2-SU ANAHTARI

88 3 1
                                    


'Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök saldık.'

                                                                          Can YÜCEL



               Bir yandan durağa ilerliyor bir yandan da kaldırımdaki pembe taşlara basmamaya çalışıyordum. Aniden birine çarpmamla duraksadım. Tabi önüme bakmadan yürürsem olacağı bu! Kafamı kaldırıp çarptığım kişiye baktım. Bir amca bana ters ters bakıyordu. 

''Pardon amca'' amca ağzında bir şeyler geveleyip sağ elini kaldırıp homurdanarak önüne döndü.'' Te Allahım yaa ne var sanki yanlışlıkla çarptıysam ne değerli omzun varmış bee! '' birazcık bağırmış olabilirim. Yani birazcık. İnsanların yan yan bakışlarına maruz kalıp sinirle tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Yaşlı teyzeler bana küçümseyici bakışlar atıyor bazıları 'cık cık cık' gibi itici sesler çıkarıyordu. yanımdan geçerken söylenen teyzeye döndüm.

'Amma abarttınız haa alt tarafı  yanlışlıkla çarptım.'  sinirle ayağımı yere vurdum. gözlerimi devirip yolun karşı tarafına baktım durağa gelmiştim ama karşı kaldırıma geçmem gerekiyordu. durağın orda bana bakan bir çocuk vardı durağın ordaki direğe yaslanmış iki eli cebinde yüzünde muzip bir ifadeyle bana bakıyordu.'' Ne bakıyon lan dingil'' demek istesem de karşıya bağıramazdım. Aşırı derecede gözlerimi devirip arabaların geçmesini bekledim. Tam o sırada otobüs gelmişti ve lanet olasıca otobüs beni beklemeden gitmişti. Derin bir of çekip duran arabaların arasından karşıya geçtim. Yaklaşık bir on dakika sonra tekrar otobüs gelmişti akbilimi basıp içeri geçtim. Oturacak yer gözüme kestirip hızla oraya ilerliyordum ki az önce çarptığım amca oraya çoktan oturmuştu. Benim oraya oturmak istediğimi anlamış olacak ki sinsice sırıtmıştı bile. ahh bu yaşlılar!! her ne kadar da menepoza mı girdin amca demek istesemde demedim çünkü erkekler menepoza girmiyordu. Onlarınkinin ismi farklıydı sanki. Aman bee boşverinsene.

Otobüsten inip telefonumu elime aldım.Babamın şirketine gidiyordum. Her ne kadar pazar günü olsada babam çalışırdı. Yaklaşık beş dakika daha yürüdüm ve şirkete girdim. Babam evde unuttuğu bir kaç dosyayı getirmemi istemişti ve bende alışveriş harçlığı karşılığında getirmeyi kabul etmiştim. E ne yapabilirim yaz geliyordu alışveriş gerekli sonuçta.

Şirket büyük olduğu için bir çok muhasebeci vardı bu yüzden bir katı sadece muhasebeciler için ayırılmıştı. babamın odasının önüne gelip o katın sekreterine babamı sordum. Toplantıda olduğu biraz sonra çıkabileceklerini söylemişti. Kafamı sallayıp ilerideki sandalyelere doğru ilerledim. Deriden olan kırmızı yumuşak sandalyeler oldukça rahattı. Ayakta geçirdiğim o çok aksiyonlu otobüs yolculuğumu düşünecek olursak gerçekten yorulmuştum. Hemen hemen dört beş adım uzağımda koridorun ışıklarıyla uğraşan bir genç vardı. Lambanın kablolarını kopmuş olmalıki onu yapmaya çalışıyor gibi görünüyordu.Yerde duran tamir eşyaları olarak düşündüğüm kutudan sürekli bir şeyler arıyordu. Merdiveni sürekli inip çıkmak zorunda kalıyordu. Lambaya uzanmak için son merdivene kadar çıkıyor uğraşıyor sonra tekrar iniyor kutudan birşeyler alıyor merdiveni tekrar çıkıyordu. bu işlemi bir çok kez tekrarlamıştı öyleki erinmemesi hayranlık uyandırıcıydı. Üzerine giyindiği lacivert tulum içinde kısa kollu beyaz t-shirtü ile oldukça yakışıklı görünüyordu henüz yüzünü görememiştim ama yakışıklı bir tip gibi duruyordu ters taktığı lacivert şapkasının kenarlarından saçları görünüyordu.Merdiveni inip tekrar çıktıktan sonra kablolarla biraz uğraştı ardında sesli bir şekilde ''offf'' çekti. Sıkıntıyla kafasını yere çevirdisonra kafasını kaldırıp etrafa bakındı işte tam o sırada gözlerimiz çakıştı. Bu o çocuktu! durakta muzip bir ifadeyle bana bakan çocuk! İşaret parmağını kaldırıp beni gösterdi. 

'' Hey! sen!'' Ne? nasıl?  Bana mı seslendi o?  ''Ben mi?' diyerek saçma bir soru yönelttiğimde ukala bir şekilde gözlerini devirdi.  ''evet sen!''  anlamsızca gözlerinin içine bakıp oturduğum yerden ayağa kalktım. 

''Ne var?'' 

'' Bana şurdan penseyi uzatsana'' pardon! neyi neyi!  wat didin gülüm? gösterdiği kutuya bakıp boş gözlerle oraya baktım. Ben buradaki hiçbirşeyin adını bilmiyorum ki.

''Seni bu merdivenin başında bekleyemem penseyi uzat artık''

ponsoyo ozot ortok! salak bilsem uzatırdım zzaten pense ne demek? Rezil olamazdım penseyi ona vermem lazımdı. Sepetin önünde eğilip pense olabilecek şeyleri inceledim. Elime ne olduğunu bilmediğim ama pense isminin yakıştığını düşündüğüm şeyi ona uzattım. Gözlerini kocaman açıp dalga geçer gibi baktı. Ardından gözlerini devirdi. Bu çocuk bunu çok fazla tekrarlıyor.

''Şaka? şaka yapıyorsun değil mi?''

''Ne şakasından bahsediyorsun?'' tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Gerçi bunu ne kadar başarabildim bilmiyorum.

''O elindeki pense değil küçük hanım'' utanmamın verdiği dürtüyle bakışlarımı ondan kaçırıp elimde pense olarak uzattığım şeyi tekrar kutunu içine bırakarak kutunun önünde tekrar eğildim.

Sepeti biraz daha inceleyip mırıldanarak konuştum '' Ben bunların hiçbirinin ismini bilmiyorum kii''

Burnumun dibinde hissettiğim mükemmel kokuyla kafamı çevirdim. Merdivenlerden inmiş kutunun içine bakıyordu. Hafif çekik gözleri .biçimli burnu, ince dudakları, ters taktığı şapkanın kenarlarından çıkan saçları... Aman Allahım'' bu çocuk hayatımda gördüğüm en en  en yakışıklı çocuk. Kafasını bana çevirmsiyle gözlerimiz birbirine tekrar çakıştı. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. O an yok olabilirdim. Aniden bakışlarını çekip doğruldu ve merdivenleri tırmandı. Mal gibi kaldım öyle. Ahmak kafam!!!

O sırada sekreterin seslenmesiyle yanına gittim.

'' efendim" 

"Babanız az önce toplantidan çıktı sizin geldiğinizi söylemek istedim ama dinlemeden gitti"

Anladığımı belli eden mırıltılar çıkarıp dosyaları sekretere verdim. Sanırım gitsem iyi olacaktı. Tekrar o çoçuga bakmak için arkamı döndüm o da bana bakıyordu '' su anahtarıydı'' bunu söyleyen oydu. Neyden bahsediyordu. Anlamamış gözlerle ona bakıp aynı onun gibi kaşlarımı hafiften çattım. Anlamadığımı anlamış olacak ki tekrar konuştu.

''O uzattığın pense zannettiğin şey su anahtarıydı'' daha çok güler gibi söylemişti. Sanki gülmek istiyorda gülemiyormuş gibi. Tabi o bununla eğlenirken ben kızarmaya başlamıştım bile.

'' Lanet olasıca'' 




Selam!! yeni bölüm paylaştım arkadaşlar ama hiç beğeni ya da yorum yok. okudukları halde vote yapmayanlar var. Böyle olmuyor gerçekten en azından emeğe saygı olarak vote yapın. Fikirlerinizi gerçekten merak ediyorum. Bu bölümde de aynı şekilde vote olmazsa hikayeyi silmeyi düşünüyorum. 

Lütfen okuduysanız voteleyin. Umarım diğer bölümde görüşebiliriz.








Hayat NotamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin