#Dövme

9.2K 569 364
                                    

ARSEN GÜÇLÜ

01/01/2018 Saat:03.08-İstanbul

Sesler duyuyordum: Metal anahtarın kilide girişini, yere sürterek bedenimi iç gıcıklayan bir havaya sokan kaliteli terlikleri; oturduğum yerden hızla kalkmamı sağlayan alaylı serzenişleri. Birkaç saniye önce düzenli bir şekilde atan nabzım şimdi fazlasıyla hızlanmış, kalp atışlarım bir yarıştaymışçasına artarak göğüs kafesimde zonklamaya yol açmıştı.

Minik ve hızlı adımlarla yatağıma yaklaştım, beyaz renkteki yorganımı kenara çekerek elimden geldiğince sessiz bir şekilde yatağıma oturdum. Terliklerimi çıkarttım ve düzenli bir şekilde kenara koydum, prize takılı olan gece lambamı kapattım; içinden çıkan hafif ışığın artık aydınlatmadığı odam karanlığa gömülmüştü, etraf simsiyah olmuştu.

Zifiri karanlık, sanırım bu doğru tanımdı.

Ciğerlerim yanıyordu, şu anda içime çekmekte olduğum nefes düzeyi onlar için yetersizdi. Acıyı görmezden geldim, düşüncelerimi kapımın ardında olanlara yönelterek onu yok saydım. Acının üstün gelmesine izin veremezdim, yakalanmak istemiyordum.

Yavaş bir şekilde ilerleyen birkaç adım sesi daha duydum; yirmi beşinci, yirmi altıncı ve yirmi yedinci adım. İşte, şu an tam da kapımın önündeydi. Keskin kulaklarının, içinde bulunduğu sarhoşluk durumuna rağmen odamı dinlediğine emindim; beni gözetliyordu. Tenim karıncalanıyor, kulaklarım uğulduyor ve midem, göğüs kafesimdeki acıyı bile yok saydırtacak bir şekilde yanıyordu. Kusmam gerekiyordu fakat bunu yapabilecek durumda değildim.

Kapı tokmağının açılmasıyla ortaya çıkan gıcırtısı bedenimdeki fiziksel acıların bir anda yok olmasına, zihnimin gerilerinde bir kutuya tıpkı diğerlerininki gibi saklanmasına sebep oldu. Kutunun kilidini adeta yuttum, zihnimde asla ulaşamayacağım bir noktaya koydum; işin aslı ulaşmaya hiçbir zaman çalışmamıştım.

Yumuşak bir tonla, "Arsen?" dediğini işittim. Günlük hayatında kullandığı otoriter sesi normalin aksine titriyordu, gözlerinin aklarının kızardığının ve şakaklarından ter damlalarının akmaya başladığını neredeyse görebiliyordum; bu anı artık neredeyse ezberlemiştim. Birkaç adım daha attı, tahta zemin ayağının altında eğildi: Birinci, ikinci ve üçüncü adım. Her seferinde olduğu gibi yatağımın yanına çömeldi, dudaklarının arasından alkol kokan nefesi yavaşça burun deliklerimden içeriye giriyor, midemin burkulmasına yol açıyordu.

"Kızım, uyanık mısın?" Bu sefer sesi biraz daha yüksek bir perdede çıkmıştı: Uyuyor bile olsam uyanmamı bekliyordu.

Düzenli bir şekilde; nefes al, nefes ver. Kendime içten içe bunları söylüyor, kırpıştırarak açılmak istenen gözlerimi görmezden geliyordum. Ruhumu sarmalamış olan endişe dolu bulutlar tepemde dolaşıyor, zihnim yanlış bir hareket yapma ihtimalim karşısında alarm çanlarını çalıyordu. Gözlerimin önünde siyah bir perde vardı, göremeyen bir insanın duyarlı hissiyatı üzerimdeydi; görmek dışındaki tüm duyularım harekete geçmiş adeta diken üzerinde her yapılan hareketi algılamaya çalışıyordu.

Sessizlik beni geriyordu; ağzından çıkabilecek tek bir cümle ruhumun üzerine koca bir kesik atar, kendi içimde bölünmelere yol açabilirdi. Zorlukla hakimiyetini kurduğum dünyam yerle bir olurdu.

Kısa bir an için numaramı yutmadığından, üzerimdeki battaniyeyi çekip alarak uyumadığımı bildiğini söyleyeceğinden korktum; korku bedenimi yavaş yavaş ele geçiyordu. Korku tam karşımda duruyor ve bana doğru yaklaşıyordu, onu hissedebiliyordum: Zayıf bir anımı bekliyordu.
Fakat korkumun aksine alkol kokusu burun deliklerimden yavaşça geriye çekildi, uzaklaştı.

"İyi geceler kızım." Çıkan pürüzlü bir sesle, birazdan ağlayacağını belli edecek bir şekilde konuşmuştu. Ağlamasını sorun etmiyordum, ağlaması iyiydi. Tahta zeminime bastı, peşinden gelen eğimli ses tekrardan kulaklarımı doldurdu. Nefesimi düzenli bir şekilde tutmak için çok çabalıyordum, giderken bile tüm dikkatinin üzerimde olduğundan emindim.

Ve kapım gidişinin ardından gıcırdayarak kapandı.

Aynı saniye gökyüzünde bir şimşek çaktı, ruhumun üzerinde dolaşıp duran gri bulutları dağıttı: Bir kez daha ruhumun üzerindeki bulutlar acı bir şekilde yağamadan yok edildi.

Çekirge için artık fanusun kapağının açılma zamanı geldi.

"Biri vardı... Benliğim ellerimden kayıp gittiğinde uzun ve biçimli parmaklarıyla beni kavramıştı. O, her yerdeydi."

Ve bir an sonra; hiçbir yerde.

Hepinize güzel, mutlu günler dilerim!

#SahipsizSerisi

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 20, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÖVMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin