~1~

741 106 158
                                    

Yürüyordum yavaşça,bacaklarıma giren kramplar adımlarımı durduramıyacak kadar yetersiz geliyordu.

Kumsal bu sabah fazla sakindi,her zamankinden fazla ıssız .

Üzerimde bir yükmüş gibi dolanan acıya fazlasıyla alışmıştım.bedenimi kör edecek cinsten olan acım,ruhumu günden güne zehirliyordu.bundan kötüsüyse çok derinlerden olmasıydı.ve şu açıdan sorun şuydu ki...
Ruhum acıyı gömüyor ,acım her saniye yaşıyor,ama kalbim tarafından hissedilmiyordu.

O koca yük çocukluğumu vuruyordu sanki.yaşadığını bile bilemediğim o unutulan çocukluğu.

Bense her gece,o yaşadığımı dahi bilemediğim geçmişim yüzünden,kafamı yastıkla bütünleştirip, gözyaşlarımın içinde boğulmak istiyordum.

Çaresizliği iliklerime kadar yaşıyordum işte .ismimi unutabilecek kadar ne yaşamıştım bilmiyorum.ama o yük bunu her saniye hatırlatıyordu.acımadan acımı gösteriyordu bana.ama alışmaya başlamıştım acıma,belki de unutmak en iyisiydi.

Geçmişim soğuktu,bense üstüne gittikçe üşüyordum.gerçekler beni her geçen saniye zehirliyordu.
Buna hazırmıydım bilemiyorum.
Ama bildiğim tek birşey varsa..

Oda ruhumun henüz yaşıyamadan kirlenmiş olduğuydu.
ben tutamadan o sonsuzlukla bütünleşmişti.
çocukluğum ellerimden kayıp gitmişti.
Ve gece bununla sığınıyordu geçmişine, onu öldürebilecek olan karanlık geçmişine...

..Adeta donmaya davetiye çıkaran,gökyüzünün altındaki çelimsiz bedenim, uzun süredir ilerleyen bacaklarıma daha fazla dayanamadı ve karşımda kalan kayalara doğru zorlukla ilerlemeye başladı.

Şu durumda bir ihtiyardan farkım kalmamıştı aslında,düşünceler beni yoruyordu en fazlasıyla.

Kayanın üzerinden atlamaya çalışırken ,sakarlıkla kayanın oturmaya planlamadığım kısımına düştüm.bu işlerde ne kadar beceriksiz olduğumu bilsem bile,beceriksizliklerim hoşuma gidiyordu.asla vazgeçmiyeceğim daha doğrusu vazgeçemeyeceğim şeylerden biride buydu sanırım ,gecenin unutulmaz sakarlıkları.

Önümdeki eşsiz manzaraya takılıp, yalandan bir tebessüm takındım soluk yüzüme.

manzaranın eşsizliği,soğuk bedenimi ılıştırıyordu adeta.gözlerimi kapattım hafifçe, ve düşündümde. insanlar kapalı düşlerinin altında anılarını,geçmişlerini,
Mutluluklarını,acılarını en güzeliyse koca bir geçmişini saklarlardı.

Ama benim,düşlerime açılacak anahtar bulunamamıştı henüz.benim görebildiklerim kısıtlıydı,görebileceğim tek zaman geleceğimdi.ne için yaşadığımı dahi bilemediğim geleceğim.

Ben o kazayla günlerimi, aylarımı,yıllarımı kısaca koca bir geçmişimi kaybetmiştim.
Artık gecemin sonsuz yıldızları kayıptı,karanlık geçmişim gibi soğuktu gökyüzüm.yanlız ama bir o kadarda soğuk.

İlk kez bu kadar soğuktum.gözlerimi açtığımda, ilk kez bu kadar üşümüstüm.o küçücük hastane odasında. ellerimi uzattığımda ,onlara bakan tek şey gözlerimdi bulanık ve çaresiz gözlerim.günlerce, beyazlara bürünmüş o odada bir ümitle sabretmiştim.ancak,ellerimden tutup uzaklaştırabilecek kimseler gelmemişti günlerce. Ve o çıldırmak üzere olduğum, hastane odasında yanımda bulunan tek insan kır saçlı, kırışık ,ama bir o kadarda vicdanlı doktorumdu. Bir o kadarda umutlu doktorum.
Bir umut beklemiştim, beyazlara bürünmüş küçük hastane odasında.
O yaşlı doktora ben kimim? Demek o kadar çaresiz hissettirmişti ki.
Bütün duygularım kayıplara karışmıştı o an,o kazayla pes etmiş ruhum gibi oda parçalara ayrılmıştı.

Hafiften kapattığım gözlerimi araladım yavaşça.
İste buydu diye bağırdım iç sesime.acı bana dünya benim düşünebileceğim bir geçmişim bile yok!
Acı bana gökyüzü aydınlanamayacak kadar karanlığım!
Ve acı bana acım, ben senden bile daha acıyım!
Uzun süredir titreşmiş olan sesime,tutunmuş olan damlalarımı serbest bıraktım,özgürce yağsınlar diye.ağlamak güçsüzlük değildi benim için,ben onların arkasına saklanabilecek kadar çökmüştüm çünkü.
Gözyaşlarım bile güçlüydü artık ,ölü ruhumun sulu damlalarıydı onlar.
Susmadan delip geçen gözyaşlarım.

YASAKLI KUMSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin