** Bölüm 14

35 6 9
                                    


Selam canlarım, nasılsınız? Valla ben çok iyiyim inşallah sizlerde iyisinizdir.:) bu kısmı çok uzun tutmayacağım, sadece bu bölümde Ayşenur Kolivar- Getma Getma'yı dinlemenizi tavsiye edecektim. Çünkü ben o türküyü dinleyerek yazdım bu bölümü. Şarkı multide var. Seviyorum sizleri iyi okumalar :))

*******



Son kırıntıları da kuşlara yem ediyorum..

Kuşlar gelip gelip yüreğine konuyor,

Yüreğimdeki yaralar kapanmadıkça

Birer birer terk ediyor kuşlarım beni..

Son sevda kırıntılarından vaz geçtiğimde yürek kafesimde boş kalıyor

Gidiyorum..

Bu defa kırıntılar yok,

Döküntüler var,

Dağınıklığım var,

Kayboluşum var..

Ama ben yokum...

Omuzlarıma kaldıramayacağım kadar acı binmişti bu kez. Evet yük değil acı. Ve eski Ayza olmam için gitmem gerekiyordu, tek başıma çıkmalıydım bu yola,

Ya kalacaksın ya da gelmemeyi öğreneceksin.
Taşa takılan yüreğine
Masum gözleri sargı bezi olarak kullanmayacak
Kendi kırıklarını, kıranlarla sarmayı öğreneceksin.

Öğrenecektim bende yaralarımı sarmayı ama kendi başıma.. gece yarısına aldığım otobüs biletine baktım, veda etmeyi sevmiyordum hep yarım hissettirirdi vedalar bana kendimi. Sert kız değildim ben. Duygusaldım, vicdanlıydım, haksız yere kimseye kötülük yapmazdım. Yapamazdım içim izin vermezdi buna. Çelme taksam hiç yoktan birine, pişman olup döner özür dilerdim. Peki sert görünmeme sebepler neydi? Kırılmam, kanatılmam, yaralanmam.. Acılarım vardı buna sebep olan içim küçük korkak bir kızken; dışım kavgacı donuk bir kızdı. Ben buydum işte. Şimdi çocuk olmaya gidiyordum yine, kimsenin tanımadığı o yerde özüme dönüp güçlenecektim, acılarımı gizlemek için buna ihtiyacım vardı. Hep Asu eşlik ederdi bana böyle zamanlarımda fakat bu defa kimse olmamalıydı yanımda. Bu kez çok ağır olmuştu. Tek tek göz yaşlarımla ördüğüm surlarım yine tek tek onun yüzünden akan göz yaşlarımla yıkılmıştı. Örmeliydim daha güçlü bir şekilde, duygularımı gizlemeliydim. Herkesten. Her şeyden. Saat yaklaşıyordu, çalışma masamın başına bir kağıt ve kalem alıp geçtim onları habersiz bırakıp gitmeyecektim. Bu kadar kötü değildim iyi olduğuma inanmaları gerekiyordu. Düşüncelerimi bırakıp mektubu yazmaya başladım..

'' Sonradan büyüyen ailem;

Kısa bir yolculuğa çıkmam gerekiyor vedaları sevmiyorum bu yüzden yazmak istedim. Bize neden haber vermedin dememeniz için. Son yaşadıklarımı atlatmam için yalnız kalmaya bu şehirden birkaç günlüğüne ayrılmam gerekli, beni düşünmeyin daha iyi olunca döneceğim.

Hoşçakalın. Ve beni lütfen çıkıp aramayın. ''

Yazdığım kağıdı yatağımın üzerine bırakıp yavaşça ayrıldım evden. Onları kafeye göndermiştim uyumak istediğimi söyleyip, giderken kimseyle yüzleşmek istememiştim. Yoruyordu bu beni fazlasıyla hem de. Yeterince yorgundum zaten en iyisi böyleydi. Caddede yolculuk yaptığım firmanın servisi yolcuları terminale götürmek için bekliyordu. Yanımda sırt çantam ve içinde birkaç parça kıyafet. Fazlasına ihtiyacım yoktu, gittiğim yerde de bir evim vardı fakat ben oraya uğramayacaktım. Eğer gidersem Asu çıkıp gelirdi, bu yüzden kalacak yerimi birinin yanında ayarlamıştım. Servis terminale erken gelmişti daha bir saat vardı otobüsün kalkmasına. Umarım abimgil eve erken gelmezdi, umarım. Terminalin en sevdiğim yönü güzel sanatlar fakültesi öğrencilerinin burada da müzik yapmalarıydı. Tebessümle izliyordum onları ta ki bana bakıp buraya doğru gelmeye başladıklarında. Tanıyordum onları. Abimin kafesinde çalışmaları için anlaşmış hatta kimse yokken onlarla türkü bile söylemiştim, ağlayarak. Yanıma ne için geliyordu ki bunlar gözlerimi kısarak onların gelişlerini izledim.

Merhaba .Ayza abla nasılsın?

İyiyim Irmak siz nasılsınız, burada ne arıyorsunuz?

Abla biz şey bugün bi delilik yapıp başka bir şehirde sokakta çalacağız, sen nereye gidiyorsun?

Ben de başka bir şehre kafa dinlemeye gidiyorum. Bana bir şey mi diyecektiniz?

Ayza patron şimdi Irmak geveleyip söyleyemez ben söyleyim, şu çaprazdaki yaşlı ve sevimli çift var ya onlar bizden o gün söylediğin türküyü söylememizi istedi bizde düşünürken seni gördük. Çünkü hiçbirimiz söyleyemiyoruz onu. Belki o çift için sen söylersin diye düşündük, söyler misin? Sonra vallahi seni takip edip aynı şehre gelmeyiz.

Şu üzerlerinde krem rengi takımları olan teyzeyle amcayı mı diyorsunuz? (Geldiğimde çok az konuşma fırsatım olmuştu onlarla hikayelerini hatırlayınca yüzüme bir tebessüm oturmuştu. Biliyorum o türküyü söylersem yine ağlayan ben olacaktım sonunda ama olsundu onlar çok şey aşmıştı bunu onlar için yapabilirdim. Tabi bunu beni bekleyen çocuklara söylemedim kendi kendime düşünüyordum.saate baktım yarım saat vardı daha birazda söylerken geçerdi zaman, kabul edeyim bari. ) hadi gidelim söyleyelim.

Kabul ediyorsun yani?

Otobüsün kalkma saati gelmeden söyleyelim isterseniz yoksa gideceğim.

Tamam tamam hadi çalın çocuklar..

Gözlerimi kapatıp önce sesleri dinledim sonra hissettim ama müziği değil, çektiğim acıları tekrar hissediyordum sanki bu türküyle, kabuk bağlayan yaralarımdan oluk oluk kanlar akıyordu sanki. Sızlamaya başlayınca yüreğim başladım söylemeye..

Getma getma yanarım da
Gedan guni sayarım
Gedıp geri bahmasan da
Çira gibi yanarım

Hissetmiyordum bomboş kalmıştım yine. Tek hissettiğim yanaklarımdan akan ılıklıktı, biliyordum böyle olacağını, dayanamayıp ağlayacağımı. Onlar mutlulukla bakıyordu, başladığımızda gözlerinin içleri gülüyordu. Ya söyleyen ben! Kanıyordum bedenimde olmayan, ruhumda açılan yaralarım oluk oluk kanıyordu. Dayanamdım kapattım gözlerimi öyle devam ettim türküye

Geydım çaruhlarımi da
Gel bağla bağlarıni
Terk ettım gediyerım da
Şoltiskhev dağlarıni

Gitmişti o da sevememişti beni. Çok mu zordu bana katlanmak ya da sevgimi mi beğenmiyordu az mı sevdiğimi düşünüyordu.. Bilmiyordum çok şeyden vazgeçmiştim onun için ama o yetinmemişti, gitmişti. Yutkunamadım gitmeliydim bir an önce buradan bu cıdan kurtulmalıydım, başımı eğdim ve öyle devam ettim son kısmına türkünün. Taşıyordu acılarım gözlerimden. Ruhumda dayanamıyordu, çırpınıyordu artık bu acıya.

Mavi sana, mor bena da
Niya bahtın hor bena
Getma sevduğum getma da
Dunya gelur dar bena

Bitmişti artık. Alkışlıyordular, çektiklerimi bilselerde devam ederler miydi böyle alkışlamaya! Ellerim gitti ağzıma artık tutamıyordum kendimi, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bu dünya gerçekten çok acımasızdı bana karşı. Yavaş yavaş ayrıldım söylediğimiz yerden. Artık hıçkırmıyordum başım dikti ama ağlıyordum, sessiz sessiz. Çocuklar çağırıyordu ardımdan ama dönüp bakmıyordum bakamıyordum, içlerinde hepsinden aşina olduğum sesler de vardı bu sefer. Çıkışa doğru ilerliyordum tükenmiş vaziyette. Biri koşarak geliyordu kolumdan tutup kendine çekti başımı kaldıramamıştım bakamamıştım yüzüne. Bu yaşattıklarım onlara fazlaydı, o da ağlıyordu. Dayanamayıp sarılmıştım bu kadar erken dönmemeliydiler eve ben gitmiş olmalıydım. Vedalaşamazdım. İçim kırılırdı benim. Ben ayrılmaya çalışırken daha fazla kol hissettim sarılan, başımı kaldırıp bakamıyordum. Biliyordum hepsi buradaydı; abim, kardeşim, Asu, Batu ve Hakan.. Hiçbiri konuşmadı, ta ki otobüsün kalkacağını dışarıdaki adam bağırana kadar.

Gitmen gerekmiyor Ayza, kal.

Başımı kaldırıp bakamıyordum hala. Abi gitmeliyim çok değil birkaç gün sadece lütfen zorlaşmasın, b-ben dayanamıyorum artık.

Ayza o zaman tek bir şartla gidebilirsin ya içimizden biri senle gelecek ya da bu grup senle gelecek.

**** bölüm sonu****

KALBİM SENDE HOŞÇAKAL (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin