"ÜÇÜNCÜ GÜN"

3.8K 681 1K
                                    

  " Sokak lambalarından başka, kimseye güvenmedim hayatımda..."

İzan, hala gelemeyen, haliyle zamanı bile büken malum göbeğe güvendi, düşünmeye vakit ayırdı, hasmına dair çekici bir ayrıntı aradı, buldu ve çekti, temyiz yolu kapalı bir hükümle kanaatini dile getirdi, "Kapıya adımı yazdınız, IP adresini kullandınız. Zaten buraya gelmemi istediniz," dedi, boğazını tutamadı, adamcağızın planını parçaladı.

"Ama yanımda kimin olacağını bilemezdiniz."

Ceberrut üstüne gelen sözleri sektirdi, işine ara vermeden Hulusi'ye ayırdığı dokuz milimetrelik mermiden helallik istedi.

Başkomiser, Kel Adam'ı anahtar deliğine sıkıştırdı, "Oysa kumar oynadığınızı hiç görmedim..." diyerek saçını başını yoldu, derisini kazıdı.

"Sizin planınız bu değildi."

Katilin aklı, hazır çorba misali kısa sürede karıştı ve altı tuttu, üstü zaten pek yoktu. "Ne demek istiyorsun?" lafı ters ayakta yakalandı, maharetine ramak kala bünyesi bir kez daha sarsıldı.

Kara Adam, "Risk aldın, arkadaşına ihanet ettin ama esas soru şu," dedi, noktayı ağzına koydu, Ceberrut'un egosuna oturdu;

"Patron kim?"

Muhatabı olan şahıs, çirkin suretini sohbetten eksik etmedi, "Kimden bahsediyorsun?" dedi, keza yüzündeki zoraki kas hareketleri bir kilometre öteden dahi anlaşılabilirdi.

İzan ise vazifesini idrak etti, gözünü budaktan sakınmadı, "Şimdi öğreneceğiz," diyerek bedenini kaybetti ve bulmaya niyetli olmadığını cümle âleme ifşa etti; Smith Wesson'u kendi aklına, hatıralarına, geleceğine, kırk tilkiye ve çoğunlukla sevmediklerine, kısacası kafatasına dayadı.

'Dünden razıyım zaten,'  diye avuttu ölüm marşı çalan damarlarını, ardından onları uyardı, 'Biraz sessiz olun, tetiği duyamıyorum.'

Kara Adam, "Belki bu yaptığını affeder ama..." dedi, malum kişiyi kast ederek tehdidini süsledi.

"Üç numaranız, büyük finali göremezse... Sana ne yapar?"

Ceberrut'un kalbi pıhtı attı, birkaç ay sonrası için hastaneden randevu aldı, o güne kadar da kanlı evi İzan'ın cesaretine kiraladı.

"Bu kadar çok mu seviyorsun Hulusi'yi?"

Kel Adam cevapsız kalan sorusuna eşlik etti, memnuniyetsiz haline, suratındaki küçük düşürme mimiklerini de ekledi, paket haline getirip kargoya verdi; "Sözümü tutacağım."

İkisi de sustu.

Hulusi nihayet eve vardı, merdivenlerde bıraktığı iki kilo yağ tenekesini de insanlığa bağışladı. "İzan!" diye bağırdı, sesi kesilmedi, ensesine kurşun işlemedi, hayat olağan akışında seyretti. Ardından biraz gezindi, sonunda kararını verdi; amirinin tutsak bulunduğu odanın kapısını paramparça etti.

"Abi, çok önemli bir şey var!"

"O burada!" diyen İzan apartman boşluğuna doğru depara kalktı, henüz nefesi düzene girmeyen Hulusi, iman gücüyle ayaklarını sadakate bağladı, "Vay şerefsiz kel!"  diyerek onun peşine takıldı.

* * * * *

İzan binadan kaldırıma fırladı ve Kel Adam'ın koştuğunu, hatta uzaklaştığını gördü. "Dur!" diye bağırdı arkasından, herif kaile almadı.

Smith Wesson'u ile adamın köprücük kemiğini delmek için nişan almaya çalıştı, vakit kaybetti, vazgeçti, kovalama fikrini uyguladı.

Ceberrut sokağın köşesini döndü, aralarında yüz metrelik bir mesafe oluştu. İzan da köşeyi döndü, parayı vurmadı ama uzaklığı yetmiş metreye düşürdü ve adamı '06 ZZ 85' plakalı araca binerken gördü.

Kendi Cesedinin Faillerini Asla BulamazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin