Kapıyı yavaşça tıklarken tedirgince nefes aldım ve açıp içeriye girdim, kızıl saçlarıyla gülümseyerek bana bakan kıza hafif tebessüm ettim. Bu oda arkadaşım olmalıydı. "Merhaba, ben Cecilia. Cecilia Hudson.!" Tekrar kıza dönerken gülümsemeye devam ettiğini ve yanıma gelip elini uzattığını gördüm, aynı şekilde elimi uzatıp hafif gülümsedim. "Merhaba, Cecilia. Ben Persephone Fedora." Bir süre elimi öyle tutup çektim. "Memnun oldum, Persephone. Umarım eğleneceli fakitler geçiririz." İsmimi telavuz ederken biraz şaşırması garip değildi, çoğu kişi şaşırırdı. "Bende öyle." Boş olan yatağa yönelip otururken, odayı inceledim.
"Oda da her hangi bir kuralım yok sanırım. Sadece temizlik yaparken benim taraflardan uzak dur, ben dağınık olmayı seviyorum." Ona garip garip bakmamı farketmiş olacak ki söylediği cümlenin sonunda şirince gülümsedi ama alabildiği tek cevap; omuz silkmemdi.Eşyalarımı dolabıma yerleştirmem uzun sürmemişti, biraz hava ve sigara için dışarıya çıkacaktım. Bazen sigaradan nefret etsemde sanırım verdiği his hoşuma gidiyordu. Sigaranin insanları öldürdüğü doğru ama zaten bir gün hepimiz öleceğiz, öyle değil mi? Bu yüzden sigara sâdece ölüm için bir bahane. Ölüm her saniye karşında. Etrafa biraz bakış atıp kalabalık olmayan bir yere geçip vanilyalı sigaramı arka cebimden çıkartıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım, çakmak yardıyla yakarken derin bir nefes çekip verdiği hoş hissin tadını çıkarttım. Etrafta bakınırken tanıdığım yüz beni şok etmeye yetmişti ve bu sefer şaşıran tek kişi ben değildim. Beni düşüren çocukta mı bu okuldaydı yani? Bir süre birbirimize öyle bakarken onunda sigara içtiğini farkettim ve duvara yaslanıp bakışlarımı ondan çektim. Sigarayı tekrar dudaklarıma götürüp dumanın boğazımda geçtiğini hissederken dumanını havaya yavaşça üfleyip kuruyan dudaklarımı ıslattım. Tekrar o yöne baktığımda onun orada olmadığını farkettim ve bu rahatlamama sebep olmuştu. Sigaranın verdiği vanilya her nefeste daha da belirginleşirken bitirip yere attım ve üzerine yavaşça basıp tekrar odama döndüm. Cecilia bir süre ortamı kokladı ve bu cidden... garipti. "Vanilyalı mı?" Bir süre dediğini anlamaya çalışıp aceleyle başımı salladım. "Şey, sigara içmem sorun olur mu?" Tek kaşımı kaldırıp olumlu cevap almayı umdum. "Ah, mentollüler tercihimdir. Vanilyalılar biraz ağır oluyor." Verdiği cevaptan onunda sigara içtiğini öğrenirken rahatlamışçasına bir nefes aldım ve gülümseyerek karşılık verdim. "Bu odada sigara içebileceğim anlamına mı geliyor?" Gülerek başıyla onaylarken tekrar gülümseyip kendimi yatağa attım. Telefonumda gezinirken karşıma çıkan isimle istemsizce yutkundum. Neden duruyordum? Böyle olmamıza izin veremezdim, ona mesaj atacaktım. Yatağımda doğrulup ona yazacağım şeyi düşünmeye başladım. Elimi klavyede gedirirken minik bir şeyle başlamak istedim.
-Herşey için üzgünüm.
+Anlamadım?
- Herşey için üzgünüm. Seni kırdığım ve dediklerim için.
+Kırmadın.
-Kırmasam onları söylemezdin ya da üzmeseydim.
+Yani söylemene gerek yoktu o zaman. Kırmadın. Üzmedin.
-Pekala, yine de herşey için üzgünüm.
+Önemli değil.
İstemsizce yutkunurken bozulduğumu hissediyor gibiydim, böyle olmak bana acı veriyordu. Farklı bir konuşma bekliyordum ya da düzelmeyi. Dolan gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp cebimden sigaramı çıkarttım ve dudaklarımın arasına sıkıştırıp yaktıktan sonra içime çekip ciğerlerimde bıraktığı hissin tadını çıkarttım. Onsuz nefes almak zor geliyordu, eksik hissediyordum. Çok eksik.
"Bir sorun mu var?" Cecilia'nın sesiyle düşüncelerimden ayrılırken yüzüme sahte bir gülümseme ekleyip ona döndüm. "Hayır, sâdece bilirsin buraya alışmaya çalışıyordum ve düşünüyordum." Sigaramı dudaklarıma götürüp derin bir nefes alırken dumanını yavaşça dışarıya üfledim. "Alışacaksın, merak etme. Herkes ilk başta böyle olur." Sıcak bir gülümseme gönderirken benim tek yaptığım başımı sallayıp başımı geriye atıp tavana bakmaktı. Çakmak sesinden onunda sigara içmeye başladığını farkedip kısa bir bakış attım ve tekrar tavanı izlemeye başladım. Sigaradan birkaç nefes daha alıp dışarıya üfledim ve kalkıp ortak olan çöpün kenarına sigarayı sönmesi için basıp attım."Bugün bir tanışma partisi olduğunu duydum." diyip aynı şekilde sigarasini çöpe attı ve bakışlarını bana çevirdi. "Gidecek miyiz?" diye devam etti.
