5.Bölüm~NOT MESELESİ

477 155 73
                                    

    ∞∞∞∞∞ 

 ''Elime aldığım cam parçalarını avucumun içerisine iyice hapsettim. Hissettiğim acı tüm hücrelerime dolarken alt ve üst göz kapaklarım birbirlerini bir mıknatıs edasıyla sıkıca çektiler ve gözlerimi yumdum. Hiçbir acı kalbimdeki acıyla bir değildi. 

 Koluma doğru süzülen kan damlasına bakarken nefesim ondan bir an önce kurtulmak ister gibi ve sanki son doğum günü pastama üflediğim şekilde kanın üzerine üfledim. Böylece kan pıhtısı daha da büyüdü ve koluma yayıldı. Kan kırmızısı... Kırmızının en acılı, en berrak ama bir o kadar korkutucu tonu...

Gözlerim bedenimde dolaşıyor bu sefer de. Her yerimde tarifi olmayan izler. Dudaklarım boğazımdan ısrarla gelen iniltiyi bastırmaya çalışıyor. Ağlamak istiyorum ama bir damla gözyaşı süzülmüyor yanaklarıma.''

  ∞∞∞∞∞   

  Behiç odadaki tek boş sandalyeye otururken bana 'Ne işin var burada?' diye fısıldadı. Hayır işini yapacağımız ortaklarımızı ben yakından tanıyordum ama onlar beni daha önceden ne görmüşlerdi ne de tanıyorlardı. Behiç'in tepkisi de bu yüzdendi. Yurt dışında işi yürütürken kiminle çalıştığımdan haberdardım. İşin yönetimi ilk Derin'e aitti ama Derin benim hayır işi projelerinden hoşlandığımı bildiği için bana devretmişti. Yani diğer şirket sadece Derin'i tanıyordu. 


 Benim şaşkınlığım ise bugün için değildi. Behiç'i ilk gördüğüm zaman fazlasıyla şaşırmıştım. Biz her yerde karşılaşabilirdik. Bu, bugün olduğu gibi şirket olabilirdi. İş yeri dışı bir mekanda da Behiç'i görebilirdim.  Asla ama asla tahmin edemezdim onu benim özelimde görmeyi. Pek bilinmeyen, kuytu köşe bir yerdeydi 'Gülsade Sokağı' ama manzarası insanı büyülüyordu. Orada olduğum anlarda zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyordum. Kendimi keşfediyordum sanki annemin sokağında, her gidişimde yeni şeyler katıyordum benliğime. Nasıl bulmuştu acaba burayı?

•••••

'Yarın, akşam yemeğinde devam edelim o zaman toplantıya. Uyar mı sana Elizya?'  diyen Melih Bey'i kafamı sallayarak ve gülümseyerek onayladım. İyi ki bana resmi bir şekilde seslenmemişti. 'Tam zamanında Derin ile orada olacağız.' diyerek Melih Bey'e elimi uzattım. Tokalaşırken göz ucuyla Behiç'e bakıyordum çünkü bana baktığı o kadar belliydi ki. Bilerek miydi bu bakışlar, yoksa bu çocuk çaktırmadan bakma yeteneği gerçekten yok muydu? Son kez yalandan bir tebessüm yerleştirdim yüzüme ve selam vererek arkamı döndüm.

 Saatler sonra, henüz toplantı bittiğinde odadan kendimi nasıl atacağımı bilemedim. Aynı yerde uzun süre kalamıyordum ve  buna zor bile dayanmıştım. Derin ile beraber eve dönmeyecektik. Arabanın anahtarlarını ona vermiştim ve gelirken yaşadığım hissi bir de giderken yaşamayı hiç istemiyordum.

 Asansörlerin bulunduğu koridora doğru ilerledim. Etrafımı incelemeye devam ederken asansör kapısını gördüm ve asansörün üzerinde kaçıncı katta olduğunu gösteren tabelaya baktığımda, kesinlikle bugün gelmeyeceğini anladım. Merdivenler hemen asansörün yanındaydı ve en sevdiğim şekilde merdivenlerden hoplaya zıplaya inmeye başladım. İndikçe iniyordum ve bir türlü bitmiyordu. Şirkete gelmeyeli epey olmuştu. Mimari açıdan ciddi anlamda değiştirmişlerdi. Değişen bir tek ben değilmişim meğer. Zaman durmadan kum saatinin kumları gibi akıp gidiyordu sonuçta. Bir salise bile geri alamadığımız zamanı değerlendirmek, kendimizi değiştirmek güzeldi. Tam değişemezdik hiçbir zaman. Geçmişten kırıntılar bizim peşimizi kolay kolay bırakmazlardı.

Koca şirkette değişmeyen birkaç şey de vardı. Mesela her kat su mavisi olan annemin en sevdiği renkle boyalıydı. Duvarları, annemin çizdiği resimler süslüyordu. Burayı benim için güzel yapan tek şey de annemden kalan izlerin var olmasıydı. Her katın ayrı bir kokusu vardı ve hepsi annemin özel olarak seçtiği kokulardı.

SONSUZLUĞUN SONUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin