Ahırdaki Köle

232 38 0
                                    

(Türkü'yü dinleyin tavsiye edilir.)

Evet,enerji taşı olayından beri altı yıl geçti.Bu zaman zarfı içinde birçok şey öğrendim.Mesela Zen imparatorluğu'nun Sasan şehrinde bulunuyorum ve en basit iki ruh büyüsünü gizlice yapmaya çalıştım.Tabiki başarılı oldular ilki
Plazma kırbacı:
Enerjimi şekilllendirim elastik bir kırbaç şekline sokuyorum ve aynı kırbaçta olduğu gibi sallayıp vuruyorum,bunu sekiz metre çapındaki herkese yapabilirim.
İkincisini ise yapmak biraz daha zordu
Tanrı'nın adımları:
Bunu bir ay içinde kusursuz şekilde yapmaya başladım.enerjimin yarısını bir bacağamın baldırına geri kalanınıda diğer baldıra dağıtıyorum,bu şekilde iki adımda on metre kadar kat edebiliyorum.Şuanda bahçede oturuyorum.Bahçemiz ortasında büyük bir fışkiye bulunan çiçeklerle dolu bir bahçeydi.Kardeşim Sonya bu altı yıl içinde oldukça güzelleşmişti.Ben bankın üstünde otururken birden yanıma o geldi.
"Nasılsın Frank?"
"İyiyim abla ne oldu?"
"Bir şey yok kardeşime hal hatır soramazmıyım?"
Hınzırca gülümsedi
"Sadece dün nasıl yüz metreyi yirmi adımda koştuğunu soracaktım."
Beni görmüştü!
Bu aslında bir sorundu,dahi olarak anılmak hiçte kötü olmasa da şimdilik saklı kalmakta yarar vardır.Sonuçta ismin ne kadar duyulursa o kadar bela bulurdun.
"Evet yani?"
"Diyordum ki belki ablacığınada o numarayı öğretirsin."
Sonra şirin bir şekilde gülümsedi,gülümserken çilleri belirginleşiyordu.
"Tamam ama benim bu yeteneğimden kimseye bahsetme olurmu?"
"Nedenki,bence sen harika bir dahisin kardeşim."
"Lütfen söyleme lütfen."
"Peki,peki öyle olsun ama hızlı olalım bir hafta sonra büyü okuluna alımlar var acele etmem lazım daha kılıç ve element büyüsü dersleri var."
Şimdi hatırladım benim hangi tür güce sahip olduğunu bilmiyorlardı.
"Tamam abla,o zaman ahıra gidelim."
"Neden ahır,burası iyi değilmi?"
"Sebebi senin en iyi koşan atımızla yarıştırmak."
"O nasıl olacakki?"
"Galiba yüz metreyi yirmi adımda koştuğunu unuttun?"
Ablam anladığını ifade etmek için kafasını salladı ve ahıra doğru gittik.Ahır için özel bir arsamız bile vardı,kim bilir Ejderha simgeli ailelerde neler vardır.Ahır kapılarını açtık ve içeriye girdik.
Şlak şlak diye sesler duyuluyordu
"Abla bu seste ne?"
"Bizim muhafızlar yine Raper'ı dövüyordur."
"Raper'de kim?"
"Ahırdaki işlere bakan kölemiz hiç görmedin mi?"
Evet dercesine kafamı salladım.
Sesin geldiği yere doğru gittim,iki iri muhafız yerde tezek ve kan lekesi içinde kalmış küçük cılız bir erkek çocuğunu kırbaçla dövüyordu
"Ne oluyor lan burada?"
Diye bağırdım
"Genç efendi!"
Muhafızlar şaşırmıştı.Sonuçta daha önce hiç ahıra gelmemiştim
"Genç efendi böyle bir pisliği görüp göz zevkinizi bozmamalısınız."
"Bırakın ulan çocuğu!"diye tekrar bağırdım.Çocuk bana garipsemiş gibi bir baktı.Kızıl saçları ve kahverengi gözleri vardı,tahminen aynı yaştaydık.Muhafızlar
"Efendim bunu yapamayız."
Dediler ama arkamda kız kardeşim belirince birbirlerine bir bakış attılar.Çünki dedem kız kardeşimi benden ve babamdan daha çok seviyordu.Muhafızlar yavaşça uzaklaştı.Ben çocuğun yanına gidip elimi uzattım
"İyi misin?"
Çocuk elimi elinin tersi ile itti.
Kardeşim
"Babam sana çok kızacak neyse öğrenmeye başlayabilirmiyim artık?"

Ruhların KralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin