B-2 '' Bu baş belasından kurtulmak için can atıyorum!''

54 2 0
                                    

Gözlerimi açtığımda gördüğüm tek şey boş bir tavandı. Tavanın yanındaki lamba gözümü alınca gözlerimi bir kaç kez kırptım. Yataktan kalkın- lan ben en son arabadaydım! Üzerime bakınca geceliklerle olduğumu gördüm. Bu ne be! Bu, bu kadın işi olum! Elbise + gecelik ne ya! Pijama niye yok üzerimde! Kolalı pijamalarım nerede lan benim! Gözüm yanda duran çarşaflara takılınca almak için uzandım ve aldım. Bu arada benim ayağım burkulmuştu dün değil mi? Ayağıma baktığımda ayağım sargı bezi ile sarılmıştı. Ben bunca şey olurken uyudum mu? Ama 2 saat boyunca koştum uyumam normal bence. Çarşafı güzelce üstüme sarıp etrafı incelemeye koyuldum. Her yer siyah ve gri tonlarına hakimdi. Ben yeşil severim ama gri de ilgi alanımdır. Siyah desen pek hoşlandığım söylenemez çünkü hayatıma benzetiyorum ben siyahı. Çünkü benim hayatım kömür gibi. Biri seni yakmak için uğraşır. Sen yanarsın. Yanarsın. Sonra kül olursun. İlk baş siyahtın ama sonra gri. O yüzden sevmem siyah rengi. Çünkü o kötüdür. Çok kötü.

Gözüme bir resime takılınca daha iyi görmek için ayağa kalktım. Tek ayak üzerinde zıplaya zıplaya komidinin önüne geldim ve kendimi komidine yasladım. Elime aldığım resim bir aile fotoğrafıydı. Küçücük gri göz gülümsüyordu. Onu ilk defa gülümsüyor iken gördüm. O da bir resimden ibaretti. Zaten 6-7 yaşlarında anca vardı. Bu çocuk küçükkende karizmaymış yahu! Ön dişleri çıkmıştı. Komikmiydi? Evet ama karizma karizmaydı yani. Diğer kişilere baktığım da zarif, asil bir kadın dikkatimi çekti. Giydiği ince bir elbise onu olduğundan asil göstermeye yetmişti. Elbise adeta '' Ben pahalıyım! '' diye haykırıyordu. Röfle gibi gözüken kısa sarı saçları asilliğinin en büyük parçasıydı sanırsam. Damarları gün yüzüne çıktığı için yaşlı olduğu belli oluyordu. Ama en fazla 50 yaşında olabilirdi. Ve diğer kişi. Kusursuz bir yüze sahip bir adamdı. Giydiği takım elbise onu karizmatik göstermişti. Yüzüne daha dikkatli baktığım da ise onunda gözlerinin gri olduğunu gördüm. Demek babasına çekmiş bay asosyamanyak. Üç kişilik bir aile.. Her zaman hayalini kurmuştum. Ama annem yoktu. Aile resminin üstüne yanağımdan akıp giden yaş düşünce kapı açıldı ve yerimden sıçradım. Ve evet yine ayağım! '' Yeter be!'' diye bağırdığımda sesim boğuk çıkmıştı. '' Ayağımın kopmasını istiyorsan kibarca (!) söyleyebilirsin!'' diye bağırdığımda elimle göz yaşlarımı sildim. '' Kendi odama girerken senden izin mi alacağım!'' diye tepki gösterdiğin de gözlerimi devirdim. ''Ben nereden bileyim be senin odan olduğunu! Salak senin odan olduğunu bilseydim girerdim sanki! Keşke odayı kurcalasaydım. '' dedim. Ben niye buradayım ya!? Şu mal gecelik yüzünden çarşafla birleştim resmen! '' Babana çekmişsin!'' dediğinde gözlerim yuvalarından çıkacak duruma geldi. Ne dedi lan o. ''B-babam mı?'' diye kekeleyerek konuştuğumda gözlerim dolmaya başladı. Fotoğrafı yerine koyup gri gözlüye döndüm. '' Onun gibi insanlara dik başlı olarak yaklaşıyorsun. '' dediğinde sertçe yutkundum. Bu gurur verici bir şey miydi? Sanmıyorum. Anneme çekmeyi yeğlerdim. Babam... Beni bırakıp giden kişi o. Beni dayımın ellerine bırakıp siktir olup giden kişi o. Ona nasıl çekerim ben ya! '' Babam hakkında ne biliyorsun?'' dediğim de onun gözlerinin içine baktım. '' Her şeyi. '' dediğin de boğazımda oluşn yumruyu geri göndermeye çalıştım. Babamı benden daha çok tanıyordu. Canımın yandı. Ben iyahtan uzak durmak istesem de siyah yakınımdaydı. Beni buluyordu. Kendine gömüyordu. '' Anlat, lütfen'' dediğimde ele vermiştim herşeyi. Küçük bir kız çocuğu olduğumu görmüştü. '' Sana söyleyebileceğim tek şey, baban kötü biri Nefes. Çok kötü biri. Senin gibi saf bir kız çocuğu o adamın nasıl kızı olabilir anlamıyorum? Belki annene çekmişsindir. Sen annene benziyorsun belki ama sen onunda kızısın. Babasının kızı!'' dediğinde gözlerim buğulandı. Anneme mi benziyorum ben? İşte bu gurur verici. '' Gerçekten anneme mi benziyormuyum? '' diye sorduğum da gözlerimden yaşlar akıyordu. Ben annemi görmemiştim. Kokusunu içime çekmemiştim. Bir resmini bile görmemiştim. Ben ve anne kavramı bir birine o kadar uzak ki.. Bazen parka gidip boş bir banka oturup çocuklar ve anneleri izlerdim. Beni parka götüren bir annem olmamıştı mesela. Düştüğüm de yaramı öpecek bir annem olmadı. Annemin yerini dolduran bir babamda olmadı. Dayım desen, ne kadar yardım edebilir ki? Ne kadar annemin yerini doldurabilir ki? Ortada bir gerçek vardı. Benim ailem yoktu! '' Evet'' dediğini duyunca kendimi daha fazla tutamadım ve gerçekten ağlamaya başladım. En zayıf noktam annemdi. 19 yıl boyunca anne hasreti çekmiş bir kız çocuğuyum ben. Annem yok benim. Babam var ve yok zaten.

'' Ağlamayı kes, sulu göz '' dediğinde çarşafı yüzüme doğru çektim. Ağlmaka istiyordum, hem de hunnarca. Ağlamamak elde değil ki. Anneme benzediğimi ilk defa öğrenmiştim. Ve dayım hiç öyle bir şey söylememişti. Aşk olsun dayı! Bu arada benim dayımı aramam gerekiyor ama telefonum evde kaldı. Ellerimle göz altlarımı silip gri göze döndüm. '' Telefonunu kullana bilirmiyim? Dayımı aramam gerekiyor. '' bu arada dayıma ne diyeceğim ki ben? ' Dayı ben kaçırıldım beni merak etme ' falan mı? '' Ya da boşver. Ne diyeceğim ki? Kaçırıldığımı falan mı?'' diye kendi kendime konuştuğum da tek kaşını kaldırıp bana baktı. '' Bana yardım etmelisin. '' dediğinde ona ters ters baktım. Aklıma gelen bir fikirle içimdeki tilki dans etmeye başladı. '' Bak, eğer sana yardım etmemi istiyorsan, şimdi bana adam akıllı düzgün bir kaç kıyafet getiriyorsun ve beni bir kafeye götürüyorsun. Ne söyleyeceksen orada söylüyorsun. Anlaştık mı? '' dediğimde gözlerinin içine baktım. Gözlerini devirip bana baktı. '' Az centilmen ol bence '' dediğimde içimdeki tilki kıs kıs gülüyordu. '' Geceliklerin güzeldi bence'' dediğinde bacağına bir tane vurdum. '' Ya bana ne ! Ben kolalı pijamalarımı istiyorum! '' diye tutturduğum da derin nefes alıp verdi. '' Of be, of! '' diyerek bana döndü. '' Senin böyle olduğunu bilseydim bırak kaçırmayı adını bile ağzıma almazdım!'' dediğinde ona döndüm. '' Hıhı çok biliyon sen! Ben mi dedim lan sana beni kaçır diye!? Şuan ne güzel evimde oturup Egemen ve Ceren ile kola içmiş olacaktık! Ama sayende burda seninle didişiyorum! Çok güzel yemin ediyorum, çok güzel!'' diye çıkıştığım da ikimizde gözlerimizi devirdik. '' Ben sanki seni kaçırmaya çok meraklıydım anasını satayım! Hepsi o adi baban yüzünden!'' babamla ne alakası var ya! Kafam allak bullak oldu yemin ediyorum! '' Aldın bir kere katlanmak zorundasın bu baş belana!'' diye cevap verdim ona. Ben az önce kendime baş belamı dedim lan? '' Bu baş belasından kurtulmak için can atıyorum!'' dedi. Bu cümleyi hatırlıyorum.

Tam 15 sene önce. Ben daha 4 yaşındayken, babam dayımla konuşuyordu. Ben tek elimde ayı ile onları izliyordum. Babamın gürleyerek söylediği cümle tam olarak başımın içinde dönüp durmuştu. '' Bu baş belasından kurtulmak için can atıyorum!'' bunu bana söylemişti. Onun bağırması ile korkudan oyuncak ayımı yeri düşürmüştüm. Tüm vücudum titrerken ben yere düşmüştüm. Bu cümle ve bu anı tam olarak taşlara 7 yaşında oturmuştu. Tam 3 sene sonra anlamıştım babamın benden kurtulmak isteyişini. Zaten babamı o cümleyi kurduktan sonra görmemiştim. Eski evimiz, hala eski evimiz kalmıştı. Bir keresinden dayım uyuyakalmıştı. Bende o evin anahtarını bulup evden çıkmıştım. Bu arada üzerimde kolalı pijamalarım vardı. Evin önüne geldiğimde derin nefes aldım. Gözümün önünden bir sürü anı geçiyordu. Kapıyı açıp odaları gezmeye başladım. Yatak odasına girdiğim de gözümün önünde canlanan görüntü.. Ve onların kalıntıları. İp , babamın içki bardağını sıktığı için elinde patlayan bardak kırıntıları ve kan.. Ne olduğunu az çok tahmin etmişsinizdir. İntihar, ölüm ve bir adamın arkasından nasıl acı çektiği. O ev hala böyle kalmıştı. Temizlenmemişti. Hiç bir şeye dokunulmamıştı. Yıllar sonra ilk defa o evi ve iğrenç görüntüler beynimde oluşunca çok kötü olmuştum. O evin içinde ise aynen şu ses yankılanmıştı. '' Bu baş belasından kurtulmak için can atıyorum!'' 

Çoğunu Duymadım Ki!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin