ÇD| 28. Bölüm "Ders"

3.5K 228 25
                                    

¤Pelinden¤

Dünün fırtınası dinmiş köşelerimize çekilerek kendimizi fiziksel olmasa bile ruhsal olarak girdiğimiz bu yorgunluktan biraz olsun ayırarak insan olduğumuzu hatırlamıştık.

Herkesin vardır düştüğü anlar. Dün hissettiğim şey tam olarak çöküntü, yorgunluk, bıkkınlıktı; belki de tükenmişlikti. Dün geceye nazaran bu sabah mutlu uyanmıştım. Hatta o kadar rahattım ki tek derdim beni yere düşüren Bernayla oynaşmaktı.

Berna kaltağına lügatımdaki bütün küfürleri armağan ederken bir yandan da ayağa kalkmaya çalıştım. Orospu evladı, yataktan düşürmek neydi ya? Sanırım düşerken ayağımın üstüne düşmüştüm, topallıyordum.

Topallayarak ayağa kalktığımda Gizem dağılmış saçları, uykusuzluktan kısılmış gözleriyle beni izliyordu. Zoraki bir gülümseme yolladım. Her ne kadar barış imzalamış olsakta onun şu an altında ezildiği düşünceleri, suçluluk duygusu hep bir yerlerde olup, bizim her zaman sırıtan Gizemimizi düşünceli biri haline dönüştürecekti.

'Gurur duy' dedi iç sesim.

Hayat o kadar saçmaydı ki sizin alakanız olmadığı halde yapılan tüm yanlışların yükünü size yüklüyordu. Öyle ki; İçimde tozu dumana katan deli gibi vaveylalar koparan Pelin bile artık bitkin düşüp dizlerini kırarak olacakları bekliyordu, o tükenmişti. Elimden kayıp gitmeye yeminli ipi, kan tutmuş avuçlarımla tutuyordum. Öyle zamanlar geliyordu ki bırakacak gibi oluyordum. Sonra İlknur bir gülümsüyor 'Ha gayret' diyerek daha sıkı tutuyorum o ipi. Gülüşlerini çalmaya hakkım yoktu.

Fazla dikildiğimi fark edip odadan çıktım. Karşı odadan çıkan Mertle göz göze geldiğimizde ayaklarım durdu. Kanımdan, canımdan biriydi, abimdi. Yıllardır şen şakrak bildiğim abim sanki 70 yaşındaki bir ihtiyar gibi durgundu. Kapattığım kapıya yaslanırken garip hissediyordum.

Benim gibi kahverengi saçlarını karıştırarak arkasında ki kapıya yaslandı. "Küçüğüm," dediğinde içim sımsıcak oldu. Uzun süredir böyle seslenmemişti bana. Her şey üst üste geldiğinden artık masum küçük bir kız değilde kötü kalpli, menfaatçi bir kız olarak görüyordum kendimi. "Nasılsın?"

"Yorgunum abi sen nasılsın?" Ona çok nadir 'abi' derdim. Ona muhtaç olduğum zamanlar, ona ihtiyaç duyduğum zamanlar dilimden kopardı 'abi' kelimesi.

"Neden gece uyuyamadın mı?" dedi benim 'Nasılsın?' sorumu es geçerek. Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Aldığım nefesi sitem ederek verdiğimde kaşları çatıldı.

Kafamı arkamdaki kapıya yasladığımda uzun kahverengi saçlarım omuzlarımdan belime döküldü. "Fiziksel değil ruhsal olarak yorgunum."

"Neden?"

"Büyümek zormuş abi." dediğim an dudaklarını buruk bir gülümseme kapladı.

"Büyümek çok zor küçüğüm."

"Nerdeydin o kadar zamandır? Başıma her gelen olayda seni istedim. Her canım acıdığında sıkı saran kollarını aradım. Seni çok özledim abi. O lanet olası telefonunu aradığımda artık bağışıklık kazandığım 'Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz' diyen kadını değil senin sesini duymak istedim. Nerdeydin sahi?"

Bakışları çıplak kemikli ayaklarına indi ama cevap vermedi, açmadı ağzını. "Benden uzaklaşıyorsun farkında mısın?"

Söylediğime karşılık başını hızla kaldırdı. Kaşlarını o kadar çok çatmıştı ki ondan korktuğumu hissettim. Ağzını açıp konuşacağı sırada kapı açıldı.

ÇILGIN DOSTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin