Varoluşsal Boşluğa Yolculuk

169 13 4
                                    

Eğer bir gün birşeylerle uğraşırken birden durup, ben ne yapıyorum, ben kimim, bu hayattan beklentim ve amacım ne, neden varım gibi sorularla karşılaşırsanız varoluşsal boşluk kardeşliğine hoşgeldiniz :)

Şimdi sizi bilmediğiniz bir zamana götürmek istiyorum henüz doğmadığınız ama anne karnında varolmaya başladığınız zamanlara. Anne karnında bir bebek olduğunuzu düşünün büyüyen ve gelişen bir o kadar güvenli ve huzurlu. Bir anneye aitsin ve güvendesin ama zamanla gelişiyorsun ve artık aitlik ve güvenlik sana yetmiyor.
Ve sonrasında bilmediğin bir dünyaya gözlerini açıyorsun. Doğan bir bebeğin ilk tepkisi nedir?
Akciğerlerinden ilk defa nefes almak acıttığı için ağlar ya da kötü versiyonunu düşünelim hiç ağlama sesi gelmez ve anlarsınız ki bebek ölmüştür.

Bunu niye anlattım!!! Çünkü ben varoluşsal boşluğun buna benzediğini düşünüyorum. Öncelikle güvenliğiniz sağlanmış, bakımınız yapılmış ve ait olduğunuz bir yer varsa kendinizi iyi hissediyorsunuz.
Ama bir zaman geliyor ki artık bunlar size yetmiyor. Canınız sıkılıyor, durgunluk ve boşluk duygusu hissediyorsunuz. Şimdi biraz düşünün bütün hafta sıkı bir çalışma içindeydiniz başınızı kaşımaya vaktiniz olmadı birden hafta sonu geliyor ve siz ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Aslında burada olan durum şu; siz seçimlerin içinde varolmaya çalışıyorsunuz. Bunu yaparak seçim sorumluluğundan, özgürlükten ve kendinizden kaçmaya çalışıyorsunuz. Ama şunu göz ardı ediyorsunuz ki seçimsizliğin kendiside bir seçimdir.

"Sofie'nin Dünyası" adlı kitapta şeytanın sözleri olarak geçen "yok olacaksa bir gün her yaratılmış neye yarar bu yaratış"  sözü bir defa insanın aklına düşmeye görsün yapılabilecek iki seçim kalır. Ya yaşamla yüzleşip kendi varoluşunu oluşturacaksın ya da seçimler arasında yaşamayı seçip aslında yok oluşu seçeceksin. Şu vardır ki bu iki durumuda biz seçeriz fakat ikinci durumu hep çevreye atfederiz!

Şu kesin ki dünyada insandan başka varoluşsal boşluk yaşayan canlı yoktur. Çünkü insan anlam verebilen, anlam üretebilen tek canlıdır. İnsan yalnız kendi dışındaki şeylere anlam vermez kendi varoluşunada anlam verir. Bu yüzden insanın kendini bilmesi ve ne istediğinin farkına varması bence bir insanın ulaşabileceği en önemli yerdir.

Peki bu varoluşsal boşluk insan varolduğundan beri var mı?
Buna cevabım evet fakat 20.yy'dan sonra varoluşsal boşluk yaşayan insan sayısı artmıştır. Çünkü seçim ve özgürlüğün sorumluluğu insana demir bir çekiç gibi inmiş ve varoluşsal bir boşluk oluşturmuştur.

Peki varoluşsal boşluk yaşadığımızda ne yapmalıyız?
Eğer hayatınızda bazı şeyleri düşünmeye başladıysanız bundan kaçış yoktur. Artık varoluşunuzla yüzleşmek zorundasınız. Eski halinize, kendinizi huzurlu hissettiğiniz o zamana yeniden dönmek bir çok insanın aklından geçer. Fakat bir insan bir kez düşünmeye başladımı kendinden kaçamaz. Bazı insanlar fazla aramadan bu boşluğu SAHTE bir maneviyatla kapatmaya çalışırlar bu totaliterliğin en cezbedici karakteridir. Bazende içimizdeki bu boşluğu doldurmak için aşka(sevgiye) sığınmaya çalışırırız.

Şimdi burada kısaca gerçek sevginin nasıl olabileceğine değineyim.
Sadece yalnız kalabilme yetisine sahip insanlar gerçek bir sevgi yetisine sahiptir desem ne düşünürsünüz? Burada bir çelişki varmış gibi geldi mi? Aslında herhangi bir çelişki yok bu varoluşsal bir gerçektir. Sadece yalnız kalabilenler sevebilme, paylaşabilme ve diğer kişinin derinlerindeki kaynağa inebilme yetisine sahiptir. Bu sevgi; diğerlerini sahiplenmeden, ona muhtaç olmadan, diğerine bağımlı olmadan olur. (Osho)

!!!Artık kendinizden kaçmaktan vazgeçin!!!
Varoluşunuzu kendi elinize alın. Bunu yapmak için önce ki sizde bulunan herşeyi dışarı çıkarın sonra inceleyin size uygun olanarı doğru gördüklerinizi tekrar içselleştirin ve hayata geçirin. İşte bunun sonucunda oluşan siz gerçek sizsinizdir. Kendi seçimleri, kendi özgünlüğüyle...

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
(Yunus EMRE)

Khaos PsikolojiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin