"Kadınlar üst üste gelir, ayrı ayrı giderler; geriye kalan ise kırık parmak izleri, tırnakları dahil..."
Dün sustu, yarına borcu doğdu.
Gecenin yarısı İzan'ın suretine; sabahın biraz altı, akşamın azıcık yukarısı, uzayın yan tarafı olan diğer yarısı da Onur'un ellerine yansımış, haliyle hala uyuyan ahaliye ise kiminin parası, kiminin duası kalmıştı.
Dünyanın kendini ağırdan satan afili dönüşünün insanlığa tur bindirmesine saniyeler kala, İzan ile henüz adı konmayan adam arasında bir şarjör dolusu balistik incelemeye hevesli kurşun vardı; oysa geçmişteki günahların üstü, gönlü ve gülüşü çoktan gazeteler ile örtülmüştü.
-Bulmacadaki ünlüye çizilen kıytırık bıyık yine fotoğrafa sığmadı tabii.-
Sıradan vatandaşın biri, lüks kaldırımıyla fakirlerin aşil tendonuna basıp kaçan züppe caddede ilerleyip milletin hürmetine mazhar bir cami ile karşılaştı. Arabasını yaya geçidinin üstüne çekip baktı ancak eşsiz mimarisine ve göğsünü kabartan İznik çinileriyle bezeli klasik dönem motiflerine rağmen fazla durmadan ilk ışıklardan sola, oradan da dümdüz otobana aktı.
Yolun asfaltsız kısmından ormanlık araziye daldı, bir müddet daha dağ bayır teptikten sonra tesadüf eseri bir deponun önünden geçip köylü köyüne varabildi. Onun hikayesi bitti ama jenerikte hüviyeti geçmedi, neticede garibanların ismi sadece mezar taşına yazılabilirdi.
-SON.-
Biraz evvel köyüne kavuşan 91 model Tempra'nın farları sırasıyla kapıyı çalan adamı boydan boya, deponun sıvasız tavanını bir uçtan bir uca, biri karanlık diğeri dayaklık iki herifin çenelerini de yana yakıla aydınlatmıştı.
'Umarım iyi bir avukatın vardır,' diyen Kara Adam masum adama yasal mevzuatı hatırlattı, 'O teker izini bırakmayacaktın.'
İzan, 'Ben' adı altında duvardan sekip kulağını delen detone tınıyı tanımakla yetinmedi, herifin bağlı bulunduğu kütüğü ve kütüğün durduğu ormanlık alanı dahi anımsadı fakat Nüfus Müdürlüğündeki resmi kaydı bekledi. Zira artık ensesinde saf tutanlar boynuna taşmış, bazıları haddini aşıp adem elmasına dayalı jilet kesiklerini bile hınca hınç -en çok da hınç- doldurmuştu.
'Beni öldüremeyenler cenazemde kahrolacak,' diye güya paralandı Kara Adam ve sakallarını okşadı, 'Neyse ki bazıları beni toprağın altında bekleyecek. Tabii o kadar şanslı olanlar sadece...'
"Ben," diyerek kimliğini tekrar eden şahıs barut kokulu telleri yanık, küfretme süresine göre pek kabarık sesini DO minöre kadar çıkarıp namını depoya saldı, altı üstü tek bir kelime dört bir tarafta yankılandı;
"Sokullu..."
İzan asma kilidi çözdü ve zincirlerinden boşalıp omzuna çarpan demir yığını kapı ile kalbinden muaf sürgün misafiri aynı eşikte karşıladı.
Gerçi Sokullu mekana hakim sayılırdı, sayılmayan yerleri ise süpürgeliğe yuva dikip aile geçindiren hamam böceği, çelikten yapılma çirkin iç dekorasyon ve oksijene ihtiyaç duymayan mezarlık havası gibi kuytu detaylardan ibaretti.
Sokullu'nun da iştirakiyle beraber ardiyedeki polis sayısı üçe yükseldi.
'155'i arasan gelmezler,' diyerek halk diliyle konuşan İzan, veresiye defteri misali ekmek kırıntısına kadar ayrıntılı bir hesapla kati sonuca ulaştı, 'İlçe karakolundan kalabalık olduk.'
Onur tetiğe sarılı titrek parmağına ve avucuna yazılı korkak yaşamına diklenip İzan'ın alnında belirlediği rotayı değiştirmedi, hatta müteneffis bir tavırla güvendiği dağlardan bahsetti, "İşte..." dedi, "Beni o evden kurtaran adam da geldi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendi Cesedinin Faillerini Asla Bulamazsın
Mystère / Thriller"ÇIĞIR AÇANLAR Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" Gizem / Gerilim #1 Gecenin bir vakti... Cinayet masası amiri İzan, her zamanki gibi, genç bir kızı öldürmeye niyetli adama mani olur. Şehir, huzur içinde yatağına geçer, rüyalara dalar. Her ş...