Ah, dur ne? Duyduğumu idrak etmeye çalışıyordum. Ne yani o bir asistan mıydı? Susmayı sürdürürken elimde ki sigarayı aldı ve kendi dudaklarına götürdü. "Mümkünse sigara içerken bir öğretmen ve asistan görmesin. Kimse hoş karşılamaz." dediğiyle kaşlarım isteksizce çatılırken ayağa kalktım va ona baktım. "Bu sizi ya da öğretmenleri ilgilendirmiyor, ailemi arayıp söylemeyi falan planlıyorsanız boşuna uğraşmayın çünkü zaten biliyorlar ve ailem bir şey demediğinde sizde sâdece göreviniz olan öğretmenliği yapıp diğer şeylerden uzak durabilirsiniz." İfadesiz gözlerime karşı alayla bakması mı yoksa yan bir şekilde sırıtması mı daha sinir bozucu emin değildim ama yüzünün ortasına sert bir yumruk atmak istiyordum. "Burası bir okul ve hala kötü örnek olabileceğiniz kişiler var, Bayan Fedora." Sırıtmaya devam ederken sinirlerimin yükseldiğini hissedebiliyordum. "Herkes 18 yaşından büyük olduklarına göre kendi kararlarını verebilirler, içsinler ya da içmesinler beni ilgilendiren bir şey yok ve sizin de olmamalı, Bay Joseph." kollarımı iki yana açtım ve başımı yana emdiğimde boynuma bakıp yutkunduğuna yemin edebilirdim. "Pekala, Bayan Fedora. Şimdilik susacağım ama bu konuyu kapattığım anlamına gelmez." Göz devirip yapmayacık bir şekilde gülümseyip arkama döndüm ve parti yerine doğru ilerledim, arkamı dönüp ona döndüm ve sırıttım. "İyi eğlenceler, Bay Joseph." Aynı şekilde sırıtıp bana bakarken ellerini cebine soktu ve beni bir süre süzüp konuştu. "İyi eğlenceler, Bayan Fedora." Sert ses tonu şimdi daha yumuşaktı.
Parti yerine girip etrafta Cecilia'yı ararken onu birine ağzı açık bir şekilde bakarak bulmak biraz garipti çünkü resmen çocuğun içine düşecekti, en garibi de çocuk ona uzak olmasına rağmen şuan ki hali bunu yapmakta zorlanmayacak gibi gösteriyordu. Önüne geçip birkaç kez elimi salladım. "Cec, yavaş olmalısın çocuğu ürkütmek istemezsin sanırım." dedim ve duraksadım. "Ya da ister misin?" Cecilia gözlerini irice açıp bana baktı. "Ne? Ne çocuğu? Ne bakması? Ne ürkümesi? Ne istemesi? Ne.." Konuşmasına izin vermeden elimi ağzına hafifçe bastırdım. "Tanrım sakin ol ve sus lütfen, konuşmadım say." Elimi çekip önceki oturduğum yere otururken telefonumu çıkarttım ve gezinirken Warren'in, ya da Bay Joseph'in, herneyse, Instagram hesabını buldum ve takip etme konusunda minik bir tereddüt yaşadım çünkü gizliydi ve resimlerini merak etmiştim. En sonunda omuz silkip parmaklarımı 'Takip et' yazan yere tıkayacağım sırada gelen bildirimle irkildim ve bildirimde yeni bir takipçilerim olduğunu söylüyordu. Takip etmenin acelesi yoktu, kimin takip ettiğine baktığımda o kişinin Bay Joseph olduğunu görmek beni fazlasıyla şaşırtmıştı çünkü tam da onu takip edecektim. Geri takip yapıp telefonumu geri çantama atarken etrafta ki eğlenen insanlara baktım. "Ben biraz dans edeceğim, hadi bana katıl." Cec'e bakıp başımı iki yana salladım. "Sen edebilirsin ben otursam iyi olacak." Dudağını büzüp sahneye ilerlerken dans eden diğer kişilerin içinde gözden kayboldu ve görüş açıma bana doğru ilerleyen çocuk girdi. Kumral ve yakışıklı hatta fazla yakışıklı olan çocuğu bir süre süzüp cidden yanıma geldiğini anlamam uzun sürmemişti. "Heey, merhaba." tam karşıma otururken gamzelerini belli edecek bir şekilde gülümsemişti. "Merhaba?" dedim ama bu kesinlikle bir selamlama değildi, daha çok soru sorar gibi söylemiştim. "Ah, oturduğunu gördüm ve kedicik kulakların dikkatimi çekti." dediğiyle beni biraz da olsa gülümsetebilmişti. "Kedicik kulaklarımın bu kadar dikkat çekeceğini bilseydim takmazdım. " Omuz silkip onu incelerken kulağıma kıkırtısı geldi. "Emin ol takmasan da dikkatimi çekerdin." Dediğine cevap vermek yerine şaşırdım çünkü sanırım bu minik bir iltifattı? Cevap alamayacağını anladığına konuşmasına devam etti. "Hangi bölümdesin?" Kolay sorulara cevap verebilirdim. "İngiliz dili ve edebiyatı, ya sen ?" Yayılan gülümsemesine ve belirginleşen gamzesine baktım. "Bende öyle, umarım aynı sınıfta oluruz." Cevap vermek yerine gülümseyip başımı onaylar anlamda salladım. "Pekala, böyle susup oturacak mısın? Bu bir tanışma partisi, etrafı gez." dedi ve etrafa bakındı. "Böyle daha iyiyim, zaten bir arkadaşımın zoruyla geldim." Umursamazlığım ses tonuma bile yansırken onun da bunu anlayabileceğini düşündüm. "Öyle olsun, kedicik ama istediğin zaman bize katıl." dediğinde takıldığım tek yer 'kedicik' kısmıydı. El sallayıp kalabalığa karışırken Cec'in gelmeyeceğini anladım ve oturduğum yerden kalkıp çıkışa ilerledim. Eve gidip Freya'ya tekrar mesaj atmayı denemek istiyordum.
-
Son olarak saçlarımı da topuz yapıp kedi desenli pijamalarımı giydim ve yatağa uzanıp telefonu elime aldım. Belki de içimden geçenleri yazmalıydım? İçimden geçen her şey parmaklarımdan ekrana geçerken heyecanıma engel olmak mümkün değildi. Fazla uzun sayılmayan mesajimdan kısa süre sonra gelen mesajla irkildim. Benimkinden daha uzun olan mesajı okurken göz yaşlarıma engel olamıyordum ama bu sefer kesinlikle üzüntüden değildi. Sonunda tüm hayallarimi almıştım. Sonunda tekrar benim herşeyimdi.
Uzun süreli bir mesajlaşma sonucu yarın ilk uçakla buraya gelecekti. İşte şimdi tam olarak hayallerime kavuşmuştum. Telefonlarımızı kapatıp uyumaya karar verdiğimde huzurlu ve mutlu hissediyordum.-
Çalan alarma küfür ederken bugün dersimin olduğunu tamamen unutmuştum ve hızla ayağa kalkıp alarmı kapattım ve Cecilia'ya kısa bir bakış atıp hala uyuduğunu farkettim. Sanırım onun dersi yoktu ama olsa bile dün eve berbat bir şekilde gelmişti ve gece boyunca kusup durmuştu, onunla ilgilendiğim için uykumu tam olarak almamıştım. Aslında fazla uyuyan biri değilimdir. Günde en fazla 4 ya da 5 saat uyuyorumdur ama dün benim için yorucu bir gündü ve uykuya ihtiyacım vardı. Küçük lavaboya girip yüzümü yıkarken aynada ki görüntüme baktım. Sanki aynada kendime bakmıyordun, hangi insan yansımasını tanıyamaz ve yabancı gelir? Gün geçtikçe herkes bana yabancı geliyordu ve yüzler yavaş yavaş hafızamdan siliniyordu. Başımı iki yana sallayıp odaya döndüm ve dolabımdan siyah bir etekle siyah bir büstiyer alıp dizden çoraplarımı bacağıma geçirdim. Tamamen