Pencerenin önüne dizilmiş menekşeler, odadaki diğer her şey gibi hastalıklı bir vazgeçiş ile başlarını eğmişti. İronik olarak havasız odanın içerisindeki en canlı görüntü de yine bu solup giden çiçeklerdi.Parmak uçlarım ile sanki onları yeniden hayata döndürebilirmişim gibi dokunabildiğim her yaprağına dokundum. Üzerlerine tutunmuş katilleri benim parmaklarımı da kirletti. Başımı kaldırdım, ışık hüzmelerinin içeriye girmesini tıpkı kuşanılan bir zırh gibi engelleyen kalın perdeyi kenara ittim. Çıkardığı toz, biraz temiz hava için bükülen bedenimi irkiltti. Güneşin sonsuz anaç ışıkları odayı ve içinde sıkışıp kalmış beni sararken ayağımın altında hışırdayan tüm o dağınıklık için arkamı döndüm.
O'na ait eşyalar.
Hemen yanında gelişigüzel fırlatılmış kendi fotoğrafıma bakmamaya çalışarak yüzü soyulmuş eski bir defteri almak için eğildim. Ne hakkında defter tuttuğunu hiç benimle paylaşmasa bile her zaman elinin altındaki deftere yazacak bir şeyler bulduğunu biliyordum.
İç dünyasını görmek, bilmek ya da duymak istemiyorum.
İçine bakmaya cesaretimin bir gün olacağını düşündüğümden kolumun altına sıkıştırdım. Yerde saçılmış halde geriye kalan diğer her şeye hızlıca göz gezdirdim. Fotoğraflar, kitaplar, bir kaç özenle biriktirdiği sağlam kalabilmiş plak, yırtılıp atılmış mektup ve zarflar....
Başka bir şey daha alamam. Bu beni öldürür.
Gözlerimi, göz kapaklarımın altında ışıldayan menekşe renkli yıldızlara kapattım. Odanın kapısına dek, ezberlediğim gibi, adeta fırlar gibi adımladım.
Kapının kulpunu kavradım, gözlerimi açtım. Yeniden gerçek dünya, beni en derin kâbusa uyanır gibi avladı.
Belki de odanın penceresini de açmalıydım. Anıları hâlâ nefes alıyor. Onları da tamamen öldüremem.
Kapıyı arkamdan gürültü ile kapattım.
Umarım geldiğimi ona söylemezler.
*Menekşe: Gizlice duyulan aşk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in winter's eyes
General FictionEtrafına ördüğün duvarlarının içine al beni. 29.06.2016