ÇOCUKLUK AŞKI-ARKADAŞI

59 5 0
                                    

Gözlerimi açtığım anda kapadım. Güneş gözüme vurur vurmaz ellerimle gözlerimi kapadım.

"Aish, cidden. Bu güneş neden bu kadar parlıyor?" Diye sitem ettim, boğuk bir sesle. Yorganı üstümden çekip bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Gözlerim kapalı bir şekilde kafamı iki yana esnettim. Gözlerimi açıp saate baktığımda okula geç kaldığımı anladım. Alt dudağımı ısırıp "Olamaz, olamaz, olamaz." Deyip yataktan hızlıca kalktım. Hızlıca okul formalarımı giyip çatı katındaki evimden çıkıp merdivenlerden aşağıya indim. Sokakta koşmaya başladım. Koşa koşa okula geldiğimde engelin altından geçip yine koşmaya başladım. Okula girdiğimde soluklandım. Yürüyerek sınıfa çıktım. Üstümü düzeltip nefesimi verdim ve sınıfın kapısını kaydırıp arka kapıdan içeri girdim. Bir anda bütün gözler bana döndü.

Lee Jong Suk'dan...
Kapı açıldığı an kafamı kaldırıp arkaya döndüm ve içeri giren kişiye baktım. Sonunda gelmişti. Onsuz bu okula katlanabileceğimi sanmıyorum. Küçüklüğümden beri platonik bir şekilde aşık olduğum kız sonunda sınıfımıza teşrif edebilmişlerdi. Maya, Maya White. Ahh, onun olduğu her yer cennet gibi. Onun yanı huzur dolu. Uykulu gözlerle yarım ağız gülümseyip tekrar başımı sıraya koyup gözlerimi kapadım.

Maya'dan...
Başımı eğip "Özür dilerim, efendim." Dedim. Matematik öğretmeni Bay Choi nefes verip "Geç kaldın White." Dedi. Bende başım aşağıda ellerimle oynayarak "Biliyorum, üzgünüm." Dedim.

"Ceza alman gerekiyor biliyorsun değil mi?"

"Evet."

"O zaman getir bakalım."

Öğrenci dolaplarının yanında duran tahta sopayı alıp Bay Choi'nin yanına adımladım ve sopayı ona verdim.

"Ellerini aç."

Ellerimi birleştirip öne doğru uzatarak yavaşça açtım.

"Say."

Geç kalanın cezası buydu. 10 kere ellere sopayla vurma. Bay Choi hiç acımazdı.

Başım aşağıda bir şekilde her vurduğunda saymaya başladım.

"Bir, iki, üç..."

O vurdukça ellerim yanıyordu. Daha önce de bu hissi yaşamıştım. Bay Choi birçok kez ellerime bu şekilde vurmuştu. Daha katlanılabilir bir acı haline gelmişti zamanla.

Lee Jong Suk'dan...
Yanımdan geçerken başımı kaldırdım ve onu öğretmenin yanına adımlarken gördüm. Sopayı ona verdi ve Bay Choi ona vurmaya başlayınca başımı yine sıraya koydum. O sayarken benim canım yanıyordu sanki.

"Yedi, sekiz, dokuz..."

Onuncuyu vurmak üzereyken kafamı kaldırıp ellerimi sıraya koydum ve "Hey, kes artık şunu." Dedim. Maya'yı bir an önce oradan ve ondan kurtalmalıydım.

"Terbiyesizleşmek istemezsin herhalde, Lee Jong Suk. Sende mi buraya gelmek istiyorsun, ha?" Diye bağırdı, kıpkırmızı olan yüzüyle.

Alay eder bir şekilde kısaca gülüp "Bana o şekilde vurabileceğini mi sanıyorsun? Kim olduğumu unuttun herhalde." Dedim.

"Kim olduğun umurumda bile değil, Lee Jong Suk."

"O zaman belki kovulman sorun olmaz, ha?" Dedim, tehditkar bakışlarla.

Donup kalmıştı. Eminim ki şu an beni parçalamak istiyor. O sırada zil çaldı ve Bay Choi bana bakarak "Çıkabilirsiniz." Dedi ve elindeki sopayı yere attı. Sonrada sınıftan çıktı. O çıkar çıkmaz sınıftaki herkes onun yanına koştu. Nefesimi sıkıntıyla verip kolumu sıraya uzattım ve kafamı kolumun üstüne koyarak gözlerimi kapadım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 27, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ELMA SUYU GİBİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin