunuz titresin. Çünkü karanlık bir ölüm günüydü 6 mayıs...!Şafak nabzını yokluyordu yoldaşımın. karanlık bir heyulaya sarılmıs kanlı bir türkü mırıldanıyordu sanki. Hersey o kadar hızlı akıyordu ki. Ölüm hiç bu kadar hızlı olmamıstı. Güneş sabaha varınca sehpanın rengi ve sesi hissediliyordu. Dayanıklıydı düşünceleri, üstünden 50 katırda geçse değişmezdi biliyordum. Çünkü inançlıydı, çünkü korkmuyordu, çünkü kaybedecek birşeyi yoktu artık. Adı hüseyin inan'dı . ve inanmıştı bu yola... !
Şimdi soruyorum size hayatta ki en deyerli varlığınız nedir
Yada susun yalan söylemeyin
Daha karar verememiş durumdayız...!