MEDYA-Bora ve Dolunay♡♡
Güzel bir uykunun ardından kendime gelmiştim. Yavaşça yataktan kalktım ve etrafıma bakındım. Burası bana yabancı geliyordu.
Yavaş adımlarla banyoya ulaştığımda yüzümü yıkadım. Ve mutfağa doğru ilerledim. Karnım çok açtı ve evde yiyecek birşey varmıydı bilmiyordum. Dolapları karıştırdım fakat yiyecek birşey yoktu babam bu evde benim için herşeyi düşünmüştü. Ama bir tek bunu düşünememişti sanırım.😋
Gelirken apartmanın yakınlarında bir market olduğunu görmüştüm. Oraya gitsem iyi olacaktı. Hızlı adımlarla odama gittim. Daha sonra dolabımı açıp ilk elime gelen kot jeansimi giyip üstüne ip askılı beyaz bir tişört giydim. Hava çok sıcaktı. Seçtiğinim giysiler hava için tam ideal di.
Anahtarla kapıyı kitledikten sonra anahtarı cebime attım. Sonra zıplayarak merdivenlerden indim. Küçüklüğümden beri hep bunu yapmayı severdim.
Dışarı çıktığımda çok mutluydum. Hava çok güzeldi. Annemin tabiriyle tam olarak piknik havasıydı. Ah şimdiden onları çok özlemiştim. Daha bir gün olmasına rağmen onlardan ayrı olmak kötü bir duyguydu. Markete ulaştığımda 2 ekmek ve biraz kahvaltilik aldım. Hızlıca parayı ödeyip evin yolunu tuttum.
Aslında eve gidicektim fakat evin yakınlarındaki sahile gitmeye karar verdim. Sahil cıvıl cıvıldı. Her yerden bir ses geliyordu. Çocuklar koşuşturuyor. Ebeveynler peşlerinden gidiyordu. Klasik bir olay işte. Her yerde görebileceğiniz tipten. Boş bir ağacın dibine oturdum ve denizi izlemeye başladım. Ne zamandır burdayım hiç bir fikrim yoktu. Telefonumu elime alıp saate baktım. Tam olarak 2 saattir burdaydım. Artık eve gitmeli ve kahvaltımı etmeliydim. Hızlıca kalkıp eve doğru yürümeye başladım.
Apartmana ulaştığımda asansöre bindim. Anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtım. O sırada bir şey farkettim. Ben kapıyı kilitlemiştim buna emindim ama kapı direk açılmıştı. Neler oluyordu burda. Eve girdiğimde korku içinde yürümeye devam ettim. Hem d Istanbul'a geldiğim ilk gün den yine belayı çekmişim resmen. Korku dolu adımlarla odama ilerledim. Yatağımda kocaman bir beden vardı. Hemde baya kaslı bişey yani. Korku içinde yaklaştım. Ama uyuyordu.
"Ne bu böyle evime giren hırsız uyuyamı kaldı yani süper." dedim korku içinde. Arkamı döndüm ve elime bir vazo alıp tam kafasına indircektim ki o sırada kolumdan tuttu. Ne olduğunu anlamadan aynı anda ağzım kapandı. Heh çok güzel şimdi sıçtın kızım Dolunay!Beni yavaş bir şekilde yatağa oturttu ve
"Elimi çekiyorum ama sakın bağırma sana anlatmak istediğim şeyler var ben hırsız değilim korkma benden." dedi. Hayda şimdi de gizli bir olay eksikti. Neler oluyordu burda. Bende onaylarak kafamı salladım. O da yavaşça elini ağzımdan çekti. Ve elini uzattı. "Ben Bora sen de Dolunay olmalısın." dedi. Süper bir de ismimi biliyordu kim di bu. Bir sus Dolunay da çocuğu dinle.
"İsmimi bildiğine göre artık neden evimde olduğunu ve kim olduğunu anlatirmisin yoksa gerçekten polisi aricam." dedim."Sen az önce evimmi dedin?" dedi ve kahkalarla gülmeye başladı. Heh bir bu eksikti. Piskopat kimdi bu manyak ya? Tam bir şey soylicektim ki konuşmaya devam etti.
"Bak burası benim evimdi. Ailem benim için aldı burayı. Ama ben kötü bir şey yaptım ve kısa bir süreliğine elimden aldılar. Ceza amaçlı yani küçük. Annemle konuştum ve evi birine verdiklerini söylediler. Bunu duyunca evde kim olduğunu görmek için geldim. Buraya gelirken bu evdeki kişiyi burdan çıkması için ikna etmeye calışcaktım fakat şuan vazgeçtim. Senin için sevindim küçük doktor." dedi ve göz kırptı. Bu manyak bunları nerden biliyordu. Sanırım annesi anlatmıştı. Süper! Gerçekten süper! Bir delimiz eksikti tam oldu yani.Alaycı bir tavırla "Gerçekten çok sağol ya sen olmazsan ne yapardım ben." dedim. Gülmeye başladı.
Fazla dikkat etmemiştim ama yüzü pürüzsüz ve oldukça yakışıklı biriydi. Aslında fazlasıyla dikkat çekicidiydi. Ama ben o korkuyla dikkat edememiştim. "Buna sevindim ufaklık." dedi ve göz kırptı. YİNE! Ama bir dakika şimdi farkettimde bu manyak bana neden ufaklık diyordu ki?
"Acaba neden bana ufaklık diyorsun? Öğrene bilir miyim." Ve yine o muhteşem gülüşüyle beni kendine hayran bırakıyordu. Ah! Cidden bana noluyor şuan kendine gel Dolunay!!"Tabiki öğrenebilirsin canım. Gözüme çok ufak geldin zaten daha 19 yaşındaymışsın. O yüzden sana ufaklık dicem. Bir sorun yok dimi?" ah ah o ve kendini bilmez bu salak egosu. Ne zannediyor bu ahmak kendini!
"Evet sorun var.Benim adım Dolunay bana ufaklık canım falan değil Dolunay diceksin." bu tepkiyi beklemiyordu sanırım. Çok sinirli söylemiştim sanırım. Nerden anladın derseniz suratı şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
"Çok korktum ufaklık. Ve bir şey daha eklemek isterim ki bu kadar güzel olduğunu hiç düşünmemiştim. " dedi. Yüzümün kızardığına eminim. Resmen yanaklarım yanıyordu. Ama saçma bir şekilde hoşuma da gitmişti aslında. Kimin hoşuna gitmez ki. Ama hemen yelkenleri suya indiremezdim. Ben ne diyorum sanki onu uzun zamandir tanıyomuş gibi. Altı üstü yarım saattir yanındaydım."Zaten korkman için söylemedim. Güzelim veya değilim bu seni ilgilendirmez. Şimdi burdan gider misin lütfen dinlenmek istiyorum."dedim.Salak gibi yüzüme bakıp bakıp sırıtıyordu. Bir ara acaba yüzümde bir şey varmı falan diye düşünmedim değil yani.
"Gidicem ama şimdi değil ufaklık. Önce bir kahve içmeliyim. Ve kahvaltıda yapmadım. Gel kahvaltı edelim. Her kız benimle kahvaltı etmek ister." dedi. Bu neydi böyle ya ego makinesi. Gerçekten çok açtım. Midemden saçma sapan sesler geliyordu.
"Egolarını çekemicem sırf çok aç olduğum için tamam diyorum yoksa asla kabul etmezdim bunu bil ve ona göre davran. Ben öyle şımarık kızlardan değilim. Beni yıllardır tanıyomuş gibi davranamazsın." resmen bunların hepsini bir nefeste söylemiştim. Vay be ben neymişim böyle.
"Tamam sakin ol ufaklık. Bu ne şiddet böyle. Hadi gel bir şeyler yiyelim sonra holdinge gitmem gerek zaten." dedi. Bende bir şey demeden mutfağa doğru yürüdüm.
"Ben hemen şimdi güzel bir omlet yapıyorum ve sende ekmek kızartıyorsun." dedi. Ben ters ters bakınca hemen anladı ve
"Pardon ufaklık kızartır mısın?" dedi ve göz kırptı. Bende heh işte böyle! anlamında bir bakış attım. O da anlamış olucakki güldü.Bütün herşey hazırdı ve masa çok güzel görünüyordu. Ben de kurt gibi açtım. Bora'yı beklemeden masaya oturdum ve yemeye başladım. Onu beklemyemezdim. Hem ondan banane. Bir süre sonra izlediğimi farkettim. Ve kafamı kaldırıp Bora'ya baktım. Duvara yaşlanmış aval aval bana bakıyordu. Bu çocuğun derdi neydi böyle.
"Gel yoksa aç kalıcaksın valla. Herşey çok güzel." dedim. O da bir şey demeden masaya oturdu. Sanki bir anda herşey değişmişti. Bir anda durgunlaşmıştı. Kahvaltı boyunca hiç konuşmadık. Ve masayı topladık birlikte.( Ay ne romantik :p)
Bir süre sonra Boranın telefonu çaldı. O konuşurken sadece 'Tamam' , 'O zaman ben gelmiyorum Hasan' , 'Yorgunum zaten' cümlelerini duydum. Telefonu kapattıktan sonra bana dönüp "Biraz dinlenmem gerekiyor ufaklık bu harika bedenim bu kadar yorgunluğu kaldıramıyor koltukta uzanıcam." dedi ve göz kırptı. Yine göz kırpmıştı. Ego makinesi !
"Sen bilirsin. Bende odamda olurum zaten. Giderken beni asla rahatsız etme kapıyı çek çık ve birdaha asla habersiz girme. Yoksa bir dahakine kafana vazoyu yersin." dedim ve kahka attım.
"Peki ufaklık. Bu arada kahkaha atman gözüm kaçmadı. Kendin kadar gülüşünde güzel. Iyi uykular!" dedi. Ve işte yeniden yüzüm kızarmışti harika. Bir şey demeden odama gittim. Kapıyı kapatıp yatağa attım kendimi. Ne yorucu bir gündü. Saat daha 15.00 dü. Bir süre Bora'yı düşündüm. Neden onu düşünüyorsam! Daha sonra çok geçmeden uykuya kendimi teslim ettim...###################################
Arkadaşlar bölüm bir hafta gecikti özürdilerim.
Sınav haftasindayim ancak zaman bulabiliyorum.
Bu arada okunma sayısı azaldı. Lutfen okumaya devam edin ve tavsiye edin asıl güzel bölümler yeni başlıyor :)))
SIZI SEVIYORUM ♡♡
-YÜSRA 💞 🙌 🔥 😂 👄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Teen Fiction"Bu iğrenç hayatımın içindeki tek güzel nokta sensin Dolunay." dedi ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı.