Bölüm 9

4 1 0
                                    


Küf ve nem. Aynen böyle kokuyordu. Bunaltıcı bir sıcak vardı. Kafese kapatılmış bir kuş gibiydim. Kaçacak yerim yoktu. Etraf kapkaranlıktı yada gözlerim bağlanmıştı. Tercihim ikinci seçenekti. Kollarım ve bacaklarım uyuşmuştu. Beni buraya kim getirdiyse uzun zamandır bağlı tutuyor olmalıydı. Doğrulmaya çalıştım ama beceremedim. Beceriksizdim zaten. Hayatımda neyi becerdiğimi hiç bilememiştim , neden yaşadığımı merak ediyordum. Ellerimi çözmeye çalıştıkça bileklerim daha çok acıyordu. Etrafın sıcak olmasına rağmen ürperdim. Kollarımın bağlı olmasından, küf kokmasından, göremememden, efsane yüzünden değildi. Ağzıma bir şey sokuyorlardı. Yuvarlak büyük bir şey. Direnmeye çalıştım. Ama bileklerimi acıtmak dışında pek yararı olmuyordu. Sonunda pes ettim ve kaderimin akıp gitmesine izin verdim. Hafif oynattıklarında ağzıma ılık ama ağzımdaki berbat tadı giderecek aynı zamanda mineralli olduğu anlaşılan sıvı damlatıldı. SU. En sonunda birileri sıvıya ihtiyacım olduğunu anlamış gibiydi. Sevinmem için erken olduğunu anlamama az kalmıştı. sıvının içinde farklı bir tat vardı. Mineral olmadığına gayet emindim. Birkaç saniye geçmeden yayılmıştım zaten. Çok geçti. Bu aldığım en ağır uyku ilaçlarındandı. Normalde en az 1 saat uyanık kalırdım. Şimdi ise en ağır uykularımdan birine daldığımı hissediyordum. En azından uyandığımda –ne kadar inanmasam da bununla kendimi avutuyordum- çok daha iyi hissedecektim. Kimi kandırıyordum? Uyandığımda en iyi ihtimal ya işkence görürdüm-pek iyi düşünmüyordum- yada daha iyisi idam edilirdim. Yani şu 1 yıl öncenin intikamı alınır mıydı ki? Orayı sevmememe karşın ailemin ölmediğini biliyordum. Onları bulmalıydım.


************************************


Güneş gözlerime geldi. Gözümü yaksa da hayatta olduğumun kanıtıydı. Her yerim kırbaçtan geçmiş gibi yanıyordu. Yanlış anlamayın hiç kırbaçtan geçmedim ama başka nasıl tarif edilir bilmiyordum. Gözlerimi açamadım; içimde yangınlar kopuyordu, bağırmak istedim ama boğazımdan çıkan tek ses köpek inlemesiydi ve çok sessizdi. Kendimi son irademe kadar zorladım –nasıl oldu bilmiyorum- gözlerimi açtım. Odamdaydım, her şey aynı gibi duruyordu: yatağımın içindeydim, odam topluydu, masamın üzeri bilim-kurgu kitapları ile çevrelenmişti, saatimin alarmı çalıyordu. Elimi telefona doğru götüreyim dedim çok yanlış yaptığımın farkına vardım. Kafamda şimşekler çaktı. Bugünün tarihi neydi? Saat kaçtı? En önemlisi hangi yıldaydım? Odama tekrar bakma riskine girdim. Oda takımım herkesin nefret ettiği 13 sayısına göre düzenliydi. Dolabın üstünde 13 yazan süslü yazı vardı, çalışma sandalyemin arkasına 13 şekli kazınmıştı, lambam 13'tü parlak kırmızıydı. Bu nasıl olurdu. Ben nasıl bu odada olurdum. Annemin itirazıyla bunları değiştirmiştim. Takla atma yarışlarındaki madalyaya baktım. oradaydı. Kafamda şimşekler çakarken yapboz parçalarını birleştirmeye çalışıyordum ama boşunaydı. Tonlarca soru...... o zamana dönmüş müydüm gerçekten?

BölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin