Yavaşça gözlerimi araladığımda lacivert renk, yıldızlı tavanıma baktım. Yine saçma sapan bir rüya görmüştüm, rüyalar aslında hep saçma sapan olur, rüyamın sadece aşırı küçük bir kısmını hatırlıyordum. O kısmı da ben intihar ederken beni bir anda durduran ve en az benimki kadar koyu olan gözlerle buluşmam.
Hani insan bazen rüyasında hayalindeki erkeği yaratır ve davranışlarını kendine göre uyarlayıp ,rüyasındaki erkeğe aşık olur ya. İşte ben de tam o kafadaydım bazı zamanlar, çok rüya gören bir insan değilimdir ama gördüm mü de tam görürdüm açıkçası. Yani saçma ötesi.
Rüyamın etkisinden çıkmam bir günümü bile almayacaktı galiba çünkü alt tarafı bir rüya değil mi?
Yataktan yavaşça doğrulmamla beraber, siddetli baş ağrım kendini kolayca ifşa etti.
Polar sabahlığımı giyip sabahlığımla takım olan yumuşacık panduflarımı giyip, merdivenlerin basamaklarını teker teker ve yavaşça indikten sonra direkt olarak buzdolabına yöneldim ve ağrı kesicimi bir su ile beraber miğdeme indirdikten sonra giyinmek için tekrar odama çıktım. Şimdi siz büyük ihtimalle bu kızın anası babası yok mu diyorsunuzdur o yüzden ben bu soruyu hemen cevaplıyorum;
18 yaşımda okuluma yakın bir eve çıktım ve en yakın arkadaşım Sude ile birlikte yaşıyorum . Annem ve babam eve çıkma konusunda ne kadar buna karşı çıksa da annem bu durumu kurtarmıştı ve babamı ikna etmişti
ha bu arada benim adım Zeynep .Şanlı ailesinin biricik göz nuru Zeynep Şanlı'ydım ben.
Böyle anılmayı hiç sevmesem de birtürlü katlanıyordum işte bu duruma.Kıyafet dolabımdan siyah yüksekbel bir pantolon ve yüksekbel pantolonumun iki parmak üstüne gelen yani tenimin bir kısmının gözüktüğü boğazlı bir kazak giydim. Aynanın karşınına geçip, koyu kestane renginde olan saçlarıma ve yüzüme baktım. Saçlarımın dipleri, yıkanıp yattığım için hala azcık ıslaktı ve büyük ihtimalle başım da bu yüzden ağrıyordu. Yüzüm de bembeyaz gözüküyordu. Kendime çeki düzen vermem gerektiğini anlayıp hemen makyaj masamın yüksek sandalyesine oturup tarağımı elime alıp saçlarımı taradım ve küçük makyaj çekmecemi açıp içinden şeftali tonlarında allığımı, rimelimi ve çilekli az renk veren parlatıcımı dışarı çıkarıp ilk allık fırçamla şakaklarımın altına, alnımın kenarlarına yani saç diplerime ve çok ama çok az da boynuma uyguladıktan sonra aynaya baktığımda yüzümdeki solukluğun yerini tatlı bir pembeliğin büründüğünü gördüğümde memnuniyetle gülümsedim. Rimelimi alıp belli belirsiz uyguladıktan sonra son aşama olarak çilekli ve açtığımda bile bütün odayı kokutabilecek kadar güzel kokan parlatıcımı açıp fırçasıyla dudaklarıma azıcık sürdüm ve sanırım güzel görünüyordum. Saçıma güzel dağınık bir fransız örgüsü yaptım ve çiçek kokularının ağırlıklı olduğu parfümümü elime alıp birkaç kere sıktıktan sonra artık hazır olduğumu fark ettim. Sadece çoraplarım eksikti çekmecemden tekrar siyah renkte bir çorap çıkarıp giydim. Merdivenlerden aşağı inip salonda prizde olan telefonumu şarjdan çıkarıp montumun cebine attıktan sonra ayağıma Siyah Superstar'larımı giydim. Anahtarlarımı çantamın ön gözüne koyup fermuarı kapattım gözlüğümü de başıma taktım artık tamamen hazırdım kapıyı arkamdan çektim ve garajdaki motoruma doğru hareket ettim. Şu anda okullar 15 tatile daha yeni girdiği için çok rahattım ve rahat rahat hareket edebiliyorduk.
Garaja girdiğimde motorumun yanındaki kastkımı saçlarımı bozmamak için özenle başıma yerleştirdim.Gerçi saçımın dağılması da pek umrumda değildi de herneyse.Anahtarımı motora takıp garajın kapı kumandasıyla kapıyı açtım ve çıktım. Garajın kapısı tekrar kendi kendine kapandığında ise gönül rahatlığıyla yola koyuldum. Motor yarışınının olacağı alana vardığımda direkt Sude'lerin oturduğu yere yöneldim ve yerdeki armut pufa, kendimi rahatlıkla bıraktım. Daha doğrusu oturamadım desem daha doğru olur çünkü ben tam oturmak üzereyken başka bir çocuk oturmuştu ve bir anda kendimi o çocuğun kucağında buldum. Yüzüm kızarmamıştı çünkü her utandığımda yüzü kızaran diğer kızlar gibi değildim, onun yerine aşırı sinirlenip arkamdakine bağırıp çağırırdım çünkü Zeynep Şanlı olmak bunu gerektirirdi. Şoktan kurtulup etrafıma baktım ve Sude ,Emre ,Elfin, Damla ve Deniz gözlerini pörtletmiş ağızları açık bir şekilde bana bakıyorlardı.
Kendimi bu durumdan kurtarma zamanı geldiğimde ayağa kalkıp hışımla arkama dönmem bir olmuştu.
Genç adamın lacivetin en koyu olan tonundaki gözleri gözlerime ifadesizce bakarken sabahki rüyamı düşünmeden edemedim açıkçası. Çünkü bu gözler rüyamda gördüğüm gözlerle tıpatıp aynıydı. Koyu laciver aynı gökyüzü gibi, yani huzur bulduğum yer gibiydi onun gözleri.
" Sen de kimsin ayrıca, benim yerime oturma cesaretini nereden bulduğunu hemen açıkla bana!! 5 saniyen var." dedim. Çünkü kızmıştım düşüp kafamı da yarabilirdim her ne kadar büyük ihtimalle yarmazdım ama neyse havamı bozmayın. 😎 (ego tavand çsödös-multide Ego var)
"Ü-üzgünüm" dedi buruk bir sesle karşımdaki genç adam.
"Haa öyle mi? üzgünmüş, hah.
Bildiğin bilerek çekip oturdun oraya şimdi de üzgünüm diyorsun ne fayda?" dedim. Bariz bir şekilde sinir olduğum doğruydu ama çocuk cidden buruk ve çekingen bir şekilde bana bakıyordu."Bilerek yapmadım!!" dedi genç adam kesin bir sesle.
Masadakiler aynı anda bize bakıp koro halinde, "Abarttınız ama, yeter artık kendinize gelin!" dediler.
Son olarak " Birdaha olmasın,lütfen" deyip kestirip attım ve kendime gidip yeni bir puf buldum onu sürükleyerek, hasırdan yapılmış olan masa gibi şeyin yanına koyup kendimi pufa atmam bir oldu.
Açıkçası kalkıp bana yer verip kendine bir puf bulmasını istemiştim içimden ama o tenezzül bile etmeden duygusuz ve hasta gibi yüzüme bakmaya devam etti ta ki Damla masadaki ölüm sessizliğini bozana kadar;
"Tabi siz birbirinizi tanımıyorsunuz, Zeynep bu Ayaz" dedi tartıştığım lacivert gözlü genç adamı gösterip.
Ben de tepkisiz kalıp 'yabani' diye anılmadan önce Elimi Ayaz'a uzatıp "Ben Zeynep" dedim.
Ama o elimi tutmaya tenezzül bile etmeden "Az önce Damla söylerken duymuştum" dedi ifadesiz bir şekilde yüzüme bakarak.
Açıkçası ilkokulda olsak sınıf hep bir ağızdan"Ooooo' demeye başlardı ama adı üstünde, İLKOKULDA.
Ama ona anında nefret dolu gözlerle bakarak "Sana alttan alıp, saygılı olanda kabahat" dedim ve önüme dönüp kızlarla geleneksel whatsapp grubumuzdan mesaj yazdım ve kızlara telefona bakmaları için 'anne bakışları temalı' kaş göz yapıp gruba bakmalarını sağladım.
Ben=Şu çocuğu dövmeme izin var mı kızlar?
Sude=Sana bırakıyorum ama onu yeteneğinle de dövebilirsin unutma.
Damla=Sana katılıyorum Sudeaşkım.
Elfin=Bence dövebilirsin ehejdhshejs.
Ben= Elfin toprağım,bacım 2-1 oldu sonuç.
Elfin=Bir türk olarak benim de ihtiyaçlarım var. En önemlisi de kavga izlemek.-dedi ve tüm grup sırayla sövmeye başladı-
Deniz= Elfin terk et burayı çabuk.
Ben= Deniz ulan senin aşireti bacıları grubunda ne işin var.
Deniz Gürel gruptan ayrıldı
Telefona bakıp aptalca sırıttıktan sonra. Telefonumu arka cebime tıkıştırdıktan sonra ayağa kalkıp soran gözlerle;
"Eee, başlamıyor muyuz artık?"Damla ve Deniz aynı anda AYNI ANDA " Daha 5 dakikamız var kalkıp bir ısınma turu atma vakti geldi" dediler ve birbirlerine bakıp utanarak güldüler ve kafalarını yere eğdiler.
Birbirlerinden hoşlandıklarını Damla'yı ve Deniz'i tanıdığımdan beri biliyordum.
Motoruma ilerleyip bordo gri kaskımı takıp yavaşça Harley'ime binip anahtarı taktım ve etrafıma bakındım ve mavi gözler bir anda ağzımın yavaşça aralanmasını sağladı...
*******
Evet arkadaşlar sizce bu bölüm nasıldı olabildiğince hızlı ve uzun yazmaya çalıştım o yüzden bir hatam varsa lütfen mağruz görün beni. Sizi seviyorum❤5+ Yeni bölüm gelir.
♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Kıyısında
JugendliteraturBaşkalarının hayatına kendi hayatından çok değer veren bir kız. VE Aşırı derece kendine güvensiz ama aynı zamanda kişiliğine tamı tamına bir zıtlıkta ukala, geveze ve duygusuz bir erkeğin; hayata tutunmak yerine birbirlerine tutunduğu bir hikaye...