B-1 Kara belaya saplanmış beyaz kar küresiyim sanki arkadaş!

81 4 4
                                    

Arkamdan ardı kesilmeyen silah sesleri her seferinde zihnime işliyordu. Ben neden buradayım? Neden peşimde olan bir asosyamanyak yüzünden ormanın derinliklerine doğru kaçıyorum? Kendime bu soruları soruyan sanki kurtulabilecekmişim gibi. Nerede.. Son bir silah sesi ile beynimden vurulmuşa döndüm. Şurada bir şey düşünüyoruz değil mi? Saygısız piç! '' Nefes!?'' ne Nesef'miş arkadaş! Hadi tut ki ben olmadım, yok yani ne yapacaksın!? Git kendine başka bir Nefes bul Allah Allah ya! Son bir kez adımı bağırarak söylediğin de ormanda adım resmen yankılanmıştı. Tekrar söylesene, orman adımı söylüyormuş gibi oluyorda! Odun! Kulağım silindi şurada. Bakın silindi ama yanlış falan anlamayın. ''Ne var be, ne!'' diye çıkıştığım sırada ayağım sert bir cisime takıldı ve ben yer ile öpüştüm. Mükemmel oldu vallahi. Zaten bir bu eksikti ya! Alkış vallahi! Bir küfür mırıldanıp ayağa kalkmaya çalıştım. Aha, mükemmel! Allah'ım ayağım kırıldı galiba! Öf ya gitti ayağım. '' Biraz daha gidersen pusuya yatmış kurdun kuzunun akşam yemeği olacaksın'' diye alayla ses kulağıma gelince ayağımın acısı ile şu asosyamanyağın kulağımı silen sesi ile ağır ve upuzun bir küfür mırıldandım.

He gidebilcek durumdayım zaten! Olum kıpırdasam ayağım kopcak bu hala gidersen diyor! Bende ecelime susadım zaten! Sağol vallahi çok yardımcı oldun! Bu yılın altın portakal ödülünü sana veriyoruz! Çalıların arasından hışırtılar gelince bir çığlık attım. Lan y-yoksa, siktir! '' Y-yardım et!'' diye bağırdığımda tekrardan hışırtılar kulağıma ulaşınca korkudan neredeyse altıma yapacaktım! Gözlerimi kapatıp ölmeyi bekledim.

1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 -10!

Ölmedim lan! Gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda iki tane tavşan gördüm. '' Siz miydiniz? Ha tamam ya, aa kim korktu, ben mi!?'' diye kendi kendime konuşmaya başladım. Ama göya tavşanlarla konuşuyordum. Ruh hastası değilim. Bir anda nereden ortaya çıktığını anlamadığım gölge ile yerimden sıçradım. Türkiye de vampir olmaz sanıyordum! Kesin vampir! Yok lan koskoca Damon Salvetore'ın buraya gelecek hal- Görüş alanıma gri gözlü asosyamanyak girince bir 'oh' çektim. Damon olsa fena olmazdı aslında. '' Ne oldu lan sana? Bu tip ne?'' sinir ayak uçlarımdan saç diplerime kadar hücum edince yumruklarımı sıktım. '' Elinin körü oldu! Sana cevap vereceğim diye yeri boyladım! '' diye çıkıştığımda ofladı. '' Kadın milleti değil mi işte! İlla cevap verecek. Vermese ölür zaten!'' ölürüz tabi. Bu bizim kanımızda var, soyumuzda var, sopumuzda var yani. Şimdi atalarımıza ihanet mi edelim? Siz söyleyin yani. Beni kucağına almak için eğildiğinde iç sesim benden önce konuştu.

Höst!

'' Pardon?'' dedim ne yaptığını sormayı ima ederek. Ne yaptığını ya da ne yapmaya çalıştığını tabi ki biliyordum canım. O kadar da salak bellemeyin beni. ''Kucağıma alıp arabaya götüreceğim.'' dedi ve ayağa kalktı. Yalancıktan öksürerek, '' Ama istersen burada kalıp kurtların akşam yemeği olabilirsin. Kokunu almışlardır bile. Neyse gelmek istemiyormuşsun zaten sen benimde işim gücüm var. Hadi sana iyi akşamlar.'' dediğinde dehşet dolu gözlerle ona baktım. Ben alt dudağımı ısırken o yürümek için bir adım attığında o ayağını yakaladım ve koala misali bacağına yapıştım. '' Gitmee!'' diye küçük kız çocuğu gibi sızlandım. Ben olgun biri olmadığıma göre çocuk sayılırdım yani. Tamam kabul ben bir küçük kız çocuğuyum. İtiraz edersem ağzım yüzüm kayabilir. Benden ciddiymiş, olgunmuş, ebevynmiş falan asla öyle şeyler beklemeyin. Olmaz yani benden. Ben kendimi biliyorum da konuşuyorum. '' Bırakırsan'' diye rica ettiğinde (!) ben de onu kırmayıp bacağını bıraktım.

Bu arada bırakmasam fena olmazdı çünkü bacağı rahatmış ya! Koala mıyım lan ben? Çok konuşuyorum, kabul. Ama siz söyleyin haklı değil miyim? Beni kucağa aldığında cidden yorgun olduğumu anladım. Ee yani yaklaşık 2 saattir konuşuyordum. Ama ince ayrıntı olarak ekliyim; Bir asosyamanyak tarafından koşturuluyordum. Ve de ayrıyetten ayak bileğimi burktum. Yorgun olmam da bir sakınca yok ha? Ben onun köprücük kemiğini incelerken o bir şeyler söylüyordu. Durduğunda etrafa baktım. Yola gelmiştik. Araba cidden güzeldi. Araba markalarını bilmiyordum. Beni sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa güzelce bırakıp arabanın ön tarafından yarım daire şeklinde geçti ve kendi koltuğuna oturdu. '' Anladın mı beni?'' dediğinde ağzımdan tek çıkan şey '' Hı? '' idi. Çok kibarım değil mi? '' Diyorum ki, az önce söylediğim şeyleri anladın mı?'' ne söyledi lan bu? Ben bir şey mi kaçırdım? '' Ben senin söylediklerinin Çoğunu Duymadım Ki!'' dediğim de bana ters ters baktı. Bende tek kaşımı kaldırıp ona '' Ne bakıyon?'' der gibi baktım. Tır şoförü Sülo! '' Sağır mısın kızım sen!?'' diye bağırdığında yerimden sıçradım. Niye bana bağırıp duruyor bu ya! Sanki ben onu kaçırdı- Ana lan ben kaçırılmıştım değil mi!? '' He sağırım! Sen beni kaçırdığından beri sağırım! Sabahtan beri bağırıyorsun ama ben sağırım! Şuan mesela seni duymuyorum, çünkü sağırım!'' diye çıkıştığımda resmen tüm sinirim ile konuşmuştum. İmalı imalı konuşmuyorum çünkü tam tamına her şey gerçek! Kara belaya saplanmış beyaz kar küresiyim sanki arkadaş!

Trip.

Ellerimi göğsümde birleştirip kafamı cama yasladım. Trip ise trip değil mi? Tam olarak öyle. Farlardan dolayı gözüme kusursuz gözüken yol uykumu getiriyordu. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken kafam cama sertçe çarpınca gözlerimi açtım. Kırıldı kafam ya! '' Yavaş sürsene be! Kafam kırıldı be! '' kafamı ovuşturup içimden bir küfür mırıldandım. Kırıldı be! Kaşlarını çatıp bana baktı. '' Ne yapayım kavislerimi sökeyim lan, ne yapayım!?'' diye bağırınca gözlerimi devirdim. '' Bana uyar!'' dedikten sonra tekrardan kafamı cama yasladım ve uyuyabilmek için dua ettim. Göz kapaklarım kapanırken kendimi uykunun ellerine teslim ettim.

*


Çoğunu Duymadım Ki!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin