Bölünen Güç

56 2 0
                                    

27 temmuz 1798, Kahire Mısır

Napolyon Bonapart komutasındaki 12 bin kişilik Fransa ordusu, Piramitler savaşı'nda 30 bin kişilik Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratmıştı.
Savaşın gelişimi şöyleydi.

Türk ordusunun yalnızca 3500 kişilik düzenli yeniçeri birliği vardı.
Geri kalan birlikler eyalet askerleri ve Arap aşiretlerinden toplanmıştı. Modern Fransız ordusu karşısında yeniçeri sistemi ancak bir saat dayanabildi.
Daha uzun menzilli olan ve daha isabetli atış yapabilen Fransız topçuları karşısında etkili olamadı.
Sonuçta Osmanlı ordusu 7 bin ölü verdi ve tamamen dağıldı.
Savaşı kazanan Napolyon kahire'ye muzaffer bir komutan olarak girdi.
Napolyon savaş sonrası değerlendirme yapmak için toplantı tertip etti.
Toplantıya savaşın en önemli ganimeti olan, efsanesini bir çok defa duyduğu ve inandığı kılıcıda yanında getirdi.
Gururlu bir şekilde söze başladı,
"Bu gün beyler sadece bir savaş kazanmadık öyle bir güç elde ettik ki bu güç ile önümüzde kimse duramayacak, mısır seferimiz başarıya ulaşmıştır.
Bundan sonrasında suriye'ye ilerlememizin anlamı yok ancak Eta Jenero meclisi ilerlemizi istiyor.
Onlara göstermelik bir sefer tertip edeceğiz, ardından bir an önce avrupaya dönerek zaferlerimizi kazanacağız.
Beyler güç artık bizde, bu güç sayesinde avrupayı dize getireceğiz."
Generaller ve kurmaylar hep bir ağızdan
" Avrupa'yı dize getireceğiz!" diye bağırdılar.

* * *

2016, Pentegon ABD
ABD savunma bakanı stresli bir şekilde masada oturuyordu.
Elindeki kalemle masada tık tık sesleri çıkartıyordu.
Masada bulunan toplantı üyeleri garip bir tedirginlik ile birbirlerine bakıyorlardı.
Nihayetinde beklenen adam kapıdan giriş yaptı. Herkes bu adamın kim olduğunu düşünüyordu.
Adam kahverengi eski ama değerli bir kumaş olduğu belli olan bir ceket giyiyordu.
Orta boydan birazcık uzundu, göbeği yok ancak iri bir vucudu vardı. Dudakları ince, yanakları hafif içine çökmüştü, kahverenginin kapalı bir tonunda gözlük takıyordu.
Gözlerin kendisine çevrilmesinden hiçte rahatsızmış gibi durmuyordu. Kendisinden emin bir şekilde adımlarını atmaya başladı. Yerine oturdu. Savunma bakanı
" Baylar bugün buraya bizi ve dünyaya tehdit oluşturabilecek bir konu hakkında görüşmek için toplandık. Fazla uzatmadan sözü profesöre bırakıyorum, evet bay David sizi dinliyoruz"
Profesör elindeki belgelere bir göz attı ardından gözlerini masadaki ciddi bir durum olduğunu sezen meraklı bakışlara çevirdi.
"Evet, öncelikle sizlere anlatacağım şey boş bir hikaye gibi gelebilir, ancak ömrümü bu araştırmalara adadım ve bulduğum sonuçlar beni olayın doğruluğuna oldukça inandırdı.
Sizlere Herodotos'un başka bir yerde bulamayacağınız sözleriyle başlayacağım, olduğu gibi okuyorum
- Babil kralı bir gün,karanlık güçlerin emrine çalışan bir rahipten kendisini yenilmez kılacak bir şey vermesini istemiş, rahibin ölüm tehlikesi ve karanlık güçlerin insanlar aleminde güçlerini göstermek istemesi sonucun da krala istediğini vermiş, bir kılıç dövmüşler ve bu kılıcı kutsamışlar.
Bu kılıcın gücü insanlara yenilmezlik yanında belada getiriyormuş, Bu kılıcın bugün perslerin elinde olduğunu ve onlara faydanın yanında sahiplerine kötülüğü bulunduğunu duydum-
Heredotos'un bu hikayesinden etkilenen yunanlılar kılıcı ele geçirmeyi bir şekilde başarmışlar ve Büyük İskender komutasında persleri tarihe gömmüşler.
Bu kılıçtan bir çok kişi bahseder ve gücün sırrına erdiklerini söyler. Romalılar, Attila, Vikingler,Selçuklular, Moğallar, Çinliler, Selahaddin, Babür şah, Osmanlı, Şarklen, Napolyon İngilizler ve hatta Hitler...
Bu kılıcın onları yenilmez yaptığını söylüyorlar."
Toplantıda bir kaç kişinin gülüştükleri duyuldu. Profesör ciddiyetini bozmadan
"Beyler anlattıklarıma inanmıyo olabilirsiniz ancak sizi temin ederim bu kılıçtan söylediklerimin hepsi bahsediyor."
Toplantıda bir kişi söz almak istedi savunma bakanı ona söz verdi.
Söz alan kişi alaycı bir şekilde konuşmaya başladı
" Profesör korkarım ki kendinizi fazla kaptırmışsınız, bize şuan bir efsanenin doğru olduğuna ve buma inanmamızı bekliyorsunuz.
Öncelikle Herodotos'un hikayeci tarihçiliğinde bir çok yanlış olduğunu herkes bilir ve her ne hikmetse tarihte önemli kişilerin ve devletlerin bu kılıca sahip olduğunu söylüyorsunuz. Ayrıca sorabilirm bir kılıç nasıl bu kadar el değiştirebiliyor acaba" dedi ve suratına alaycı gülüşü kondurdu
Profesör gayet sakin bir şekilde anlatmaya başladı.
" Öncelikle bu kılıç sırf önemli olduğu için bu kişilerin eline geçmiyor, Bu kılıç onların eline geçtiği için önemli kişiler oluyorlar. Ve evet haklısınız bir kılıç nasıl bu kadar el değiştirebilir. Bunun cevabı ise şurada Büyük İskender kılıcın verdiği başarıların yanında kötü şerrini de erken ölerek tattı. Büyük İskender öldükten sonra generalleri arasında toprakları yanısıra kılıcıda böldüler. Böldükleri kılıcın parçalarıyla kendilerine yeni kılıçlar yaptılar.
Dört kişiydiler ancak kılıcı beşe bölmüşlerdi. Her biri bir tane aldı ve birinide iskenderin mezarına koyuldu."
Savunma bakanı söze dahil oldu.
"Baylar bu kılıcın parçalarının beşide bu gün kayıp. En son kimlerin elindeydi bunu dahi bilmiyoruz. Bana kalsa bu kılıcın peşine hiç düşmezdim,
yenilmezlik yanında kötü şans getirdiğini de hesaba katarsak.
Ancak bu kılıcın peşinde olan başka kişiler ve devletlerde var. Onlarda bulunacağına bizde bulunması daha iyidir. Özelikle başkan bu konu hakkında bizden bir şeyler bekliyor.
İnanıp inanmamanız umrumda değil sadece şu lanet kılıcı elimize geçirelim. Ve başkanın kesin emri, bu konu çok gizli tutulmalı. Bir an önce bana şu Babil'in kaosu'nu getirin " dedi.
Salonda bir sessizlik hakim olmuştu. Herkes konunun önemini anlamış gibi duruyordu.

GÜCÜN SIRRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin