Orman

78 2 1
                                    

Böyle bir hayatı kim isterdi? Yemek için yaşamayı. Konuşamamak, gülememek, düşünememek, aşık olamamak. Hayatının sadece etten ibaret olmasını kimse istemez. Onlara bakınca gerçekten üzülüyordum. Umutsuzlardı ve onlara kimse yardım edemezdi. En azından şuanlık.

Arabayı Bob ile değişerek kullanıyorduk. Nerede dursak mutlaka birkaç tane Sarhoş bulunuyordu. Her yerdeydiler. Bu durum gittikçe canımı sıkıyordu. Ara sıra radyoyu açıp kanallara bakıyordum, belki birileri hala yaşıyordur diye. Belki birileri yardım sağlıyordur diye. Ama boşuna uğraşıyordum. Yavaş yavaş kimsenin olmadığına inanmaya başladım. Artık birbirimizle de konuşmuyorduk. Hava kararmıştı. Güneşin batışına birlikte tanık olmuştuk. Ormandaydık. Daniel ateş yakıyordu. Ellie ile odun toplamak için görevlendirilmiştik. Ormanın içine doğru yol aldık. Etrafıma bakarak gidiyordum ve yolda bulduğum odunları, çapaları elime alıyordum. Ama Ellie de bir şey vardı. Çok derin düşüncelere dalmıştı sanki. Bölmek istemedim ve işimi yapmaya devam ettim. Ama içimde bir şey vardı. Sürekli onun yüzüne bakmak istiyordum. Ona her baktığımda mutlu oluyordum. Onun yanımda olması kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu. Ellie sürekli ona baktığımı farketmişti sanırım ki bana dönüp "Bir şey mi var John?" Şaşırmıştım. Gözlerim faltaşı gibi açıldı ve kekeleyerek "Y-y-yoo, bir şey yok." diyebildim. Ellie başını salladı ve yerde bulunan birkaç odunu aldı ve "Hadi dönelim." dedi.

Geri döndüğümüzde yüzüm biraz asıktı ve bunu Bob farketti "Neyin var? Bir şey mi oldu?" Başımı "Hayır" anlamında salladım. Bob da bu cevabımdan sonra üzerime gelmek istemedi. Elimdeki odunları bıraktım ve arabaya geçtim. Bob beni gördü ve bir süre sonra yanıma geldi. "Dostum bir şey olduysa anlatabilirsin, seni dinlerim." Ellie olayını anlatmak istemedim. Bir şeyler uydurdum "Sarhoşları düşünüyordum. Ve şuan yaşadığımız dünyayı. Tanrı bizi neden böyle bir şeyle sınasın ki?" Bob düşündü "Haklısın dostum. Ama bunları biz yaptık. Kör gibi olmuştuk. Bencildik ve umursamazdık. Kendi cezamızı kendimiz verdik. Ama bunu da atlatmanın bir yolunu buluruz sen canını sıkma." Biraz rahatlamış gibi olmuştum. Bob gerçekten iyi biriydi ve bizi kardeşleri gibi görüyordu. "Hadi biraz neşelen ve yemeğe gel. Nicholas nefis yemekler yapıyor." Gülümsedim ve "Tamam." dedim. Arabadan indi ve gülümsemem yerini asık surata bıraktı. Bob'a yalan söylemek istemiyordum ama şuan bir şey söylemek için çok erkendi. Kendimi toparladım ve onların yanına gitmek için arabadan indim.

Yemek neredeyse olmuştu. Nicholas harika bir şekilde tavuk yapmıştı. Kokusu eminim bende olduğu gibi herkesi mest etmişti. Şen şakrak bir şekilde yemeğimizi yedik, güldük eğlendik. Hepimiz yaşadığımız dünyayı bir süreliğine de olsa unutmuştuk. Orada bulunduğumuz süre boyunca gözlerimi Ellie'den alamamıştım. Ona karşı bir şeyler hissediyordum. Ama daha bu duygularım daha kesin değildi. Ateşi söndürdük ve herkes arabaya bindi. Uyumalıydık artık. Her şeyin yorgunluğu vardı üzerimizde. Bu hayatta kim olsa yorulurdu zaten. Yarım saat geçtikten sonra herkes uyumuştu. Dikiz aynasından Ellie'ye bakıyordum. Olduğum yerde biraz gevşedim ve ona bakarak uyumaya başladım. Geleceği düşünerek.

Bir Ölü'nün GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin