TH -3-

142 20 13
                                    

Şarkı sözlerini dudaklarımda yavaş yavaş kaybettiğimi düşünerek sesimin kısılmasını umursamadım.O an acımı orada tek amacı deliler gibi dans edip, içkinin dibine vurarak bir kereliğine olsun hatırlamayacaklarını bilseler bile eğlenmek isteyen bir ton insana anlatmak istedim.Anlayacaklarını düşünmesem de bu umurumda olmadı. Mikrofon elimdeyken şarkı sözlerini kesip beni şaşkınlıkla inceleyen insanlara baktım. Beni ne olarak gördüklerinden bile emin değildim, bu da umurumda olmadı. Devam ettim içimin acıdığını hissederken "Belki sizin için aşk acısı çektiğini düşünen başı boş bir sarhoşum...Biliyor musunuz beni böyle bilin.Umurumda değil.Umurumda olan tek şey 'Yaşamaktan ne kadar korktuğunuz şey varsa teker teker onları sindirerek yaşayacağınız olmanızdı." 

Cümlemin sonlarına doğru kahkaha atarak herkesin beni kat be kat anlamak istemediğinden bahsettim kendime. Etrafıma biraz daha göz attığımda beni öyle bomboş bakışlarla şaşkın bir şekilde izleyen kalabalık ruhunu yatıştırmış, sözcüklerimi içinde sindirmiş beni biraz daha anlar  hale geri dönmüşlerdi.

Mikrofona bakarak gülümsedim. "Belki de hiçbirimiz buraya gelirken tam olarak düşündükleri gibi eğlenmiyor. Hepimizin bir ulaşılmazı var ve en çokta bunu kendimizde saklamayı seviyoruz. Birkaç kadeh içip tekrar gülümsüyoruz. Kimse bilmiyor yüreğimizdeki derin keder parçalarını..Bedenimiz bu içtenlikten habersiz, ruhumuz acımızı çaktırmıyor...Hafiften kadehimiz de alışıyor bu acıya. Çevremizdekiler bütün bunlardan habersiz gülüşümüzden destek alarak ayakta kalıyorlar.Bu keder parçacıkları kanımızda mayışıp vücudumuzu daha da karartıyor.Ancak bunun iyi yanı bu parçacıklar bizi öldürmezken bize onunla yaşamayı öğretiyor. Belki de çoğumuz bu keder olmadan yaşamak istemiyor." 

Tam önümde beni sessizce ve onaylarcasına dinleyen genç bir bayanın birasını yudumlamak için bedenini masaya doğru ittiğini gördüğümde "Özür dilerim bayan, bugün bu acıyı kapatmaya sizlerin değil benim ihtiyacım var. Keder parçanızdan birazını almam gerekiyor." dedikten sonra gülümseyip kadının onayını bekledim. Sarışın ve oldukça hoş görünen bayan beni kafasıyla onaylayıp buruk bir gülümsemeyle devam etmemi bekledi. Kadının birasını alarak birkaç yudum aldım. "Bugün buna ihtiyacımız olmasın. Ölesiye dans edip acınızı uyuşturmadan ayakta kalmanızı istiyorum. Hadi millet! Beni anladığınızı görebiliyorum"dedim sesimi biraz daha yükselterek.  

Şişeyi alarak kalan birayı kafamdan aşağı boşalttım. Saçlarıma değen soğukluk içimi ürperterek ruhuma dokundu. Bu sefer gözlerim doldu. İlk kez yaşamış olduğum bıkkınlıktan değil de insanları bir kez olsun istediklerini yapmalarını söylediğim için gözlerim doldu. Bardaki insanlar bütün içkileri bırakıp kendilerini orkestranın çaldığı ağır müziğe bıraktılar. Kimilerinin gözlerindeki parıltıyı, kimilerinin de ruhunun yansımasıyla oluşan göz damlalarını gördüm. İçmiş olduğum içkilerin kanımda bıraktığı derin izlerle başım biraz daha dönmeye başladı. Etraftaki insanlar değişik figürlerde yer değiştiriyor ses beynimde gürültüye dönüşüyordu. Duman'ın "Balık" şarkısı insanları feci şekilde eğlendirirken ruhumu bir kez daha kaybettiğimi hissettim. Bacaklarım ruhumla birlikte  bedenimi taşımaya çekiniyordu.Bununla birlikte vücudum kendini bırakarak yerle temas etti.

                                                                             ***

Vücudumun hafifleşerek başımın acı bir şekilde inlediğini hissettiğimde kendimi yabancı bir evde buldum. Etrafıma bakarak bulunduğum yerin büyük bir yatak odası olduğunu fark ettim. Beynim uyuşuktu. Ruhuma karşı 'Umutsuz bir gün daha' dedim kendi kendime. Yataktan doğrularak kalkmaya çalıştım. Ayağa kalktığımda tek bir adım atamadan gözümün karardığı saniyelerin içinde boğuldum. 25-30 saniye civarında etrafımı tam olarak simsiyah gördüm. Alışkındım.Tam olarak 3 senedir bütün bunlara alışkındım ben. 18 yaşımdan beri her alkol aldığımda bunları yaşamaya alışkındım. 18 yaşımdan beri her sigara içtiğimde dumanın akciğerlerimde patlama verdiği hisse alışkındım. Ara sıra hissiz olmaya alışkındım. Ağrıya sızıya her daim bütün acılara alışıktım. Tam 18 yaşımdan beri ben her gün ölerek yaşamaya alışkındım. Çünkü bedenim bu yükü kaldıramasa da ruhum sürüklenirken bir gün bundan kurtulacağımı bilerek yaşamaya alışıktım ben.Hayatım boyunca intihar eden insanlardan nefret ederek büyüdüm. Hayatın bir bağ gibiyken sen önemsemedikçe ipler incelmeye başlar kaybetmemek için buna direnmek gerekir.Bu çabayı sarf etmekten yorulacağını düşünerek ipleri kesmek aptallıktır. Bu yüzden bir gün kazanacağımı bilerek yaşamak beni direnmek için güçlü tutuyor.

Gözlerim düzeldiğinde biraz yürümeye çalıştım.Ruhum bedenimden daha çok bitkindi. Umurumda değil dedim.Adımlarımı hızlandırdım odadan çıkmadan önce.Sonra minik yüzümü aynada yakaladım. Kendimi incelemeye başladım. 

Gözlerim içime çökmüş, yüzüm solgun görünüyordu. Simsiyah ve her daim dümdüz olan saçlarım şimdi dağınıktı. Çirkindim. Ruhen çirkindim. Bütün erkek arkadaşlarım beni güzelliğimle över, beni bu halimde severlerdi. Tanıştığım bütün insanlar güzel bir yüz ve vücut hattına sahip olduğumdan bahsederdi. Oysaki aynaya baktığımda çirkin ve korkak bir kız görüyordum. Güzel değilim diyordum onlara ruhum çok çirkin diye söyleniyordum. Ruhum kıskanç küçük bir kızken ben güzel olamazdım."Aptalsın Ahu, hem de çok" dedim usulca mırıldanarak.

Yavaş ve keskin adımlarla buraya doğru gelen birinin ayak seslerini duydum.

 "Hayır, dün insanlara insan olmayı öğreten bir kız aptal olmamalı" dedi daha da yaklaşırken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 31, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TUMBLR HİKAYELERİ#Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin