2 gün sonra...
Kuşların cıvıltısı yerine alarm ile uyanmak beni sarsmıştı. Alarmı 'beş dakika ertele'ye basıp rüyama devam edecekken odamın kapısı birden hızla açıldı.
Meraka karışmış bir uyku mahmurluğu ile kapıya baktım. Tabiiki de Tuğba başka kim beni uyandırmaya korkmayacaktı?..
-"Daha kalkmadın mı sen? Hadi artık hazırlan geç kalmayalım, bu arada Bahar sultan bir kahvaltı hazırlamış varya parmaklarını yersin." dedi ve hemen dolabıma yöneldi.
Muhtemelen bana kıyafet seçecekti. Açıkcası Tuğba'nın tarzına güveniyordum ama bugün abartacağının da farkındaydım.
-"Ee hadi kalk şu yataktan." diyip elinde lacivert bir etekle bana döndü bir eteğe bir bana baktıktan sonra onu kolunun altında sıkıştırarak geri dolabıma döndü. Birazdan sabrının taşacağını bildiğimden pikeyi üstümden attım ve banyoya doğru adımlamaya başladım,açıkçası Tuğba'dan biraz tırsıyordum.
Yüzümü yıkadıktan sonra maske yapmak için dolaba yöneldim. O işimide hallettikten sonra odama hızlı bir biçimde girdim.
Yatağın üstünde beyaz,fakir kol,bol,göbek üstü bir bluz yanında eteğime ait kahverengi bir kemer onun altında ise lacivert bir etek gördüm. Abartığını düşünmüyordum ama yine Tuğba'lığını yapmıştı.
Tuğba bana uyumayacağıma dair söz verdirdikten sonra odadan çıktı.
Askılımı üstümden çıkardım ardırdan dün akşam banyo yaptıktan sonra topuz yaptığım saçlarımı özgür bıraktım.
Eteğimi ve bluzumu giydikten sonra yavaşca boy aynasına doğru döndüm. Önce sarı saçlarıma baktım. Sonra kırgınlığı ve mutsuzluğu bağıran mavi gözlerime. Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibiydim.
Hazmedememiştim belki de üç yıldır planotoniği olduğum çocuğun bana oyun oynamasını. Yıkılmıştım. Bir depremin altında kalmış ve hatta yanıma birini daha rehin almıştım. Sonra yavaşca ince belime baktım. Hep oradan sarılışı geldi aklıma.
Gözüm yanmaya başladığında kafamı iki yana sallayarak makyaj masama yöneldim.
Evet dün de ağlamış ve gözlerimin hala kızarık olmasını sağlamıştım. Gözümün altı sürekli o anıyı kabus olarak görüp uyanmamdan olsa gerek halka oluşmuştu.
Gözümün altına bir kapatıcı uygularken, gözümün üstüne ince bir eyeliner çekmiş gözümede ten rengi bir kalem çekip ağladığımın kanıtını ortadan kaldırmıştım.Bir rimel ve parlatıcı ile makyajımı bitirdim.
Kemerimle aynı renk küçük sırt çantamı aldım. Bunu dün Tuğba ile almıştık ama bunların farklı renk ve desenlerinden bir kaç tane daha almıştık. Araba ve ev anahtarınıda masamdan alıp odamdan çıktım.
Merdivene yaklaştıkça harika kokular gelince ister istemez hızlı bir biçimde aşağı inmeye başlamıştım.
Masaya bakınca gözlerimden kalp fışkırdığına yemin edebilirdim. Kaşarlı patetes mücverinden tutun pişi,börekler,gözlemeler masada hepsinden mevcuttu. Tuğba ellerine bir kaç tabak alıp bahçeye götürmeye başlayınca Ayşe Teyzenin yanağından öptüm.
-"Nerdesin kız sen, seni çok özledim." diye sitemle sordum.
-"Dur kız bak elimi keseceğim." Hadi bahçeye geç dedi ve kollarımdan kurtulmak için silkelendi. Bende masada duran birkaç tabağı alıp bahçeye doğru gitmeye başladım. O sırada Tuğba babamla sohbeti kurmuştu. Babasını özlediğini biliyordum. Açıkçası bayadır da ulaşamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Hece "AŞK"
Teen Fiction3 yıldır platoniği olan ve bir iddia uğruna kalbi kırılan bir kız Almira, Her daim yanında olan kendi kalbi kırık olmasına rağmen kalan sargılarını arkadaşına saran bir kız Tuğba, Yalandan nefret eden ve bu yüzden ailesinden kaçan asla pes etmeyen...