Partileri sevmezdim, aslında daha çok kalabalığı sevmezdim.
"Sanmıyorum, kalabalık ortamları sevmem." Omuz silkip yatağıma oturdum.
"Hadi ama, bu tanışma amaçlı. Kalabalığı sevmeyenlerin bile geleceğine emin ol, öğretmenler de katılacak." Bana tatlı köpek bakışları atarken derin bir nefes aldım ve tekrar omuz silktim. "Belki, bilmiyorum." Zafer kazanmışcasına gülümserken dolabını açıp kıyafet aramaya başladı. "Bir saat sonra başlayacak, hadi hazırlan." Heyecanla konuşup birkaç elbiseye bakarken sıkıntıyla nefes alıp yerimden kalktım ve dolabıma ilerleyip elime geçen siyah elbiseyi aldım. Arkamı dönüp tişörtümü çıkartıp yatağa doğru fırlattım, pantolumu yavaşça aşağıya indirip çıkarttım ve üzerime elbiseyi geçirip sırtında ki fermuarı zorlukla çektim ve aynanın karşısına geçtip ellerimle saçlarımı hafif dağıttım. Doğal gözükmeyi seviyordum. Hafif rimel sürüp dudaklarıma çilekli rujumdan sürdüm, başıma favorim olan kedi kulaklarına sahip tacımı geçirip gülümsedim. Bu kedi takıntım ne bilmiyordum ama bir sürü kedi tacım vardı ve beni herkes kedi takıntım ile tanırdı. Önüme döndüğümde beni hayran gözlerle izleyen Cecilia'ya garip bir bakış attım. "Kötü mü olmuş?" Cecilia başını iki yana sallarken hızla konuştu. "Tanrım, Persephone harika bir kedicik gibi gözüküyorsun ve eminim ilk günden gözler üzerinde olacak." Dediğiyle gözlerimi devirip tekrar aynadan kendime baktım. "Her zaman ki tarzım, Cec. Abartma." Omuz silkip tekrar ona döndüm ve hazır olduğunu görüp ayağıma nefret ettiğim ama boyum yüzünden mecbur kaldığım topuklu ayakkabıları giydim. "Hazırsan çıkalım hadi?" Cecilia'nın heyecanlanlı sesini duymak bana garip geliyordu çünkü yani o çok neşeli gibiydi ve ben onun yanında ruhsuz kalıyordum sanki. Aldığım siyah sade cüzdan gibi çantamın içine sigaram ve telefonumu yerleştirip kapıya doğru ilerledim ve açıp koridora çıktım, etrafa kısa bir bakış atarken birkaç kişinin daha çıktığını gördüm. Cecilia ile birlikte merdivenlere ilerlerken merdivenlerden inan hala ismini bilmediğim beni düşüren çocuğu görüp kaşlarımı çattım. Cecilia'ya baktığım yere bakıp yüzümü incelerken ona döndüm. Bir süre birbirimize baktık ve konuşmadan omuz silkip yürümeye devam ettik. Bir süre sonra topluluğun olduğu yere doğru yürürken gözlerin bir anda bize dönmesiyle istemsizce yutkunup sırayla herkese baktım. Kaşlarımı çatıp derin bir nefes aldım ve kimseyi umursamadan masanın birine oturup peşimden gelen, Cec'e baktım. "Sana demiştim, tüm gözler üzerinde." Cec'e sert bakışlar atarken geriye yaslanıp etrafa baktım ve cevap vermedim. Onunla, bana çarpan ve hala ismuni bilmediğim çocukla göz göze geldiğimde beni süzdüğünü farketmek o kadar da zor değildi. Sinirle solurken önüme döndüm. "Ben dışarıya çıkıp sigara içeceğim." Ayağa kalktığımda Cecilia'ya da kalktı. "Sen burada dur Cecilia,lütfen." Cecilia başını sallayıp tekrar yerine otururken hızlı adımlarla binadan çıktım ve sabah sigara içtiğim yere gidip kaldırıma oturdum. Kendimi garip hissediyordum, buraya ait değildim. Sigaramı çıkartıp dudaklarımın arasına sıkıştırıp çakmağımı çıkarttım, siktiğimin çakmağı inat gibi yanmazken gözlerimin önünde başka bir çakmak yandı ve sigaramın ucuna geldiğinde sigarayı yavaşça içime çekip çakmak yakan kişiye baktım. "Sigara içmemelisiniz, Bayan Fedora." Kaşlarını hafif çatıp bana bakan çocuğa daha doğrusu ismini hala ve hala öğrenemediğim çocuğa garip bir bakış attım. "Anlamadım. Bayan Fedora mi?" sigaramı dudaklarımdab çekip ona bakmaya devam ettim. Elini uzattığında bakışlarımı eline indirdim. "Ben Yunan Mitolojisi asistanı, Warren Joseph."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God and Goddess
Teen FictionVe Hades, aşık olur Persephone'a. Belki de nefret eder bahardan, bırakmak istemez karanlığına aydınlık olan kraliçesini.