beş

1K 83 78
                                    

luke orada dikilirken kahrolası bir şekilde mükemmel görünüyordu. topu sürerken ve pas atarken kasları şişkindi. domates kırmızısı yanakları ve terli tenine rağmen melek gibi görünüyordu.

calum gibi düşündüğümü ve calum'ın düşüncelerinin korkunç olduğunu fark edince kendimi cimcikledim. kurumuş dudağımı ısırdım ve bakışlarımı spor salonunun bi ucunda basketbol oynayan kızlara çevirdim.

"bazen gay olduğunu unutuyorum," calum kulağıma fısıldadı, kanlı burnuna tuvalet kağıdı sıkıştırıyordu.

dışarıda oturuyordu çünkü suratına basketbol topu yemişti, ben de dışarıda oturuyordum çünkü sahte bir sakatlanma geçirmiştim.

"ne demek istiyorsun?" gözlerimi kızların maçından çekerek geri fısıldadım.

"kızın götünü kesiyorsun," diye cevapladı calum. "ayrıca benimki varken onun poposunu beğendiğin konusundan emin değilim. demek istediğim, ne sıklıkla bu kadar sağlam bir popo görüyorsun ki?"

"calum, dur." sızlandım, gözlerimi ellerimle kapatmıştım.

"ama bak! eğer ben hareket edersem sallanıyor! bu kaliteli bir göt!" diye devam etti, bir anlam kazanması için poposunu hafifçe hareket ettiriyordu.

"bay hood! bay clifford'un suratına twerk yapmayı keser misiniz lütfen? doğrusu, twerk yapmayı tamamen kesin!" koç heathers basketbol sahasından bağırdı, neredeyse sınıftaki tüm öğrencilerin dikkatini çekmişti.

koçun bunu daha iyi ifade etmiş olmasını dilerdim.

calum'ın alt kısmını ittirdim ve ona dik dik baktım. tüm sınıfın bizi izlediğini görünce küfrettim ve kızardım. hiçbir bakış luke'un calum'a attığı ölümcül bakış kadar sert değildi.

"su molası!" dedi luke ve basketbol oynayan çocukları durdurdu. diğer oynayanları koç durdurdu ve luke'a baktı.

"bay hemmings, molaları ben söylüyorum. işimi almanıza ihtiyacım yok," koç heathers yanağının içini ısırdı.

"su dehidrasyonundan bayılmak üzereyim, lanet molayı çoktan vermeniz gerekirdi." dedi luke pat diye. calum ve benim oturduğum banka geldi, ifadesi nötr ve okunamaz şekildeydi.

"su şişen diğer tarafta," nefesimin altından hatırlattım.

neredeyse gözlerine bakmaya korkuyordum.

"oh öyle mi? bir hata yapmış olmalıyım," luke donuk bir şekilde karşılık verdi. 'yanlışlıkla' calum'ı banktan ittirdi ve yanıma oturdu. "sanırım senin şişenden içeceğim."

"ama bakteriler," şişenin kapağını açtığında sızlanıyordum ki suyu yarıladı.

luke yukarı baktı ve dudağının kenarında kalan su damlalarını koluyla silip sırıttı. "buna alışsan iyi olur prenses, seni çok fazla öpmeyi planlıyorum bu da bakterileri paylaşmamıza yol açacak."

nutkum tutulmuştu. bunun tam da onun istediği türden bir cevap olduğunu farz ettim. "ve kanka, götünü clifford'umdan uzak tut." luke calum'a bakarak bildirdi.

"evet babacık!" calum düşünmeden söylediği bu şeyi bağırmıştı.

luke bunu tuhaf bulmuş görünüyordu, hatta korkmuş bile olabilirdi. arkasını döndü ve koştu, bir kez bile arkasına bakmadı.

"duydun mu michael? bana 'kanka' dedi. kanka, kardeşim demenin kısa versiyonu. ve kardeşlerini seviyor olmalı, demek ki beni seviyor!" calum zaferle gülümsedi.

"bunun istediğin türden bir sevgi olduğunu düşünmüyorum." dedim düşünmeden.

beynim luke'un arkadaşlarıyla koşuşturmasını izlemekle meşguldü, ona çarpmak üzere olan kısa bir çocuğu engelledi. bu bir başarıydı, top gitmeye devam edince gururla gülümsedim. bunun olması gerekiyordu öyle değil mi? basketbolun kurallarını bilmiyordum.

"her sevgi iyidir," calum sevgiyle iç çekti, o da luke'u izliyordu.

"ama babacık? gerçekten mi?" önceden söylediği sözü sordum.

"evet, luke benim babacığım."

Calum ve Michael'ın arkadaşlığını sevmiş olabilirsiniz, ama sizi önceden uyarayım; Cal bu hikayede orospunun teki. Yani dikkatli olun. :-)

fuckboy ♢ muke (türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin