Karanlık

63 4 0
                                    

Okuyucu,

Seni karanlığa itmekten korkuyorum

...

Artık bağırmaktan kısılan cılız sesini daha fazla tüketmeyecekti.Bu,belkide yaşamına dair tüm şeylerin sadece bir fragmanı niteliğindeydi.Evin köpeğiyle aynı isimle çağrılmaktaydı.. tek farkları ise köpeğin acı çekmiyor oluşuydu.

Karanlık...

Sessizlik...

Gözyaşlarımı tüketen yalnızlık...

Saatlerdir yorgun,aç ve uykusuzum.

Beni anlamaya çalışma..

Bir sırla yaşıyorum.

Bana yardım edemezsin..

Sean

Beni anlamaya çalışma..

Bir sırla yaşıyorum.

Bana yardım edemezsin..

Bu notu bulduğunda pekte umursamamış ve birinin kendisiyle muhtemelen dalga geçtiğini düşünmüştü.Fakat staj yerine gittiği yine sıradan bir günde aynı yerde bir kağıt parçası daha bulduktan sonra artık aklında bazı şüpheler uyanmaya başlamıştı.

''Bir sırla yaşıyorum bana yardım edemezsin.''

Sean için çok anlamsız geliyordu. Biri bunu o köşeye neden bıraksın? Hemde defalarca..
Bunu düşündüğü sırada telefonuna bırakılan 9 tane sesli mesajı ve ısrarla çalınan zili fark etmemişti bile..
Hemen yerinden kalktığı gibi kararan gözlerinin de etkisiyle yalpaladı ve bu anın geçmesini istercesine gözlerini sıkıca kapatıp hemen açtığında karanlığa bir saniye bile tahammül edemeyişini hissetmişti.
Gelen kişinin beklemekten çıldırmış olacağını düşünüp uzun holü geçtikten sonra istemsizce duraksadı ve derin bir nefes alıp ahşap kapının soğuk kolunu çevirdi. Karşısındaki tuhaf ve yabancı yüze dikkatlice bakışlarını yöneltti.

Siyah saçlı teni solgun bir kız..

Tuhaf ve ürkmüş..

Sanki biraz yorgun gibi..

..Bu geç saatte onun kapısında ne işi olurdu ki? Sanki ona bakışlarıyla birşeyler anlatmak ister gibiydi.Aynı karanlıktan yükselen bir çığlık gibi sessiz, gözleri yaşanmışlıklarının yorgunluğunu taşıyamaz halde,yaşla doluydu.
Tam Sean ağzını açtığı sırada kızın gözlerinin etrafında oluşan küçük çizgilere ve kanayan dudağına bakışları kayınca kaşlarını çattı.Endişelenmeye başlayacağı sırada birden.. o yabancı yüz burnunu çekip gözyaşlarını ince elleriyle geriye doğru itti.Cüssesine nazaran güçlü olmaya çalışan bir edayla konuşmaya başladı..

"Bir sırla yaşıyorum..bana yardım edemezsin!"

....

"Sean! Sean! Duyuyor musun beni? Tanrı aşkına!ne zamandır uyuyorsun?Zili sayısız kere çaldım ve sana sesli mesaj bıraktım. Cevap alamayınca da çok korktum.Şükür ki paspasın altında anahtar varmış.Sen iyi misin?"

Sadece bir rüyaydı.

Rüya..

Belki de oyun..

Neler oluyor?

"Ama ben..şey"

"Sen ney? Ah,benim minik tavşanımın bitki çayı vakti gelmiş olmalı.Aman tanrım! rengin solmuş görünüyor." Oh,benim tatlı tavşanım mı? Bu kız delirmiş olmalı.Bence dağ ayısı demeliydi,o anki halimle bana benzetilecek tek varlığın 'dağ ayısı' olduğuna emindim.Beni bu halimle bile seven biri bahse girerim oldukça zor bulunurdu.

"Peki ya o kız? O kız nerede?"

"Sean,beni güldürüyorsun. Hangi kız? Rüya görmüş olmalısın bebeğim."

"Ah,tamam aptal bir rüya.Sanırım soğuk bir duş iyi gelir."

"Çabuk olmalısın yoksa bu keklerin hepsini yerim!"

Katherine ile ilişkim neredeyse bir asırdır devam ediyordu.Ve bir gün bile aramızda kavga söz konusu olmamıştı.Katherine iyimser ve geveze biriydi.Kışın çıkan güneşi anımsatan bir gülümsemesi ve insanın içini ısıtan tuhaf ama gerçek bir merhameti taşıyordu dolu dizgin yüreğinde.

Altın sarısı saçları ve hükmedici bakışlarıyla bir kraliçeyi andırmaktaydı.Asil ve bir o kadar da yardımseverdi.Beni ne kadar çok sevdiğini anlamaksa pek güç değildi.

Soğuk suyun başımda yaptığı yoğun etkiyle kafamı yukarı kaldırdım ve dudaklarım araladım.Yüzüme hücum eden her bir damla adeta beni ayıltıyor gibiydi.Kısa bir süre sonra tekrar aklıma gördüğüm gerçekçi rüya takılıyordu.Gözlerimi sımsıkı kapamıştım,ellerimi ıslak saçlarıma geçirdim ve kavradım.Unutmayı diledim,en kısa sürede.

Siyah saçlı kız,

Yaralı ve suskun..

Kağıttaki cümleleri tüketiyor.

"Bana yardım edemezsin.Beni anlamaya çalışma."

.....

Katherine'nin leziz vişne aromalı kekinden sonra ona göre güzel fakat bence berbat bir film izlemiştik.Film aşk filmiydi,oldu olası aşk filmlerini sevememiştim. Bir kere oldukça saçma buluyordum çünkü insanları beklenti havuzunun içinde yüzdürüp onlara çıkmasını emreder gibi geliyordu.Bilmem,belki de ben fazla abartıyordum.Bana hiçbir şey katmadığına emin olduğum film bittiğinde bakışlarım Katherine'e kaymıştı.Katherine'nin başı birçok şiire konu olacak kadar narince omzumdaydı, uyuyordu.Yüzümü onu rahatsız etmemek uğruna yavaş ve dikkatlice kaydırdığımda Katherine'nin yüzünü tam olarak inceleyebiliyordum.Küçük burnunu ve kıvrılmış dudaklarını inceledim.Yumuşacık saçlarını,bir melodiyi andıran biçimli yüzünü..
Bu kadını seviyor muydum?
Bu kadını hak ediyor muydum?
Her neyse,bu kadın bir harikaydı.Becerikli,mantıklı,düşünceli ve gönlü güzeldi..

Peki ya bu güzel gönlü için atıyor muydu yüreğim?

Bu şiir kadına kaç kez yazar olmuştu ellerim?

Başını okşadığım kadar ruhunu okşamış mıydım?

Aşkın her daim saçma olduğunu düşünen ben,yani bu ucube adam gönül çölünde su mu arıyordu şimdi?

Burada her yerinin tutulacağını düşünüp centilmenlikle onun zayıf bedenini kucağıma aldığımda hâlâ o şeyi düşünüyordum.
Rüya..beni bu kadar etkileyişi ne kadar normaldi bilinmez ama bildiğim tek şey bu rüyayı rüya kabul etmeyişimdi.Çünkü o kadar hissetmiştim ki aynı gerçek gibiydi..hisleri ve bedenimi algıladığımı anımsıyordum..bir yandan da kesin psikolojiktir diyordum içimden. Kafam oldukça yoğundu zaten o günlerde strestliydim birde o kağıtları görünce iyice saçmalamış olmalıydım..Çünkü ben,tam kelime anlamıyla, normal bir insandım.Kime göre neye göre normal bilinmez ancak bence normallik birşeyleri sıradanlıkta yaşayan ve yoğun şeyler hissetmeye fırsatı olmayan insanları kapsıyordu.Hayatım her zaman doğal akışında giderdi.Bazen başıma gelmeyen bu büyük aksaklıklardan bile şikayetçi olurdum.Saat 06:00'da kalkmaktan,staja gitmek için o uzun yokuşu çıkmaktan,her gün aynı saatte öğle yemeği yemekten,Katherine'nin yorucu ilgisinden..evet itiraf etmekte zorlanıyordum.Sanırım ruhum artık kasvetli bir havanın rüzgarı olmaya başlıyordu..

MORGENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin