Flashback-1 John

20 1 0
                                    

Hayatımın en stresli günü olabilirdi. Garsonluk yaptığım yerde geniş çaplı bir davet verilecekti. Katılımcı sayısının 1000'e yakın olacağını söylediklerinde gözüm korkmuştu. Patronuma"5 kişiyiz. Bize yardıma gelecekler değil mi?" dedim boynum bükük bir şekilde. Patron işimizin zor olacağını anlamıştı, 1000 kişiye 5 kişi nasıl servis yapsın? Bunun üzerine elini omzuma koydu"Siz merak etmeyin çocuklar, her şey ayarlandı." Bir nebze de olsa rahatlamıştım ama katılımcı sayısını her düşündüğümde biraz daha yoruluyordum.

Neredeyse zaman gelmişti. Yaklaşık olarak 30 servis elemanı idik ve herkes kendinden emindi. Sosyete daveti olduğu duyunca iyice gerildim ama kimseye belli etmemeye çalışıyordum. Nigel durumumu uzaktan farketmişti ve yanıma gelerek bana teselli vermek istedi"Dostum bugün hayatımızın en güzel günü olacak(!)" dedi esprili bir şekilde ve bana 32 dişiyle de gülüyordu. Ben de kendisini iyi hissetmesi için azıcık tebessüm ettim ve bunun üzerine" Tüm sosyete güzelleri burada olacak, bakarsın birkaç tanesini düşürürüz ha?" dedi ve yine gülüyordu. Çok stresliydim ve rol yaparak"evet" anlamında gülerek işaret yaptım. Nigel'ı içerden çağırmışlardı. Tanrım! Bu çocuk neden hep böyle? Sevgilisi varken bile rahat durmuyor. Kıza acıdım.

Zaman gelmişti. Derin bir nefes aldım, elime bir tepsi tutuşturdular. Kanepe ve havyar taşıyordum. Garsonluk yeteneklerimin çok iyi olmasına rağmen elim titriyordu ve tepsiyi düşürmekten korkuyordum. Sırayla çıkıyorduk. 1..2..3

Tanrım! Tüm salon çok güzeldi ve çok kalabalıktı. Davetin olduğu yer 3 katlıydı, genişti ve buna rağmen her yer insan doluydu. Hayatımda bu kadar insanı bir arada görmemiştim. Bu kişileri bir araya toplamak ne kadar sürer kim bilir. Tepsiyi düşürmemeye ve etrafıma bol bol gülümseme saçmaya çalışmak bir hayli zordu. Gözlerim bir an Nigel'i aradı ve gördüm. Yine yaptı yapacağını. Tepsiden bir şeyler aşırıyordu. Umarım kimse görmez de başı belaya girmez çocuğun...

Etrafa neşe saçmaya çalışırken çok yorulmuştum ve sigaraya çıkmıştım. Hava her zamanki gibi buz gibiydi ve rüzgardan uçuşan saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. Kapıdan bir kız çıktı. Çok gençti ve çok alımlıydı. Bembeyaz teni, simsiyah saçları ve küçük bir burnu vardı. Elmacık kemikleri çıkıktı ve yüzü normalden küçüktü. İnsan bakmaya doyamıyordu. Yanıma doğru geldiği sırada önüme döndüm ve sigaramı içmeye devam ettim."Sigaran var mı?" Sinirli gibiydi, cebimden çıkardığım paketi ona uzattım ve içinden bir tane alıp bana geri verdi."Çakmağın da var mı?" dedi yorgun bir ses tonuyla. Hiç şüphesiz çıkardım verdim ve içmeye başladı."Bu davetlerden nefret ediyorum." dedi "Kendini beğenmiş ne kadar züppe varsa hepsi buraya toplanmış. Onların arasında hiç rahat değilim." Haklıydı. Hepsi sadece göstermelik buradaydı. Buradan ne zaman çıkacaklarını merak eden tiplerdi ve onları pek sevdiğim söylenemezdi."Sen neden burdasın?" cümlesi çıkıverdi ağzımdan."Köklü bir aileden gelmek zor. Ne zaman böyle bir aktivite olsa ailem beni de getiriyor, ne kadar istemesem de. Buraya gelmek yerine evimde ayaklarımı uzatıp yatmak daha cazip fakat..." Sözünü bitirmeden sigarasını içmeye devam etti. Tanıdığım veya gördüğüm zenginlere benzemiyordu. Sigara içişi beni benden alıyordu. Ara sıra bakıyordum ve bundan rahatsız gibi gözükmüyordu. Birkaç kez göz göze gelmiştik. Sigarasını bitirdi ve içeri girmek için yol aldı. Bir şey demeden gideceğini düşünürken"Teşekkür ederim. Umarım tekrar görüşürüz." dedi ve el salladı. İstifimi bozmadan ben de el salladım ve sigaramı söndürüp içeri girdim.

Başım ağrımaya başlamıştı. Klasik müzik bana hitap etmiyordu ve iyice sıkılmıştım. Elime bir tepsi alıp salona yürüdüm. Bir yandan servis yaparken diğer yandan benimle sigara içen kıza bakıyordum. Ama nereye baktıysam da göremedim. Yüzüm asılmıştı ve tam o sırada biri bana seslenmişti"Hey! Bakar mısın?" Arkamı döndüğümde karşımdaydı ve ailesi de yanındaydı. Düzgün adımlarla yanlarına gittim. Tepsiye uzandı ve kanepede bir parça alıp ağzına götürdü. Çok güzeldi. "Bunların tadına bayılıyorum!" dedi ve bir tane daha aldı. Ailesi de uzandı ve onlar da birer tane aldılar. Bana göz kırptı ve arkasını döndü. Yürümeye devam ettim.

Davet bitmişti ve koca salonda sadece görevliler kalmıştık. Etrafı topladık, yerlrri süpürdük ve işimiz bitince herkes giyindi. Nigel ile beraber dışarı çıktık ve elimi cebime götürdüm. Elime bir şey geliyordu. Çıkardım baktım ve katlanmış bir kağıt parçasıydı. Açtım, üzerinde bir telefon numarası ve altında bir not"Tekrar sigara içmek istersen."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 04, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Ölü'nün GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin