1

341 25 47
                                    

"Efendim! Ölülerin arasında bir çocuk var ve sapasağlam. Sanırım o da sizlerden biri."

Klaus Beilschmidt gözlerini devirip atından indi ve çocuğa bakmak için adamların gösterdiği yere doğru ilerledi. Çürümüş kemiklerin arasında, elleri ve yüzü kanla kaplı ancak gayet sağlıklı sarışın bir erkek çocuğu vardı.

Ve tıpatıp Claude'a benziyordu. Kaybettiği küçük erkek kardeşine.

"Yani yine bir çocuğa bakıcılık yapmak zorundayım öyle mi? Harika." dedi Klaus içindeki hüznü ve öfkeyi gizlemeye çalışarak.

Sonra adamlara çocuğu kaldırıp temizlemelerini ve yol için hazırlamalarını emretti.

=======================================================

Küçük çocuk nereden geldiğini, ne olduğunu bilmiyordu. Doğduğunda kendini kokmuş cesetlerin arasında, eski bir savaş alanında bulmuştu. Bir süre de vahşi hayvanlar gibi onlardan beslenmek durumunda kalmıştı.

Şimdi de beyaz saçlı, mavi gözlü somurtkan bir adam onu bu sefaletin içinden kurtarmıştı. Adamlar onu giydirirken kendi aralarında çocuğun onun küçük kardeşi olduğundan bahsetmişlerdi. Şimdi de aynı adam yani abisi, anlamını bilmediği, ancak çirkin olduğu belli olan sözler mırıldanarak önünde yürüyordu.

Çocuk bir anlığına onun tenine değmek için engellenemeyen bir istekle doldu taştı. Doğduğundan beri yalnızdı, sadece sevilmek istiyordu...

Minik parmakları genç adamın eline değer değmez adam aniden elini çekti, kılıcını çekip arkasını döndü ve ustaca bir hamleyle çocuğun yüzüne derin bir kesik attı.

Çocuk şoku atlatır atlatmaz açılan yaranın acısını henüz yeni oluşmuş bedeninde hissetti.

"Sana bakıcılık yapacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun. Bir daha beni rahatsız edersen kendini ölü bil."

Gözlerinden, neden aktığını bilmediği gözyaşları akmaya başlamış ve yaraya değdikçe canını daha da yakmaya başlamıştı.

"Seni teselli edeceğimi falan sanıyorsan yanılıyorsun."

Bu yara, bu acı verici şey, sahip olduğu tek kişiden gelen bir hediye...

Çocuğun hıçkırıkları saniyeler içinde kahkahalara dönüştü.

Abisi şok içinde ona bakıyordu. "Ne... Ne?"

Çocuk aniden elini genç adamın henüz indirmediği kılıcına attı ve parmaklarını sıkıca keskin kenarlara bastırdı.

"Acı, çok güzel hissettiriyor..."

Abisi şok içinde kılıcı elinden almaya çalıştı. "Ne yapmaya çalışıyorsun seni geri zekalı?"

========================================================

Çocuğun kahkahaları adamların dikkatini çekmişti. Birkaçı neler olduğunu anlamak için başlarına toplanmış ancak hiçbiri neler olduğunu çözememişti.

Klaus daha önce hiç yapmayacağını düşündüğü bir şey yaptı. Çocuğu omuzlarından tutup, saçını okşayarak sakinleştirmeye çalıştı. Bu bir seferlik, sadece bu minik psikopatın kendine daha beter zarar vermesini önlemek için yapılmış bir şeydi.

Küçük çocuk biraz sakinleşmiş gibiydi. Başını Klaus'un göğsüne yasladı ve vücudunu vücuduna bastırdı.

Bir süre böyle kaldıktan sonra, karnında keskin bir acı hisseden Klaus aşağı baktığında huzurla gözlerini kapamış olan çocuğun, o panikle elinden bıraktığı kılıcı alıp karnına sapladığını fark etti.

Çocuk, Klaus'un dudaklarından kaçan iniltiyi duyunca kafasını kaldırıp mor gözlerini ona dikti ve ilk kez gülümsedi.

Ağzının kenarlarından sızan kan küçük çocuğun saçlarını kırmızıya boyarken Klaus da ilk defa ona gülümsedi.

Mine (2p!Germancest)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin