Hastenede yürürken etrafındaki insanların nasıl oluyorda bu denli sosyal olabildiğini düşündü. Kendisi fazlasıyla asosyaldi de. Ne zaman insanlarla konuşmaya başlasa heyecanlanıyor, anında kekelemeye başlıyordu. Bu çok zor bir durumdu. Hem kötü izlenim bırakıyor, hemde ağlayacak duruma geliyordu. Çantasıyla bir o yana bir buyana salına salına yürüyen Jane, bir anda durup oraya odaklanmıştı. Gözleri yanlış görmüyordu. Hayır hayır aynen. Resmen bir adam yumruklayarak eşini dövüyordu. Zavallı kadın yere düşmüş adamın tokatlarını ve bir o kadar da tekmelerini yiyordu. Ve etrafında olan adamlar bir ellerinde pıt pıt eksik gibi izliyorlardı. Jane ne olduğunu anlamadan bir anda çantasını o pisliğin kafasına vururken buldu. " Allahın belası" , "al sana pislik herif" diye söylenerek çığlık çığlığa adama ard arda vuruyordu. Sonra ne olduğunu anlamadan kendini bir anda hastane tavanını izlerken buldu. Kafası uğul uğuldu. Sanki beyninin içinde bir kurt sürüsü var ve uğulduyordu. AHHH diye inledi. Bu ağrı çok tanıdıktı. Gözlerini kapattığında ise o anı hatırladı. Sonra ise tüm vücudu uyuşmuştu.
Uyandığında bembeyaz bir odadaydı. Galiba melek oldum yoksa öldüm mü? Diye kendini cimcirdi. Yok yok hala acı hissediyordu. Burnuna dolan o hastanedeki iğrenç koku midesinin bulanmasına sebep olmuştu. Kafasını çevirdiğinde ise serumla karşılaştı. Of diye kendi kendine söylenirken birden odanın kapısı açıldı. İçeriye beyaz önlüklü güzel bir kadın gelirken bir yandan onu süzüyor, bir yandan ise kendi kendine düşüncelere başlamıştı bile. " Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ağrınız var mı? "
" Sa-sa-nı-nırım " kahretsin. Yine aynı şey olmuştu. "
" Bir ağrı kesici verip sizi eve göndericem "
Tamam diyemeden kadın fişek gibi çıkıp gitti. " Neyse ne amaan. Yine alıcam damardan ohhh. Kebap vallaa. " diye geçirdi içinden.-3 SAAT SONRA-
Kafası hala fazlasıyla dengesizken yürümekte zorluk çekiyordu. Başı hala uğulduyordu. Bir bank görüp direk ona oturdu. Yoksa heran bayılabilirdi ki bayılsa şimdii ohoooo. Parkın karşısına oturmuştu. Çocuklar çok tatlıydı. Çok masumdular. Hayattaki kötülüklerden habersiz, herşeyi evcilik sanan masumlardı. Hiç büyümeselerdi keşke. Keşke diye düşünürken yanına 5-6 yaşlarında bir çocuk geldi. "Abya çikolâtân var mı? " Allah'ım ne kadarda masum diye geçirdi içinden. " Yabancılardan çi-çi-kolata isteme-melisin. " dedi. " Ve çikolatam yo-yok" diye ekledi. Çocuk yüzü düşerek gitti. Bizim kızda napsın işte yine kendi kendine konuşarak, insanları izledi.