giyindiğimde aynadan kendime baktım ve gözlerime hafifçe rimel sürüp çilekli rujumu dudaklarımda gezdirdim. Ruh halime tamamen zit olan bir giyiniş tarzım vardı. Bir süre kendimi süzüp omuz silktim ve son kez Cecilia'ya bakıp çantanı sırtıma takarak odadan çıktım. Benimle aynı saatte dersi olan kişiler koridorda ilerliyorlardı. Tanıdık bir yüz gülümseyerek bana yaklaşıyordu, bu dünkü çocuktu. Onunda ismini bilmiyordum. "Heey, günaydın Persephone." yumuşak bir tonda konuşuyordu. Benim ismimi biliyordu ama ona söylemediğime emindim. "İsmimi nereden biliyorsun?" Kaşlarımı kaldırıp sorumun cevabını beklerken biraz kaba davrandığımı farkettim ama konu bu değil. "Ah, şey dünden sonra baya dikkat çekmiş olmalısın çünkü çoğu kişi ismini biliyor ve bende kulak misafiri oldum. Ve bu arada ben, Casey." Bu çocuk neden durmadan gülümsüyordu? "Pekala, bunu nasıl yaptım bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmedi. Herneyse ben dersime gideceğim." Bir süre ona bakıp yürümeye başladım çünkü cidden geç kalmak üzereyim.
Arkamda ki adım seslerini duyuyordum. "Aynı sınıftayız, birlikte gidebiliriz?" derken bu bir sorudan çok istek gibiydi. Yanaklarımı şişirip başımla onayladım ve yürümeye devam ettim. Neden benimle konuşmaya çalışıyordu? Yani ben geri planda kalmaya çalıştıkça nasıl bir üniversitede bu kadar dikkat çekebiliyordum? Kısa bir süre sonra sınıfın önüne geldiğimizde saatimi kontrol ettim, 3 dakika geç kalmıştık. Casey tam bir şey diyeceği sırada kapıyı açtım ve sert bakışlarını üzerimizde gezdiren bir adet Bay Joseph ile karşılaştım. Casey arkamda durmaya devam ederken birkaç adım atıp sınıfa girdim. "Üzgünüm, Bay Joseph." Arkamdan gelen Casey'de benzer şeyler mırıldanırken ben en arkada ki boş sıraya geçtim ve Casey'in yanımda oturmaması için diğer yanıma çantamı koydum. "Bir daha olmamasını umuyorum, Bayan Fedora ve Bay Kingston. Bugün profesörün işi çıktığı için şanslısınız çünkü o emin olun benim gibi karşılamazdı." Sesi de gözleri kadar sertti ve gözlerine bakarken gözlerini tam gözlerime dikmesi açıkcası ürkmeme neden oluyordu. Bir süre daha bakışlarını sürdürüp ayağa kalktı ve ilk ders için kendini ve profesörü tanıttı. İşlenecek konuları, genel kuralları ve mitolojiyle ilgili minik bir özet yaptıktan sonra ben daha anlamadan zil çaldı. Anlatırken sesi o kadar sert değildi, hatta mimikleri hoş bile diyebilirdim. Sınıftan herkes hızlı adımlarla çıkarken sadece ben kaldığımı farkettim ve ayağa kalkıp birbirine dolaşan kulaklığı çözmeye çalıştım. Sınıftan çıkacağım sırada duyduğum şeyle duraksadım. "Dersleriniz bittiğin de odama uğrayın, Bayan Fedora. Konuşacağız." Sesi ne sert ne de yumuşakttı. İçimi ürpertiyordu.****
Bölüm geç kaldığı için üzgünüm. Dersler ve yazılılar sonunda bitti, artık daha sık bölüm yayınlayacağım. Vote ve yorumlarınızı bekliyoruum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God and Goddess
Roman pour AdolescentsVe Hades, aşık olur Persephone'a. Belki de nefret eder bahardan, bırakmak istemez karanlığına aydınlık olan kraliçesini.