Bölüm 8

4 1 0
                                    

Her yer duman kokmuştu. Pastanelerde sigara kullanma kuralı kalkmıştı. Kahveler bile sigara kokuyordu. Ne kadar rahatsız edici olsa da tadı bozulmamıştı.

Caitlyn ile merkezdeki bir pastanedeydik. İnsanların dedikodusunu yapıyorduk. Genelde Caitlyn pastaneye giren kızlar hakkında sözler söylemekle meşgul.

'ayy! Şu kız kırmızı stilettoyla mor elbise giymiş! Varoşlukta zirve!' burnunu kırıştırmıştı. Kıkırdamamak için zor duruyorum.

'sen gül. Bu arada Angel okulun favorisiyle birlikte' yine bir şeyler anlatmaya başlamıştı. Yarı kulakla onu dinlerken kapı açıldı zil çalmaya başladı. Bu seferde içeri giren çocukla ilgili yorum yapmaya başladı. Anlattığı kadar var mı diye bakmak için arkamı döndüğümde girenin Eric olduğunu gördüm. Üstünde hala aynı giysiler vardı. Kolları gergindi yada hep böyleydi. Barmenin yanına gitti ve bir kadeh istedi. Tezgaha dirseğini koydu. Başını yana çevirmeden sırtımı döndüm. Ne diyecektim? 'aaa sen beni sabah kurtaran adamsın' demek fazla abartı olurdu. Ama sabahtan beri soramadığım soruyu sorabilirdim. Orada neler olduğu...

Caitlyn'e döndüm 'birini gördüm 2 dakikaya gelirim' dedim. Onay vermesini beklemeden hızla ayağa kalktım. Soru sorarsa düşünürdüm. Sonra yüzü duygusuz, umursamayan bir adama böyle soru sormanın aptallık olduğunu anlardım. Ayağa kalkmadan da aklıma bunlar gelmişti. Umursamak istemiyordum. Bar bölümüne geçtiğimde çok geçti. Her şey aklımı kurcalıyordu.

Yanına dirseğimi koyup bir kadeh la extremena Black Berry söyledim. Adam kadehimi özensiz hareketlerle doldurup önüme koydu. Bir yudum aldım ve sıcak, öfkeli içeceğin boğazımdan geçmesini bekledim. Öksürmemiştim. Ailemle gittiğim her yerde öksürmeden içemezdim oysa.

Eric bana sertçe bakıyordu. Ne yaptığımı merak ettiğine emindim. Ben de ediyordum. Ne yapıyordum ki. Adam bir daha yanıma gelme demişti. Kadehten bir yudum daha alıp ona baktım. Gözleri simsiyahtı ya da ben fazla kaçırmıştım. Sırtımı dikleştirip toparlandım. Sonra yine ona döndüm. Hala bana bakıyordu.

'bakma yarışması düzenlemiyoruz.' dedim

'senin aklın nerde? Az önce ölümden döndün ve hala sokaktasın' dedi. Bunları alay eder gibi söylemişti. En azından örtülü bir şekilde. Yüzünü okuyamasam da sesi ele verecek şekilde tasarlanmıştı.

'niye ki? Bütün kızlar ölümden döndükten sonra eve mi kaçar?'

'genel olarak'

'kötü haber. arkadaşımla dışarı çıktım' sesini taklit etmeye çalışmıştım. Beklediğimden de iyi olmuştu. Yüzünü buruşturdu ve içkisinden bir yudum daha aldı.

'ne istiyorsun?'

'dedi duygusuz çocuk.' Bana dik dik bakmaya başlayınca konuma geçtim 'orda neler oluyordu?'

'seni ilgilendirmez. Sadece sabah kimse ortalığa çıkmamalıydı.'

'niye yeni kanun filan mı?' dedim. Nedenini bilmememe rağmen bir şey onlara acımamı sağlamıştı. Sabah dışarı çıkamamak işe gidememekti. Belki bu yüzdendi.

'seni ilgilendirmeyeceğini söylemiştim.' İnatla söylememek için direniyordu. Sanki bir demiri eritme çabası içindeydim. Boşu boşuna. Ama durmayacaktım gerekirse 1.538 °C ye kadar gelirdim. Kaşlarımı yine kaldırdım. Kafasını çevirdi. İçki bardağıyla oynamaya başladı. Bir büyük yudumla kadehini bitirdi. Barmene işaret edip yenisini istedi. Sonra bana döndü.

'karışıklık çıktı ve sabah her kim orada olursa idama mahkum edilecekti. Nereden olduğu önemli değildi.'

İDAM kelimesi kulaklarımda çınlıyordu. İçimdeki öfkeyi püskürtmemekte zorlandım. İşe de yaramamıştı. 'insanları idam etmek mi? İnsanların özgürlüklerini kısıtlayıp hayatlarını elinden alarak mı orayı yönetiyorlar! Çok saçma! Birilerinin yaşayıp yaşamamasına karar verilmemeli.' Son sözleri sözüm onlara kin ve utançla söylemiştim.

'senin gibi yer cücesinin son söyleyeceği şeyler'

'birincisi ben yer cücesi değilim ikincisi hakkımda bilmediğin bir şey.' Tam gözlerinin içine baktım. Karanlık, çözülemeyen, düğüme dönüşmüş gözlerine.ve uzun zamandır dile getirmediğim, düşünmediğim, beni gören kimsenin düşünmeyeceği şeyi söyledim. Uzun zamandır inanmadığım bu sabah inanmaya başladığım şeyi. Bir şeylerin değişeceğini zannetmiyordum ama ailemin malında gözümün olmadığını bilmesini istiyordum. 'EVLATLIĞIM. Gerçek ailem o bölgede yaşıyormuş. Şimdide onları arıyorum. Bu yüzden oradaydım.' O dediğim tabi ki de son çemberdi. İnsanların herkese ön yargı ile yaklaştığı bölge. Yoksul Bölge. Aileme gelince de kimse onlardan bahsetmezdi. fotoğraflarını yada neden öldüklerini bilmiyordum. Açıklanmayan-açıklanamayan- sonsuzluk gibiydi.

Cebimde bir şeyin öttüğünü duyduğumda Eric'teki afallamanın keyfini çıkarıyordum. Arkamı dönüp telefona bakınca abimin aradığını gördüm.


BölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin