Telefonumun çalmasıyla bana mutluluğu yaşatan o tatlı uykum bozulmuş oldu. Elimi yatağın yanındaki komodinin üzerinde gezdirdim ve nihayet telefonu buldum. Telefonun ışığı gözlerimi yaktığından gözlerimi kısarak açtım. Uykunun vermiş olduğu sersemlikle "alo" dedim. Karşıda çalan müziğin sesinden Olivia'yı zar zor duyuyordum."Helin neredesin. Gelmen gerek" sesinden bir sorun olduğu belliydi. Nefes nefese "Henry ve Sky içkinin dozunu kaçırdılar.Yan masa ile kavga ettiler. Eve götüreceğim fakat ayrı arabalar ile geldik,yardımın gerek" iç çekerek "konumu at,geliyorum"dedim ve telefonu kapatıp hızlıca evden çıktım. İyi haber şu ki büyükannem daha gelmemişti. Olivia'nın attığı konuma bakarak adımlarımı hızlandırdım.
Vardığım da Henry ve Sky kaldırımın köşesinde oturuyor,Olivia ise panikle bir oraya bir buraya yürüyordu. Yaklaştığımda yüzlerini daha net görebiliyordum. Hery'nin dudağı patlamış,Sky'ın ise kaşı yarılmıştı. Olivia'nın yanına koştum. Beni görünce derin bir nefes alıp bıraktı. Boynuma sarıldı. Geri çekildiğinde görebiliyordum. Gözlerinde korku geziniyordu ve yanında da öfke. Hem üzülmüş hemde sinirlenmişti. Haklıydıda. "Çok içtiler. Ve anlamadım birden kavga ettiler kavga alevlenmeden garsonlar ayırdı. Fakat ikiside ayrı arabayla geldi. Ben Henry'i götürürüm. Sen de Sky'ı götürürmüsün" diye rica etti. "Tabiki" diyerek Sky'ı kaldırdım ve kolunu omzuma attım diyer elimide beline sardım. Olivia da Henry'e aynısını yaptı ve otoparkta ayrıldık. Sky'ı arabasına götürdüm cebinden anahtarını alıp arabanın kapısını açtım. Onu sürücü koltuğunun yanına oturtup kapısını kapadım. Ve sürücü tarafına geçerek arabayı kullanmaya başladım. Ehliyetim olmasada en azından araba kullanmasını biliyordum. Aynı Olivia gibi. En azından yol boyunca bir polise denk gelmemeyi planlıyordum.
Sky'ın mırıldandığını duyunca ona doğru döndüm. Bir yandan da göz temasımı yoldan ayırmamaya çalışarak. Beni görünce yarı baygın bir halde "Helin"dedi. "Efendim"dedim. Etrafına bakarak anlam vermeye çalışıyordu. "Neredeyiz ve sen burada ne yapıyorsun"diyebildi. İçimden gülmek geliyordu bu haliyle küçük bir çocuk gibiydi. Ama kızgın olmalıydım. "Birileri sarhoş olmuş,eve bırakacak biri lazımdı"dedim. Gerçekten anlayamıyordum içebilirlerdi fakat neden bukadar fazla
içmişlerdi ki. İyi ki ikiside dostum yoksa uykumdan uyandırdıkları için kızardım.Kızmayı bırak gitmezdim bile uykulu uykulu. Kafasını yolcu koltuğuna iyice gömerek "desene yardımcı bir melek buldum kendime" diyerek esnedi. Gözümü önümde uzamış ilerleyen yoldan ayırmadan "galiba öyle oldu"dedim.Evine vardığımızda arabadan indim. İndiğimde havanın esintisini suratımda hissettim. Arabanın etrafında dolanarak Sky'ın olduğu tarafın kapısını açtım. "Hadi uykucu,geldik"dedim fakat o oralı olmadı. Elimin birini arabanın üzerine koydum ve içeriye doğru eyildim. Mırıldanarak "biraz daha uyuyayım"dedi. İç geçirerek onun koluna girdim ve arabanın kapısını kapattım. Evin kapısına geldiğimizde kapı önünde bulunan taşlara takılıp düşüyodum ki son dakika kendimide onu da zor ayakta tuttum iyi haber şu ki yakın arkadaş olduğumuzdan ailecek anahtarı nereye koyduklarını da iyi biliyordum. Saksıdan anahtarı alarak eve girdik. Anahtarı sabah kalkınca rahat bulabilsin diye salonda sehpanın üzerine bıraktım. Sk'yı koltuğa bırakıp derin bir nefes aldım. Ağırdı. Televizyonun önünde bir not gördüm Sky okuyamayacak halde olduğundan notu ben okudum. Notta "Sky tatlım biz baban
İle iş yemeğine gidiyoruz orada ayarlanan otelde kalacağız. Yarın akşam evdeyiz. Seni seviyorum tatlım" yazıyordu. Notu aldığım yere bırakarak tekrar Sky'ın koluna girdim.Merdivenlerden yukarıya zor da olsa çıkarabildim. Odasına geldiğimizde Sky'ı yatağına yatırdım.Rahatlamıştım. O bir şeyler mırıldanırken dolabından temiz bir tişört aldım. Yanına gidip üstünde ki tişörtü çıkardım ve temiz olanı giydirdim. Yüzü yüzüme oldukça yakındı ve nefesindeki bira kokusunu alabiliyordum. Onu tekrardan yatırarak aşşağıya indim. Mutfağa giderek bir fincan sert bir kahve hazırlamaya başladım.O sırada çalan telefonumu cebimden çıkararak aramayı yanıtladım.Olivia "sen nağaptın. Sky'ı rahat götürebildin mi?" Aslında pek rahat götürememiştim. Taşımak zordu. Benim ağırlığımın fazlasıydı ve onu taşırken dünyaları taşıyordum sanki ama ona "biraz" demek ile yetindim.Olivia'ya "sonra konuşuruz Sky'a kahve yapıyorum" kahve makinasının düğmesine basarak "onu bu halde bırakamam.Büyükannem ararsa sendeyim" güldüğü sesinden belliydi. "Anlaşılmıştır. Benim annemde seni ararsa bilki bende sizdeyim." Bu sefer gülme sırası bendeydi. Telefonu kapayarak cebime attım. Dolaptan bir fincan alarak içine hazır olan kahveyi döktüm. Kahveden çıkan duman havayla karışıp yok oluyordu. Kokusu burnuma doluyordu. Fincanı elime alıp yukarı çıktım. Fincanı koridorda bırakıp banyoya girdim. Banyodan biraz pamuk ve batikonu aldım. Fincanıda bıraktığım yerden alıp Sky'ın odasına girdim. Odaya girdiğimde boş boş tavana bakıyordu. Yanına gidip elimdekileri komodinin üzerine bıraktım. "Sky ben önce senin kaşını temizleyeyim ve sende sonrasında kahveni iç" batikonlu pamuğu alıp çok bastırmamaya özen göstererek kaşına sürdüm. Yarasını temizledikten sonra fincanı alıp ona uzattım. Kendi eline alıp dumanı tüten kahveyi içmeye çalıştı. Biraz içebildikten sonra bana uzattı. Alıp tekrardan komodinin üzerine koydum ve ayağa kalktım. Sky "Helin" dedi buruk bir sesle. Arkamı dönüp ona baktım. Hala komik durumdaydı. "Efendim" dedim. Gözlerini çok zor açık tutabiliyordu. Sana bir şey söylemeliyim. Ama dinlemen gerek. Sakın dinlemeden gitme. Tamammı" zar zor bu cümleyi kurabildi. "Tamam,yani tabiki" dedim. Ama bir şey diyemeden uyuya kaldı. Yaklaşıp üzerini örttüm. Yatağın yanında bulunan küçük koltuğa kıvrılıp uzandım. O an far etmiştim ki çok yorgundum, koltuk sanki beni içine çekiyordu. Göz kapağımdaki ağrıları hissedebiliyordum. En son hatırladığım telefonda saate baktığımdı. Saat 01:25 di...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEK
Teen FictionBedenim su ile bütünleşmişti sanki;ruhum sıcak, bedenim soğuk. Beni temsil eden o küçük cam kırıklarında bir şeyler gizliydi. Birinde ruhum,birinde aklım,birinde de kalbim.Hepsinin ayrı sözleri vardı geleceğe...