" Maktülün tırnak altlarında bir erkek Dna' sı var. Kulak arkasında tırnak izine benzer üç çıkışlı leke var. Kaburgaları kırılmış. Ölüm sebebi ise ateşli silah yaralanması. "
Zihnimde kopan fırtınanın izleri renklerdi. Koynunda saklandığım kötülükler birer renkti.Başımı yasladığım boyun girintisi renklerdi.Yanına kıvrıldığım acı, kavramaya çalıştığım bir an renklerdi. Renkler dağılarak zihnimin duvarlarına çarptı ve kara bir leke oluştu.
'' Tişörtümü kirletiyorsun. '' Derin iç çekişime rağmen dediklerini duymuştum. Elimi tişörtünün yakasını avucuma alarak yumruk şekline getirdim. Tişörtü ıslatan gözyaşının tuzu yanağımı yakıp tahriş ederken ağlamaklı bir şekilde konuştum.
" Pozan..." Islak ellerimi tişörtüne silerken ıslanmış kirpikleri parlıyordu. Ben yanına çökmüş ve alnımı omzuna yaslamıştım. Ara sıra baktığımda gözünü boydan boya pencerede takılı kalmış buluyordum. Elimi buruşturduğum tişörtünden çekerek göğsüne getirdim. Teninin üzerine ulaşan pürüzlü nefeslerini hissediyordum.
" Ne var? " Çatallı sesi değişik gelmişti. Hıçkırdım. Oysa sesi tok ve yaşına rağmen erkeksiydi.
" Annem... Ne yapacağım ben? " Sesim nefesimden değil çaresizliğimden besleniyordu. Titrekçe dudaklarımın arasından geçip giden nefesim, boynuna vuruyordu.
Annem, ölmüştü. Bedeni otuz yedi yılı taşımıyormuş gibi kolaylıkla yığılırken kendimi öne doğru atıyor ve ona ulaşmak istiyordum. Pozan tişörtümün üzerinden belimi kavramıştı, kumaş parçasından yırtıldığını belli edercesine bir ses çıktı. Akıllıca çözümlerinden birini uygularken, tişörtü kaldırıp soğuk elini çıplak belime sardı.Parmakları belimde birkaç gün boyunca seyredebileceğim izler bırakıyordu; öfkelendiğinde ya da üzüldüğünde gücünü orantısız kullanıyordu. Nefesi kulağıma dokundu,aynı zamanda kendi kendine bir şeyler fısıldıyor gibiydi. Tutuşu karşısında pes ettim ve kendimi bıraktım.
Bacaklarım gücünü yitirmişçesine zeminle buluşurken tenimle elinin teması kayboldu. Kafamı yavaşça babama çevirdim, çenesi seğiriyordu, sinirlenmişti. Annemin yığılmış bedenine bakıyordu.
Pozan ve benim gözümün önünde vurulmuştu. Babam kim olduğunu bilmiyordu fakat avukatıyla konuşurken birkaç öngörüsünü öne sürmüştü. Vuran kişinin eve girmesi gerekiyordu. Evin dışında birçok güvenlik görevlisi vardı ve bellerindeki silahların cinayet aracı olması olasılığı yüksekti. Fakat on üç kişi aynı anda yargılanamazdı ve silah tipleri kurşunları aynıydı. Parmak izleri yanıltıcı olurdu çünkü güvenlik görevlilerinin altısı gece çalışırken yedisi gece olduğunda silahlarını aynı yere bırakır sabah rastgele beline alırdı.
" Ben varım. " Her zaman güven veren sesi şimdi beklediğim güveni bana sunmuyordu. Dişimi sinirle dudağıma geçirdim. Acı, dudağımın gerginliğiyle tenimin altına daha kolay yayılırken tırnaklarımı avucuma batırdım.
" Hayır. " Sesim soğuktu. Hiçbir duyguyu ağırlamıyordu. " Hiçbir şey ifade etmiyor bu. " Kesin bir biçimde konuştum.
Gözlerime bakıyordu. Gözlerini kıstı. Kaşları çatıktı. Biçimli burun kemeri, yüzüyle birlikte kırıştı.
Beni en az sözcüklerim kadar sert bir biçimde itti. Islanmış tişörtünü çıkarıp yüzüme fırlattı. Tişörte sinmiş kokusu burnuma çarptı.
" Küçük ve aptalsın. 16 yaşında küçük aptal bir kız çocuğusun. Ve ben bu aptallığınla uğraşmayacağım. " Gözlerime biriken yaşlar, söyleyemediğim, dilimin ucunda ağırlaşan kelimeler gibiydi.
"Bir oyuncak ayın vardı. " dedi. Sesi toktu fakat sinirli olduğundan bazen çatlak çıkıyordu. Sinirini akıtırcasına ahşap zeminde güçlü adımlar attı. Ahşabın gıcırtısı kulaklarımı çınlatırken ellerimle sıkıca kulaklarımı kapattım. Yanıma geldi, kolayca iki elimi tutup yanına aldı, Parmakları bileğimi sardı. Bu hareketi karşısında kaşlarımı çattım. Dudakları tereddütlü bir şekilde aralandı. " Gece olduğunda onu arardın fakat sabah olduğunda nereye attığını hatırlamadığından bulamazdın. Çünkü gözlerini aydınlığa açar açmaz onu fırlatırdın. " Gözlerim gözlerinin tam içine bakıyordu, göz teması kurmayı sevmezdim ama beynim bu görüntüyü bir yarış pistine uyarlamıştı. Göz temasını kesen ben olmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN ESİRİN
RomanceGözlerine hep içine attığı çaresizlikleri birikmişti. Yorgundu. Kirli sakalı yüzünü kaç gündür tutuyordu? Elmacık kemiklerinin üzerine gerilmiş derisi bu kadar ince miydi? Sırtımı yasladığım duvar alçısız mıydı? Dişlerini dudaklarına geçirmiş bakıy...