Özgürlük; ölü kızın cesedinde sıkışmış bir acı,bir drammış. Hiç açılmamış sayfalarım dibe vurduğum an karanlığımın iktidarı olmuş. Karanlığım geleceğimi asan bir ipe ve idam gecesi çalan bir çana dönüşmüş. O çan beynimde bir çığlığa yol açmış. Aydınlığımı gizleyen bir sise dönüşmüş. Dalgalanan saçlarımın arasında ufka doğru yol arayışındaymış. Gözlerimi kapadığım o anki dünyam bir deprem ile yıkılmış. Gözlerimi her açtığımda o yıkımın izlerini taşımaktaydım. Fakat bunun farkında olmadan hayatıma devam ediyordum...Toparlandıktan sonra yataktan usulca kalkarak banyoya doğru yol aldım. Kapıyı arkamdan kapıyarak lavaboda elimi yüzümü yıkadım ve uykunun bana vermiş olduğu sersemliği su ile akıtmış oldum. Banyodan sonraki rotamı odama doğru ayarladım. Dolabımdan aldığım krem rengi tişört,siyah şort ve spor ayakkabılarımı giydim. Saçımıda çok uğraşmadan topuz yaptım. Çantamı da kaptığım gibi aşşağı koştum. Salonda oturmuş bir yandan kahvesini yudumlarken bir yandanda gazetesini okuyan büyükannemin yanına gittim. Yanağına bir buse kondurup söyleyeceklerini bile dinlemeden kendimi evden dışarıya attım. Yazın bitmiş olmasına rağmen güneş her yeri kavuruyor, gözlerimi yakıyordu. Gözlerimi ovuşturarak yoluma devam ettim. Anlayamıyordum herşey olması gerektiği gibiydi fakat ben ben değildim. Sanki içimde ki ben yıkılmışım da yeni bir ben filizleniyordu. Sebepsizce içimde bir ağrı oluşuyordu. Her gece gördüğüm o rüyalar sanki bir yerde gerçeklerdi ve benim düşüncelerimi kontrol ediyordu. Gördüğüm her acı iliklerime kadar işliyordu. O rüyalar sanki hayatıma karışıp yok olmama sebep oluyorlardı.
Okula geldiğimi fark eder etmez düşüncelerimden sıyrılıp adımlarımı hızlandırdım. "Helin" adımlarımı yavaşlattım. Sesin geldiği yöne dönerek bana doğru koşan Olivia'yı gördüm. Yüzüme bir gülümseme yerleştirerek en yakın arkadaşıma "selam" diyebildim. Boynuma sarılarak "seni özlemişim kızım. Doğru düzgün konuşamadık da." Saçlarını eliyle kulağının arkasına itti "anlat çabuk Türkiye'de ne yaptın. Tüm yaz meraktan öldüm" diyerek gözlerini gözlerime dikti. "Açıkcası biraz zorlandım hiç bilmediğim bir ülke ve hiç bilmediğim bir ortamda bilmediğim insanlar." Diye konuşmaya başladım. "Annemin ailesi bana karşı çok kibarlardı. İlk gördüklerinde ağladılar,sarıldılar. Anneme benzediğimi söylediler biliyor musun! " gözleri parlıyordu. Emindim ki benim gözlerim de parıldıyordu. " peki nasıl anlaştınız.zor olmadı mı?" Kafamı biraz dercesine salladım. En azından teyzemler ingilizce biliyordu" dedim. Gülümsedi "senin adına mutluyum"dedi. Ailemi düşündükçe eski üzüntülerimi hissetmeye başlamıştım. Sevdiğiniz kişileri ne zaman kaybederseniz kaybedin onları düşündüğünüz o an ilk günkü kadar yakar canınızı. Konuyu değiştirmek için "Olivia senin yaz tatilin nasıl geçti" dedim ve o da heyecanla anlatmaya başladı. İşte istediğime ulaşmış olmuştum. Onu dinlerken bir yandan da etrafıma bakınıyordum. Gözüm ileride giden bir gruba takıldı. Bu simalar tanıdıkmış gibi geliyordu. İlk günden itibaren bu okuldaydım ve emindim ki bu grup bu okulda yoktu.
Gözlerimi kısarak bu grubun arasında gezdirdim sanki bir yerde görmüş gibiydim ve kesinlikle emindim ki de hiçbir yerde karşılaşmamıştık. Olivia'ya dönerek "bu grubu tanıyor musun?" O da benim baktığım tarafa dödü ve " hayır yeniler herhalde"dedi ve arkama doğru bakmaya başladı. Ardından gülümsemeye başladı. Gerçektende içten bir gülümsemeydi. Heyecanla ayağı kalktı ve el sallamaya başladı. Arkamı döndüğümde Henry ve Sky'ın bize doğru geldiğini gördüm. Yaklaştıklarında Henry Olivia'ya sarılıp öptü. Bana döndü ve klasik hareketini gerçekleştirdi. Küçük kardeşi gibi saçımla oynayıp "naber prenses" dedi. Gerçekten.Henry'i severim kardeşim gibidir fakat saçımla oynamasını hiç sevmemişimdir. Saçımı düzelterek "iyidir Henry,sen"dedim. Göz kırparak cevabını vermiş oldu. Tekrardan Olivia'ya döndü. Sevgilisinin ellerini tutarak konuşmaya başladılar. Olivi Henry için nasıl bir ışıksa Henry de Olivia için öyleydi. Onların birbirlerine duyduğu aşk,sevgi. Ve sadakat beni benden alıyordu. Kendimi bildim bileli bu üç insanla birlikteydim. On yedi yıldır hep birlikteydik ve Olivia ve Henry ileride birlikte olacaklarını belli ederlerdi. Hepsine el sallayarak. "Gitmem gereken bir ders var.Sonra görüşürüz"diyerek yoluma koyuldum . Omzumdan birinin tuttuğunu hisseder hissetmez arkama döndüm. Sky'dı. Elini başına götürerek "selam"dedi. "Farkında olmadan bir şey mi yaptım. Bahçede yüzüme bile bakmadın". Diyerek sözlerini bitirdi. " ah çok dalgınım bu aralar,biliyorsun. Yetişmem gereken de bir dersim var" özür dilercesine gözlerimi kıstım. Gözleri soru sorar gibiydi fakat anlam veremedim. "Şey, derse gitmem gerek.Sonra görüşürüz"diyerek okula girdim. Koridorda biraz yürüdükten sonra sola döndüm ve dolabımı açarak kitaplarımı bulmaya çalıştım. Dolap kapağında asılı olan babamın fotoğrafını görünce duraksadım. Elimi fotorafın üzerinde gezdirdim onu çok özlemiştim.Bana sarılıp güvende olduğumu söylemesini,küçük hikayeler anlatmasını,aramızda şifreli konuşmayı özlemiştim. Hepsini hayal mayel hatırlıyordum.
Çantamdan annemin sonunda bulabildiğim bir fotoğrafını aldım ve babamın fotoğrafının yanına koydum. İkisinede uzun uzun baktım. Onları iyice zihnimin bir köşesine kazıdım. Onları hiçbir zaman kimseye gösterememiştim. Yaptıkları işden ötürü annem ve babamı gizli tutmak büyükannem için de benim için de en iyisiydi. Onlarda bunu isterlerdi. Zarar görmememi...
Ders kitaplarımı alıp dolabın kapağını kapamam ile korkmam bir oldu. Dolap kapağının arkasında bekleyen çocuğu görmeyi beklemiyordum açıkcası. Gülerek "pardon,amacım seni korkutmak değildi"diye sözüne başladı. "Okulda yeniyim,derse gideceğim fakat kimya labaratuvarını bulamadım"diyerek sözünü bitirmiş oldu. Düşmekte olan kitaplarımı sıkıca kavrayarak. "Sorun değil. İstersen benimle gel. Ben de labaratuvara gidiyordum"dedim. "O zaman şanslıyım" diyerek gülümsedi. Eliyle önden sen dercesine salladı. Yürümeye başladık. Kısa bir sessizliğin ardından "kusuruma bakma böyle güzel bir kızın adını sormayı unuttum" gülümsedim. "Helin" o da gülümsedi "güzel isim. Benim adımda Leo" adının Leo olduğunu öğrendiğim çocuğa gülümseyerek "tanıştığımıza sevindim" o da gülümseyerek "bende,Helin"dedi.
Dört dersin ardından sıra Tarihe gelmişti. Başımı elime yaslayarak defteri karalamalar yapıyordum. Öğretmenin "bayan Knodle"demesi ile irkildim. Elimdeki kalemi masaya bırakarak "buyrun bay Sweetsen"dedim. Sol elini kürsüsüne koyark "bayan knodle bu konuyu bizlere birde siz anlatmak istermisiniz"diye sordu. Sandalyeye iyice gömülerek "özür dilerim bay Sweetsen dalmışım,konuyu kaçırmışım" kızmamasını bekleyerek gülümsedim. Gülümseyerek "bir dahakine iyi dinlemenizi öneririm" bende onun gibi gülümeyerek "tabiki" dedim. Gerçekten de çok gıcık biriydi. Her öğrencisine kızabilecek bir şeyler bulabiliyordu. Adam bu konuda yetenekliydi. Zilin çalması ile bay Sweetsen'ın "çıkabilirsiniz"demesi bir oldu. Çantamı ve kitaplarımı kapıp sınıftan çıkmamda bir olmuştu.Olivia yanıma gelerek beni durdurdu. Gözünün önüne gelen saçını arkaya atarak "bu gün bizimkiler ile birlikte dışarıdayız bebeyim. Geliyorsundur diye düşünüyorum"dedi. Olmaz dercesine suratımı ekşittim. Ellerini göğüsünde birleştirdi "niye hayır"dedi. "Aslında bu günkü planım büyükanneme yardım etmekti ve arkasından da güzel bir uyku" elleriyle omuzlarımdan tutup "o zaman bir dahakine kesin gelirim sözüyle kurtulursun" "bakarız" dediğim an her zaman ki yavru köpek bakışlarıyla bakmaya başladı. Saniyeler birbirini kovalarken "tamam yaa"dedim. Beni iyi tanıyordu. O ne zaman böyle baksa hayır diyemiyordum. Gülerek yanağıma bir öpücük kondurdu. Off tine hayır diyememiştim. "Seni seviyorum,biliyorsun.Lütfen ben yokken daha eğlenceli biri olma yolunda ilerle." Diyerek koridorda gözden kayboldu. Kendi kendime gülerek yoluma devam ettim. Olivia böyle biriydi işte. Ama onu bu haliyle seviyordum. Değişmesini istemezdim. Kitaplarımı dolabıma bırakarak okuldan çıktım. Bu günlük okulu böylece bitirmiş oldum. Zaman,akıp gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEK
Teen FictionBedenim su ile bütünleşmişti sanki;ruhum sıcak, bedenim soğuk. Beni temsil eden o küçük cam kırıklarında bir şeyler gizliydi. Birinde ruhum,birinde aklım,birinde de kalbim.Hepsinin ayrı sözleri vardı geleceğe...