BÖLÜM -3-

49 17 3
                                    

Uzun bir haftasonundan sonra sonunda ilk iş günüm.Korkuyor muydum?Tabii ki hayır.Off ne saçmalıyorum ben tabii ki çok korkuyorum.Hatta korkudan ölebilirim.Hayatımda sadece 1 kez bu kadar korkmuştum.O da üniversite sınavımdan dolayıydı.Korktuğumuzda ya da kriz anlarımızda yapmamız gereken içimizden 100'e kadar saymakmış.Peki bu bende neden işe yaramıyor?Neyse korkak olmayacağım.Ailem her şeye değer.Yataktan kalktığım gibi doğruca banyoya gittim ve temel ihtiyaçlarımı karşıladım.Temel ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra saatte baktım ve saatin 5'e geldiğini gördüm.Ya da yanlış gördüm.Bu şokun üzerinden saatte bir de telefonumdan baktım.Allah'ım inanamıyorum saat gerçekten de 5'e geliyordu.Orada olmam gereken saat 8'di.Peki ben neden bu saatte kalktım?Normalde saat 9'da bile kalkmaya üşenen ben şu anda saat 5'de kendiliğimden uyanmıştım.Bu duruma sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.Bu düşünceleri bir kenara bıraktıktan sonra doğruca odama gittim ve valizimi hazırlamaya koyuldum.Ne de olsa artık 'SOYLU' sarayında kalacaktım.Saray demişken internetten biraz araştırma yaptım.Bu soylular çok zenginmiş falan filan derken patronum Karan Soylu'nun babasının fotoğraflarını buldum.Gerçekten de yaşına göre oldukça yakışıklı bir adamdı.Kardeşlerinin fotoğraflarını da buldum.İki tane erkek bir tane de kız kardeşi varmış.Ama kendisi en büyüğüymüş bunu ise facebook hesaplarından öğrendim.Facebookta da çok aradım ama yinede bulamadım.Neyse zaten bugün er ya da geç tanışacağız.Valizimi hazırlamayı bitirdikten sonra Asuşumun odasına gittim.Ege meselesinden dolayı aramız biraz ekşiydi ama yine de kıyamam ben ona.Nasıl da masum uyuyor.Evden bir süreliğine de olsa ayrılacak olmam onu çok üzdü.Fakat gerçekleri söyleyemedim.Belki bir gün bir gün demişken 15-20 yıl sonra anlatırdım bütün gerçekleri.Tabii o zamana kadar sağ kalabilirsem.1-2 saat evde oyalandıktan sonra Asu uyandı ve kahvaltı yaptık.Kahvaltıdan sonra Asu'nun işe gitmesi gerekti.Vedalaştık ağladık derken saat 7.30 oldu.Ve yine her zamanki gibi geç kaldım.Hep böyle olurdu zaten.Zaman kaybetmeden odama gittim ve üzerime giyecek bir şeyler aramaya başladım.Televizyondan gördüğüm kadarıyla sekreterler mini etek ve önden üç ya da dört düğmesi açık olan gömlekleri giyiyordu.Peki ben ne giymeliyim?Onlar gibi giyinmeyeceğim aşikardı ama bir pantolon bir gömlek giysem de çok hafif kalmaz mıydı?Ah Ege!Senin yüzünden neler çekiyorum.Düşün düşün en sonunda kalın askılı siyah elbisemde karar kıldım.Bordo ayakkabılarımı da giymeyi ihmal etmedim.Saçlarımı düzleştirdim.Saçlarımı düzleştirdikten sonra düzleştirici makinesini banyodaki kutusuna koymayı da unutmadım.Çünkü Son kez de olsa   Asu'dan küfür işitmek istemezdim.Makyajımı yaparken bordo rujda karar kıldım ve taşırmamaya özen göstererek dikkatlice sürdüm.Gözlerime ise aylaynır ve rimel sürdüm böylelikle gözlerim daha da çok ortaya çıkacaktı.Aynadaki yansımama bakınca kendimle gurur duydum ve içimden 'Ben neymişim de haberim yokmuş' gülüşünü attım.Valizimi de elime aldıktan sonra dışarıya çıktım.Biraz yürüdükten sonra elimde tuttuğum adresi ilk gördüğüm taksiciye verdim.Elimdeki adresi okuyan taksici" ben oraya gitmem" dedi ve yanımdan uzaklaştı.Bu da ne demek oluyordu böyle.Biraz daha yürüdükten sonra bir taksi durağı gördüm ve hemen içeriye girdim.Beni gören taksiciler bacaklarıma yılışık gülüşlerini atmayı da ihmal etmedi.O an bu durumdan oldukça iğrendim ama belli etmemeye çalışarak "Soylu malikanesine götürebilir misiniz"diye bir cümle çıkıverdi dudaklarımdan.Az önceki yılışık gülüşleri bir anda kaybolan taksiciler yüzlerini ekşittiler ve "Biz o evin yakınından bile geçmeyiz"dediler.Neler oluyordu böyle ya da bu taksicilerin neyi vardı?Sesimi olabildiğince yumuşak çıkarmaya gayret ederek taksicilere döndüm ve"Eğer beni oraya götürebilirseniz gerçekten çok mutlu olurum.Çünkü çok acil bir işim var ve şimdiden 1 saat geç kaldım"dedim.Aralarından en genç olanı atıldı ve "Eğer çok istiyorsanız tabii ki de götürebilirim.Ama siz de bilirsinz ki her şeyin bir karşılığı vardır."dedi.Ben de o anki heyecanla atıldım ve "Ne kadar para istiyorsanız verebilirim"dedim.Bunun üzerine az önce konuşan taksici benim yanıma daha da çok yaklaştı ve kulağıma eğilerek"Bilmelisiniz ki bayan her şey para değildir.Biz bu meseleyi aramızda başka şekilde de halledebiliriz.Orada bildiğim çok güzel ormanlık alanlar var."dedi.Duyduklarımın etkisiyle kan beynime sıçradı ve önümdeki masada duran çay bardağındaki sıcak olarak düşündüğüm çayı adamın kafasından aşağıya boşalttım.Neye uğradığını şaşıran adam YANDIM diye bağırmaya başladı.Hiç istifimi bozmadan kapıya doğru yöneldim ve dışarı çıktım.Kapıdan dışarıya çıkarken kapıyı hızlı bir şekilde çarpmayı da ihmal etmedim.Doğruyu söylemek gerekirse içerisi hiç Akasya Durağındaki durak gibi değildi.Oysa ben bütün durakları öyle sanmıştım.Demek ki öyle değilmiş.Bu düşüncelerimi bir kenara attıktan sonra  nasıl gidebileceğimi düşünmeye başladım.En iyisinin biraz daha yürüyüp başka bir taksici bulmam gerektiği olduğuna karar kıldım ve yürümeye devam ettim.Bir anda aklıma saat takıldı ve istemeyerek de olsa telefonumun tuş kilidini açıp saatte baktım.Saat 11'e geliyordu.Totalde 3 saat geç kalmıştım.Artık en iyisinin Ege'yi aramak olduğuna istemeyerekde olsa kendimi inandırdım ve Ege'yi aradım 3 kere çaldıktan sonra telefonumu açan Ege uykulu sesiyle "Alo"dedi.Onun uykulu olması beni oldukça sinirlendirse de sesimi normal düzeyine getirdim ve başıma gelenleri Ege'ye anlattım.Ege ise olanları beni bu duruma zorlayan adamlara anlattı.O adamlar ise beni kendi içlerinden biri olan taksici kılığına girmiş olan bir adamın taksisine bindirdi.Evet sonunda taksideydim.Tabi bunlar olup biterken saat çoktan 10 olmuştu.Havada iyice karardığ için az da olsa korktuğumu inkar edemem.Ama çooook sıkılmıştım.Çünkü neredeyse 2 saattir bu taksideydim.Artık dayanamayacak vaziyete geldiğimde önümdeki adama döndüm ve"Acaba ne zaman bu yolculuğumuz bitecek "dedim.Adam ifadesini hiç bozmadan"Şimdi sizi yandaki ormana bırakacağım gerisini siz kendi başınıza halledeceksiniz "dedi.Tek başıma mı?Bu saatte mi?Bu sorular aklımda dönerken aklıma' SPIT IN YOUR GRAVE'filmi geldi.Ne de olsa o filmde ormanlık bir alanda geçiyordu.Adama döndüm ve"Siz de bana eşlik edebilir misiniz?"dedim.Bu cümlemi duyan adam acımış olmalı ki bu teklifimi kabul etti.Arabayı yolun kenarına bıraktıktan sonra valizimi aldı ve önümden yürümeye başladı.Tam bir saat boyunca bu şekilde yürüdük.Ayaklarımı hissetmemeye başladığım an önümdeki adam döndü ve"10-15 dakika daha bu şekilde yürürseniz Soylu maikanesine ulaşırsınız"dedi.On beş dakika mı .Ah be kardeşim benim 1 dakika bile yürüyecek halim yok ki.Tabii ki elin adamına bunları söyleyemezdim ve valizimi elime aldığım gibi yürümeye devam etti.Her ne kadar korksam da bu korkumu neşeli şarkılar söyleyerek bastırdım.Ve sonunda beklenen an geldi.Soylu sarayı internette de  olduğu gibi bütün heybetiyle karşımda duruyordu.Çok geç kaldığımı kendime hatırlatarak dışarıdaki kapıyı açtım.Kpıyı açmamla birlikte 15 tane korumanın bana bakması bir oldu.Yanlarından biri yanıma doğru yürümeye başladı demek ki buradakilerin en üssü bu adam.Bana iyice yaklaştıktan sonra neden burada olduğumu sordu.Ben de Karan Bey'in asistanı olduğumu söyledim.Benim tehlikesiz olduğum düşüncesiyle yanımıza bir tane hizmetçiyi çağırdı ve kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra hizmetçi ile beni yanlız başıma bıraktı.Kendini çok beğendiği belli olan hizmetçi beni kapıya kadar götürdü ve kapıyı açmasıyla bütün Soylu ailesini görmem bir oldu.

Arkadaşlar beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.İyi okumalar...

KARANIN NEFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin