7 (Final)

227 17 23
                                    

Klaus birinin kollarında uyandı, tabii ki Siegfried'den başkası değildi.

Adını seslenmek istediğinde konuşamadığını fark etti. Siegfried dilini kestikten sonra kas parçası iyileşmişti ama Klaus yine de konuşacak gücü bulamıyordu.

Derin bir nefes aldığında Siegfried uyandığını fark etti.

"Klaus? Uyanık mısın? Ben çok üzgünüm... Lütfen affet beni..."

Klaus konuşamamanın verdiği panik ve öfkeyle yatakta çırpınarak kendini Siegfried'in kollarından sıyırmaya çalıştı.

"Her şey yoluna girecek, Klaus, her şey yoluna girecek."

Klaus'un boğazından vahşi bir çığlık koptu.

----------------------------------------------------------------------------------------------

1933

Doktorların da söz birliğine vardığı gibi, Klaus'un konuşamaması tamamen psikolojik nedenlere bağlıydı. Siegfried onu hala odasında izole olarak tuttuğu halde işaret dilini öğrenmesi için ona kitaplar getiriyordu. Hatta onunla anlaşabilmek için kendisi de öğrenmişti.

Ancak ortada Klaus'a söyleyemediği şeyler vardı. Büyük bir savaşa girip kaybettiği ve gücün artık düşmanlarda olacağı gerçeği. Siegfried işleri bu sefer kesinlikle düzeltip kendisini eski gücüne kavuşturmayı başaracağına tamamen inanıyordu.

Savaş kaybedildiğinden beri evine ona karşı zafer kazanan herkes girebiliyordu. Oliver, François, Sergei, Luciano ve hatta onun aptal abisi bile koridorlarında serbestçe dolaşıyordu.

Bu aşağılanma onun ve yeni gelen liderinin, hatta halkının değişip yeni zaferler ve tekrar büyük bir imparatorluk olmak istemesine neden olmuştu.

Bu yolda ona destek olması gereken kişi Luciano'ydu. Patronları anlaşmaya vardığı için aralarında bir bağ vardı ve Luciano onunla birlikte dünyaya hükmetmek istiyordu. Hatta daha sonra Uzakdoğu'dan siyahlı, fazla konuşmayan kaba bir Japon olan Kuro da onlara katılmıştı.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

1945

"Klaus, bizi duyabiliyor musun? Orada mısın?" Oliver yavaşça seslendi.

Klaus yataktan panikle kalkıp kapıya doğru baktı ve Oliver'ı gördüğünde şaşkınlıkla bakakaldı.

François arkadan Oliver'ı itekledi. "Konuşacaksak konuşup gidelim artık."

Klaus elini ağzına götürdü ve diğer elini olumsuz anlamda salladı.

Oliver ona yaklaşıp acıyan gözlerle baktı. "Konuşamıyor musun?"

Klaus başını olumlu anlamda sallayıp Siegfried'in bıraktığı işaret dili kitabını gösterdiğinde arkada sessiz sedasız duran Sergei'den bir homurtu yükseldi.

Ancak Oliver pes etmemişti. 

"Sana bir teklif sunmaya geldik. Özgür kalmak istiyorsundur elbette, değil mi? Sadece başını sallasan da olur."

Klaus hevesle başını salladı.

"Bunun tek yolu Siegfried'i elimine etmek." dedi François. "Savaş bitmek üzere, Siegfried durdurulmazsa sadece sen hapis kalmaya devam etmeyeceksin, bütün dünya tehlike altına girecek. Onu öldürmelisin."

"Keşke seni orada ölmeye bıraksaydım!"

"Seni o savaş alanında öldürmeliydim!"

"Bunu yapabilirsin, değil mi? Ona en yakın olan sensin." dedi Sergei, sırıtarak.

Oliver devam etti. "Sadece bu gece onu seninle kalmaya ikna edip, uyuduktan sonra onu öldürmen gerek. Bu gece son saldırının yapılacağı gece, en güçsüz olduğu zaman olacak."

"Önce saldırı sırasında dikkatini dağıt, sonra da öldür onu." 

Klaus başını olumlu anlamda salladı ve anlaştıklarını belirtmek üzere elini uzattı. Gözlerinde tehlikeli bir parıltı vardı.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Siegfried her zamanki gibi akşam onun odasına uğradı ama yüzü allak bullaktı. Klaus onun dikkatini çekip işaret diliyle konuşmaya başladı.

Ne oldu?

Siegfried omuz silkti. "Moralim bozuk. Seni görmek için geldim, çünkü buna ihtiyacım var. Gece olmadan gitmem gerek." 

Bak, sana yıllardır kaba davrandığımı biliyorum ama ben dün gece çok düşündüm. Her zaman hatalı davranmıştım.

Siegfried umutla dolmuştu. "Gerçekten mi?"

Ben seni sevdiğimi anladım, Siegfried.

Siegfried'in içi mutlulukla dolmuştu.

Klaus bunca yıldan sonra onu sevdiğini söylediğinde, aklındaki her şey uçup gitmişti. Hemen öne atılıp sevdiği kişiyi kucakladı.


Klaus ise onun dikkatini dağıtmayı başardığı için mutluydu, şimdi tek yapması gereken bunu istiyormuş gibi rol yapmaktı.

Ancak sonrasında Siegfried'in dokunuşları gittikçe hiç olmadığı kadar çok zevk vermeye başladı. Sarışın genç adam itilmediğini hissettikçe daha da sevgi dolu şekilde aşık olduğu adamın tenine dudaklarını bastırıyordu. Klaus kendini ibadet edilen göz kamaştırıcı bir put gibi hissetmeye başlamıştı.

Ben bir hata yaptım.

Neden hiç olmaman gereken bir anda bu kadar naziksin?

Ancak Siegfried'in onu herkesten saklaması, kimseyle göz teması kurmasına dahi izin vermemesi, arkadaşını öldürmesi gözlerinin önünde canlanmaya başladığında Klaus iki şeyi anlamıştı.

Şu anda onun tarafından tapılırcasına sevilmek iyi bir şey gibi görünse de kırılacak bir eşya gibi saklanmak Siegfried'in sevgisinin kötü tarafıydı.

Ve Klaus bunca yıllık esaretten sonra özgür kalmayı neye mal olursa olsun istiyordu.

Gece olurken Siegfried askerlerin yanında olması gerektiğini çoktan unutmuş, Klaus'un yatağında adeta ona teslim olmuştu. İkisinin birleşen nefeslerinin sesleri ve çığlıkları neredeyse terk edilmiş evde yankılanıyordu.

Doruğa ulaştıklarında Klaus kendisi de az kalsın planını unutacaktı. Bir süre yan yana yattılar, Klaus nefesini düzene soktuktan sonra ise hiç yapmayacağını düşündüğü bir şey yapıp Siegfried'in yanağındaki kendi açtığı yaranın bıraktığı ize bir öpücük kondurdu. Siegfried uykuya dalmıştı bile. 

Doğrulup, yastığı eline alıp ilk defa görüyormuş gibi evirip çevirdi. Masumca uyuyan genç adamın yüzüne baktı, dudakları bunca yıldan sonra ilk defa bir şeyler söylermiş gibi kıvrıldı ve bir süre sonra gerçekten birkaç kelime çıktı ağzından.

"Seni... seviyorum, özür dilerim..."

Bunu dedikten sonra yastığı sıkı sıkı tutup Siegfried'in burnuna doğru bastırdı.

Sarışın adam titreyerek uyandı, karşı koymaya çalıştı ama hem saldırının, hem de fiziksel yorgunluğun etkisiyle güçsüzdü. Fazla güçsüz.

Kısa bir süre sonra hareketsiz kaldığında Klaus yastığı bir kenara atıp kendini öldürdüğü adamın bedeninin üzerine bıraktı. 

Artık Prusya olarak kalamazdı.

Almanya'nın adını alarak yaşamaya devam edecekti.

Mine (2p!Germancest)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin